Paylaş
- Çarşamba akşamı 15’incisi düzenlenen Açık Sahne’de Vega dinledik. Ancak vokalist Deniz Özbey Akyüz neden hâlâ kağıttan okuyor sözlerini anlamadım gitti... Hem de kendine ait sözler! Hoş, çok tatlı bir tweet ile açıkladı durumu, “Heyecandan unutuyorum. Zamanla alışırım. O kadar kızmayın” dedi. Yine de aklıma yatmadı ama olsun.
- Üçüncü Yeniler dedik durduk tamam da yahu enteresan bir grup adı koyup manasız şarkılar yazınca birden ünlü olmanıza imkan yok! Başarının yolu da bundan geçmiyor, samimi olmanız gerek.
Grup adı vermek istemiyorum, biliyorum binbir zorlukla müzik yapmak istiyorsunuz ama kredi çekip kendi albümlerinizi yayınlamayın.
“Sizin hiç mi arkadaşınız yok, hiç mi ‘N’apıyorsunuz’ demiyorlar size?” diye bağırmak istiyorum bazılarına!
- Bir de bu jenerasyonun tanınan, bilinen isimlerinin artık “Abi ya her türlü çalıyoruz” sallapatiliğinden sıkıldım. Seyirciyi ciddiye almadığınızı bazen o kadar net gösteriyorsunuz ki 5 yıl sonra nerede olacaksınız inanın merak içerisindeyim.
- Gelelim tek günlük festivallere... Bunlarda, son çıkacak gruba göre hazırlanan ses-ışıktan nasiplerini alıyor alt gruplar.
Ne soundcheck (grup çıkıp kendi provasını alıyor) alabiliyorlar ne line-check’in (başkaları onlar adına prova alıyor) hakkını verebiliyorlar.
Nasıl çalsın bu çocuklar, bütün hazırlık tamamen dolu sahne ve büyük gruba göre hazırlandığında?
- Aya İrini’deki An Epic Syphony’ye gittim. İki bölümden oluşan konserin ikinci bölümünde Athena 10 şarkısını Çukurova Senfoni Orkestrası eşliğinde yorumladı. Yalnız ilk kez böyle bir şey yapmanın gerilimi yüzlerinden okunuyordu. Bir de geneli tutarlı olan konserde Orhan Şallıel’i beklerken şef olarak Orçun Orçunsel karşımıza çıktı, bu da konser sonrası bildirildi basına. Enteresan...
- Büyük mekanların “Abi, konseri yapsınlar da nasıl yaparsa yapsınlar” tavrından da bana sıkıntı geldi.
Yabancı müzik gruplarına verdikleri önemi Türk gruplara da verseler başımız arşa değerdi! Aynısı küçük mekanlar için de geçerli.
Bin kişi geliyor diye kötü ses ve ışık sistemlerine maruz bırakılıyoruz. İstanbul’da kalburüstü bir seviye yakalandıysa da Anadolu’da hâlâ durum aynı.
Nasıl bir kafede tostunuz kötü gelir, bir daha oraya gitmezsiniz. Açık söyleyeyim ses ve ışık rezaletse gruptan da mekandan da soğuyoruz. Aklınızda bulunsun!
Neden Dünyanın En İyi Albümü?
Dolu Kadehi Ters Tut, ilk olarak “Polonya’nın Başı Belada” isimli ev kayıtlarından oluşan bir albüm çıkarmıştı ama çok eksikleri vardı.
Grup meğerse tüm cevherini 3 Kasım’da çıkacak olan “Dünyanın En İyi Albümü”ne saklamış.
Vokalist Uğurhan Özay’dan ve gitarda Mürsel Oğulcan Ava’dan oluşan gruba, davulda Tümerkan Aldanmaz ve bas gitarda Alp Alptekin eşlik etmiş. Ortaya çıkan sound ise funk rock ve oldukça güzel tınlamış.
11 şarkılık albümde açılış şarkısı olan “Bu!”, NASA tarafından uzaydan kaydedilmiş dünya sesi ile açılıyor. Ardından yine NASA tarafından 1977’de uzaya gönderilen Voyager 1 Uzay Aracı’nda bulunan Altın Plak’taki Türkçe mesaj duyuluyor.
Peter Ian Kuniholm tarafından seslendirilen ve Voyager Altın Plak’ta bulunan 55 farklı dildeki selamlamadan biri olan mesaj şu şekilde: “Sayın Türkçe bilen arkadaşlarımız, sabah şerifleriniz hayrolsun.”
Albümün adı ise ilhamını kesinlikle grubun nüktedan tavırlarından almış.
Yakın zamanda sesleri daha yüksek çıkacaktır, Kadıköy sokaklarındaki o halleri de sahnelere taşınacaktır eminim.
Kaset alır mıyız?
17 yıllık punk grubu Cemiyette Pişiyorum, “Örli Yiırz” albümünü kaset formatında yeniden basmış. Hep plak övecek halim yok, evde kasetçaları olanlar da kaset furyasından pekala yararlanabilir. Malum hipster’lık müessesesi, retroluğu beraberinde getiriyor. Alternatif müzikler de kayıtlarını geniş kitlelere ulaştırmak için alternatif her yolu deniyor belli ki. Artık kaset biriktirmeye kaldığımız yerden devam eder miyiz onu da zaman gösterir.
Single düzenine kafa tutmak
Kalben, ikinci albümü “Sonsuza Kadar”ı yayınladı.
İlk albümünden sonra beklentiler epey artmıştı. O, tarzını hiç bozmadı. Hatta bana kalırsa, Berkant Ali İncesaraç düzenlemelerde daha Yeşilçamvari bir hava benimsediğinden genele de dinletmeyi başaracak kendini bu kez. Yine elini korkak alıştırmamış, albüme 13 şarkı koymuş Kalben. Bir gelenek haline getiriyor her albüme bir cover parça durumunu da... Bu kez Nil Karaibrahimgil’in “Rüzgar”ını yeniden seslendirmiş. Sonsuza Kadar, bir albüm olarak beklentinizi karşılıyor, belki single düzenine biraz da kafa tutuyor. En çok o tavrı hoşuma gitti. Eski usule hâlâ sempati beslemesi...
Paylaş