Paylaş
Peki festivalde neler oldu?
- Festivalin ilk günü ücretsizdi. MFÖ, bu vesileyle muazzam bir kalabalığa seslendi. Yeni albümün henüz hazmedilmediği ve dinleyicilerin şarkılara eşlik etmediği görüldüyse de, MFÖ her zaman MFÖ’dür, büyük bir etki bırakmadan geçmez. Öyle de oldu.
- Şebnem Ferah, klasik bir setlist (şarkı listesi) ile sahneye çıktı, konserinin bir bölümünde de akustik şarkılara yer verdi. O bölümde alandaki temponun düşmesi hoş olmasa da, konserden son hatırladığım gece 03.30’da alandaki herkesin “Sil Baştan”ı hep bir ağızdan söylediği...
- mor ve ötesi, festivaldeki performansıyla 20’nci yıl konserini yeniden yaşattı. Öncesinde “Yakın zamanda antoloji yayınladılar, şimdi ne güzel çalarlar” diye düşünüyordum ama fark ettim ki hep aynı şarkılar dönüyor konserlerinde. Festival seyircisinin onlardan beklentisi ise eski şarkılarını ve hit parçalarını birbiri ardına söylemeleri. Repertuvara yapacakları küçük dokunuşlarla çok daha muhteşem bir iş çıkarabilirlerdi...
- Artık Kuşadası sakini olan Hayko Cepkin, festivalin tam anlamıyla yıldızıydı. Konserinin bütününde bir hikâye anlattı, şarkılarını da o hikayeye uygun seslendirdi. Seyircisinin coşkusu karşısında duygulandı, hatta bir ara gözleri doldu. “Yeniden görüşmek üzere” derken sesi titredi. Biz ondan etkilendik, o da bizden. Finaldeki videoda ise gözyaşlarımı siliyordum...
- Festivalin en güzel performanslarından birine Kurban imza attı. O kadar ki “Festivalin bir gününde headliner (sahneye en son çıkan, etkinliğin en önemli isim ya da grubu) olmalıydı” dedirtti. Solist Deniz Yılmaz bir an olsun yerinde duramadı, kendisini neredeyse gölgesinden takip ettik. Coştu, coşturdu ve zıplattı sağ olsun.
Bu arada grubun uzun bir aradan sonra önümüzdeki günlerde yeni şarkı yayınlayacağını da belirteyim.
- Selda Bağcan, geçen yıl Zeytinli Rock Fest’te olduğu gibi yine günün son ismi değil, sondan ikinci isim olmak istedi. Konserinin sonunda alanda “Gitme Selda!” tezahüratları yankılanıyordu. Sanatçıya üç kez “Yuh”u söylettik. Daha da söyletirdik inanın. Onu izlerken aramızda “Ne tatlı kadın” diyenlerin sayısı o kadar fazlaydı ki, bıraksanız hepimiz konser sonrası kulisine gider çay içerdik...
- Teoman ve “yıldızlar kadrosu” diyebileceğim, her biri ödüllü müzisyenlerden kurulu orkestrası nasıl oldu da birbirine hiç çarpmadan onca zaman sahnede kaldı anlayamadım ama kendilerini tebrik ediyorum. Benim başım döndü izlerken, onlara bir şey olmadı! Gençlik günlerimizi yâd ettik Teoman’la. İlk şarkısını dinlediğimde lisedeydim de...
- Son anda headliner olan Mabel Matiz, kendisini daha önce canlı izlememiş olanların aklını aldı. “Festival kapanışı için uygun isim değildi” diyenler olabilir, yine de son anda sahne kurmasına rağmen gayet eli yüzü düzgün bir performans sergilediğini söyleyebilirim.
- Moğollar’ın headliner olmaması ise içime oturdu.
Bilirsiniz son isim olmak, sahnede dilediğin kadar kalmak demektir.
Moğollar da bu lüksü yaşamalı ve yaşatmalıydı. Yine de sahneye çıktıkları saatte aldıkları tepkiler muhteşemdi.
- Feridun Düzağaç çizgisini hiç bozmuyor. Yıllardır aynı adam, aynı ses, aynı şarkılar... İstikrar buna denir.
- maNga geçen yıl Zeytinli Rock Fest’te bambaşkaydı, bu kez bambaşka. Ama şarkıları yine festival coşkusuna uygundu. Zaten hiç sekmez...
- Hüsnü Arkan’ın ne kadar çok sevildiğini bu festivale kadar bilmiyordum. Bu da benim hatam.
Kabul ediyorum.
- Festivalin son gününde seyirci güneşi Yeni Türkü’nün şarkılarıyla batırdı. Keyifler de yerindeydi.
- Festivalde Çelik de sahnedeydi. Hem de her şarkısı hep bir ağızdan söylendi.
- Pilli Bebek ve Cem Adrian gibi müziğin iki güçlü ismi, festivalde ne yazık ki sönük kaldı. Aynı gün sahneye çıkan diğer isim ve gruplar, onlardan daha fazla coşku yarattı. Ama eminim farklı bir kadroyla aynı güne denk gelselerdi, etkileri çok daha başka olacaktı...
- Son Feci Bisiklet, Neyse, Nadas, Adamlar, Flört, Yüzyüzeyken Konuşuruz, Özge Fışkın ve Melis Danişmend’in konserleri fazlasıyla erken saatteydi. Gelecek festivallerde daha iyi saatlerde şarkı söylemeliler. Amatör değiller artık, bilin isterim. Neyse ve Adamlar’a da “artı 1” vermek farz oldu, muhteşemdiler!
- Ceylan Ertem bu kez beni şaşırttı. Her zaman yüksek enerjiyle başladığı konserinde biraz tatsız gibiydi.
Yine de inletti alanı.
- Niyazi Koyuncu ve Marsis, Karadeniz havalarıyla gündüz gözü coşturdu.
Pinhani de onlardan geri kalmadı. Grup, kendi şarkılarının yanında kasap havası ve harmandalı da çalarak alanı düğün yerine çevirdi...
- İskender Paydaş orkestrasıyla sahnedeydi. Konserinin yıldızı ise Ozan Ünlü’ydü. Çok yetenekli bu solist arkadaşımızı her yerde görmek is-ti-yo-rum! Sahneyi dolduruyor, muazzam bir yetenek.
- Kuşadası, festivalden güzel nasiplendi. Sevgi Plajı’na 20 dakika yürüme mesafesinde olanlar bile şarkıları dinleyebildi. Kral TV de zaman zaman festivalden canlı yayınlar yaptı.
Kısacası Kuşadası’nda etkinliğe gelemeyenlerin de keyfi yerindeydi.
- Beğenirsiniz, beğenmezsiniz o ayrı ama şu bir gerçek;
Umut Kuzey, 5 günlük festivalle bölgeyi kalkındırdı, onlarca grubu müzikseverlerle buluşturdu. İlk gün kendi konserinde bu güzel etkinliği nasıl hazırladığını anlattı. “Gençlik festivali” adı konulmuş bir etkinlik daha bence hedefine ulaştı. Kuzey’e bir teşekkür etmeden geçmek olmaz.
Neden cover ama neden?
2. Kuşadası Gençlik Festivali’nde “cover şarkı” çılgınlığı yaşandı.
Kendi şarkılarına çok güvenenler bile en az bir şarkıyı cover’ladı.
İnsana ister istemez “Barış Manço, Cem Karaca, Orhan Gencebay ve Ahmet Kaya olmasa ne yapacaklardı acaba?” dedirttiler.
Bazı şarkıları beş günde 4 kez dinledim, el insaf!
Aramıza tatsızlık girmesin ama sırf kalabalık seviyor diye de bu tongaya düşülmez...
Tabii Hayko Cepkin ve Kurtalan Express’i ayrı tutuyorum.
Setlist hantallığı
Festivalin büyük isimlerinde genel olarak setlist sıkıntısı vardı.
İstanbul seyircisinin maalesef hantallaştırdığı gruplar, festivalde olduklarını unutmuş gibiydi.
Dinleyicilerinin gün boyu güneşin alnında bekleyen bir kalabalık olduğunu görmezden gelip tempoyu zaman zaman çok düşürdüler. Bu da genel coşkuyu etkiledi haliyle.
İster Coachella’da sahneye çıkıyor olun isterseniz Kuşadası Gençlik Festivali’ne, fark etmez, sahne özen ister. Hele ki konseriniz bir saatten daha fazla sürecekse.
“Vaov” dedirtmelisiniz insanlara, “Nerede çıksalar izlemeliyim” diye yükselmeliler. Hatta konserinizin tadı öyle bir damağında kalmalı ki seyircinin, eşlerine dostlarına ballandıra ballandıra anlatmalılar.
Yine de sektörün içinde bulunduğu durumda bu atıllığı anlamak zor değil. Daha çok motivasyon unsuru olduğunda, ekipler de buna özen gösterecektir. (Diye umut etmekten başka çarem yok.)
Genel izlenim
Festivalde yer alan grup ve sanatçıların ekipleri, alanda birbirlerini gördüğüne o kadar sevindi ki, moraller yüksek yola çıkıldı.
5 günlük maratonda kiminle sohbet etseniz, yaşanan ufak tefek aksaklıklara rağmen müziğini/işini paylaşabilmekten mutluydu.
Kulisler renkli sohbetlere, olası işbirliği muhabbetlerine sahne oldu.
Teşekkürü asıl hak eden ise seyirciydi. Saat 17.00’de, sıcaklık 36 dereceyken bile deniz keyfini yarıda bırakıp konserleri izlemeye özen gösterdi.
Anladık ki müzikseverler, festival nerede olsa çadırını kapar gelir.
Kamp alanı hınca hınç doluydu mesela. Binlerce genci Zeytinli dahil olmak üzere birçok festivalde yine göreceğimizden eminim.
Paylaş