Paylaş
Dönüşüm Günleri serisinde bu hafta kurulduğu günden bu yana (1990) mükemmellik kültürünü bir yaşam biçimi olarak yaymaya çalışan ve benim de gönüllü üyesi olmaktan mutluluk duyduğum KalDer Bursa Şubesi’nin yeni dönem Başkanı Emin Direkçi’yi ağırladık. Pandemi sürecinde dernek çalışmaları, yeni dönem hedeflerini konuştuğumuz röportajımızda, KalDer olarak Avrupa Kalite Yönetim Vakfı (EFQM) mükemmellik modeli uygulamasında ülkemizde tek yetkili kuruluş olduklarını da hatırlatan Direkçi, modeldeki güncellemeye, “Çeviklik, dijitalleşme daha da ön plana çıkartılırken, BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri ile Küresel İlkeler Sözleşmesi kurumların uygulamak zorunda olduğu bir şekle büründü,” sözleriyle dikkat çekti.
Şubat ayında yapılan genel kurulla yeniden KalDer Başkanı olarak göreve geldiniz. Hızlı bir çalışma dönemine girmişken yaşadığınız pandemi süreci iş yapış şekillerinizi nasıl etkiledi?
Genel kurulumuzla beraber, Bursa’nın seçkin kurumları ve temsilcilerinden oluşan güçlü bir yönetimle göreve geldik. Yeni yönetim, denetleme kurulumuz ve çalışanlarımız büyük bir istek ve arzuyla çalışmalara başlamıştık. Sempozyum programı kısa sürede tamamlanmıştı, kentin önde gelen kurumlarına nezaket ve iş birliği ziyaretleri gerçekleştirdik, yeni projeler için çalıştay yaptık, yeni eğitim ve Ulusal Kalite Hareketi projeleri planladık ama gel gör ki dünyada toplam varlığı iki gram olan virüs 20 Mart tarihinde bizi eve gönderdi. Bu sürede; herkes gibi fiziksel temasımız kesildi ancak bildirimlerle, duyurularla, e-bültenlerle ve en önemlisi de dijital platform etkinlikleri ile görev başında ve faal olduğumuzu hem hissettirdik hem de biz hissettik. İnsana dokunmak gibisi yok…
Bir şube çalıştayı gerçekleştirerek geleceğe ışık tutacak bir rapor hazırlığındaydınız. Bu sürecin dernek olarak size aldırdığı yeni kararlar oldu mu?
KalDer olarak her zaman özdeğerlendirme yapmayı çok önemsiyoruz, bunun yanı sıra üyelerimiz ve halkımız için aklımızda yeni projeler vardı; yetkin kişilerin katılımıyla etkin bir çalıştay yaptık. Bu çalıştayda; yapmamız, daha iyi yapmamız ve yeni yapmamız gereken başlıkları belirledik, önceliklendirdik. Salgınla kısmi bir ara versek de, temmuz ayı içerisinde somut çıktıları olacaktır. Destek vermek istediğimiz konulardan birisi de kadınlarımızdı; davet üzerine Mayıs ayı itibariyle Kadının Güçlenmesi Bursa Platformu’na ev sahibi kurum olarak dâhil olduk.
TEK YETKİLİ KURULUŞUZ
Sadece üyelerinize yönelik değil Bursa’da mükemmellik kültürünün bir yaşam biçimi olarak benimsenmesi adına çalıştığınızı her fırsatta dile getiriyorsunuz. Bu konuda birey ve kurumların çabalarını yeterli buluyor musunuz?
Mükemmellik modeli birkaç yılda bir kendisini yenileyen, sektör ve çalışan sayısı gözetmeden her kuruma aynı soruları soran bir yapıdadır. Sürece katılımı artırmak için her yıl gerçekleştirmeyi planladığımız hedeflerimiz var. Biz hedefleri yakalıyoruz ama, hem bizim kapasitemiz hem de sürecin çok emek istemesi sebebiyle; modeli uygulama sayısı yavaş artıyor. Modelle tanışmak için kurumların önce KalDer’e üye olmaları gerekiyor, sonra da Ulusal Kalite Hareketi (UKH)’ne imza atmaları gerekiyor. Ardından biz onları yönlendiriyoruz. Modelin tamamını uygulamasalar da; ben tüm kişi ve kurumları modeli okuyup, anlamaya ve hayatlarına, iş yapışlarına bu gözle bakmaya davet ediyorum. Mükemmellik modeli uygulamasında ülkemizde tek yetkili kuruluşun KalDer olduğunu hatırlatmak isterim.
Güncellenen EFQM Modeli, kurumlara nasıl bir yol arkadaşlığı sunuyor?
Benim yıllardır modelle ilgili slogan haline getirdiğim bir söylemim var; “Tüm birey ve kurumlar mükemmellik modelini iş ve yaşam tarzı haline getirse, insanlar cenneti dünyada yaşarlar”. Bunu görerek ve gönülden inanarak söylüyorum. Daha öncede söylediğim gibi, model de kendisini birkaç yılda bir geliştirerek yeniliyor. Bu sene başında güncellenen model ana felsefesini ve hatlarını değiştirmedi ancak; çeviklik, dijitalleşme konularını daha ön plana çıkartıp, BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerini ve Küresel İlkeler Sözleşmesi’ni kurumların uygulamak zorunda olduğu bir şekle büründü. Kurumlar bu hedefleri hayata geçirirken yapılan tüm çalışmalar dünyanın hedefiyle de uyumlu olacak, yani bir çalışanın emeği, özeni ve dikkati tüm dünya insanlarının geleceğine katkı sağlamış olacak. Bu konuda önemli bir slogan haline dönüşmelidir: “Bireyden, dünya insanlarına” , “yerelden küresele”…
ÖDÜLLERİ SAHİPLERİNE KAVUŞTURACAĞIZ
Her yıl heyecanla beklenen ve Bursa’nın artık marka etkinliği olan Sempozyum ve Mükemmellik Ödül Süreci ile ilgili aksiyonunuz nedir?
“Değişim Özünde” ana temalı 15-16 Nisan’da yapmayı planladığımız sempozyumumuzu erteledik ancak henüz iptal etmedik. Salgın dolayısıyla devletimizin yaptırımlarını yakından takip ediyoruz. Biz, her an yapacakmış gibi hazırlıklıyız. Önümüzde birkaç seçenek var; Ekim ayında maskeli ve mesafeli bir ya da iki gün olabilir, dijital platformda olabilir, seneye olabilir. Gelişmelere göre hareket edeceğiz. Sadece paneller değil bu senenin ödülleri olduğunu da hatırlatmak isterim. Sempozyum ertelense bile ödülleri bu sene sahiplerine kavuşturmalıyız… Ödül sürecinde yer alan kurumlarımızın başvuru ve hazırlıkları devam ediyor. 24 - 28 Mart tarihleri arasında yapmayı planladığımız Bursa Kalite Ödülü saha ziyaretlerimizi, salgın nedeni ile eylül – ekim aylarına erteledik. Ağustos ayında ödül yürütme kurulunun toplantısında, detayları tekrar gözden geçireceğiz.
10 BİNİN ÜZERİNDE KATILIM OLDU
Eğitim konusundaki tecrübeniz yoğun bir şekilde on-line olarak da devam etti. Bu süreçte üye kurumlar adına öne çıkan başlıklar, gözlem ve tespitleriniz nelerdir?
Eğitim, KalDer’in ana faaliyet konularından birisidir, talep ve ihtiyaca göre eğitim konularımızı güncelliyoruz. Salgın döneminde sadece Bursa olarak değil KalDer Türkiye olarak ortak etkinliklerde bulunduk ve bulunmaya devam ediyoruz. Bu eğitim ve bilgilendirmelerin çoğu bedelsiz gerçekleşti, Haziran ayından itibaren bedelli on-line eğitim duyurularına çıktık ve gerçekleştirmeler devam ediyor. Her çalışanın günlük hayatında işine yarayabilecek, gerçekleştirdiğimiz eğitimlerden örnekler vermek gerekirse; Yeni Bir Düzen: Evden Çalışma Sisteminde Performans / Duygu Yönetimi, Problem Çözme Teknikleri, Endüstri 4.0, Uzaktan Liderlik, ISO 56002 İnovasyon Yönetim Sistemi, Duygusal Zeka, Uzaktan Proje Yönetimi Mümkün mü, COVID 19 Sonrası İş Dünyasının Durumuna Genel Bakış: Toparlanma için Öneriler… Bu eğitimlere ve özel konuşmacıların davet edildiği 30. Yıl Zirvelerimize 10 binin üzerinde kişi katıldı.
EvdeKalDer 30. yıl zirvelerinde öne çıkan konular neler oldu?
Sempozyumumuzun kesinleşen ilk konuğu Faruk Eczacıbaşı idi ve tam sekiz yıl sonra Bursa’da tekrar konuklarla buluşacaktı. Sempozyum ertelenince ve KalDer Türkiye olarak EvdeKalDer 30. yıl Zirveleri’ni yapma kararı alınınca, ilk olarak kendisini ağırlamak onuru bana düştü ve “Daha Yeni Başlıyor” isimli kitabını konuştuk. Zirvelerin ikinci konuğu Ford Otosan Genel Müdürü Haydar Yenigün, üçüncü olarak Gaziantep BB ve Belediyeler Birliği Başkanı Fatma Şahin konuk oldu. Tüm konuklarımız, daha önceki sorumluluklarında ve şimdi yürüttükleri görevlerde, kurumlarını KalDer ve mükemmellik modeli ile hep temasta tutmuşlar ve en önemli destekçilerimiz arasında yer almışlardır. Verdikleri mesajlar çok yerinde, önemli ve vizyonerdi. Bu etkinliklere yaklaşık 10 farklı ülkeden çok sayıda konuk canlı olarak katıldı ve sorularını iletme imkânı da buldu. Hayat normalleşmeye başlarken, etkinliklerin arası biraz açıldı, gelişmeler doğrultusunda nasıl devam edeceğimizi birlikte göreceğiz…
“STK” ÜÇÜNCÜ SEKTÖR
Bir Sivil Toplum Kuruluşu olarak bireysel ve toplumsal sorumluluklar adına neler söylemek istersiniz?
Adı üstünde “Kalite” derneğiyiz, kurulduğumuz yıllarda standartların da ön plana çıkardığı ürün ve hizmet kalitelerine odaklanmıştık. Derneğimizin kurulduğu tarihlerde, ülkemizin AB ile uyumunu kalite konusunda da geliştirmek hedeflenmişti. Bugün ise; yaşamın her alanında kalite arayışı var, hepimiz daha iyisi için çabalıyoruz. Amacımız; halkımızı hak ettiği yaşama kalitesine ulaştırmaktır, biz bunu kurumlardan başlayarak genişletme ve geliştirme çabasındayız.
Topluma ve bireylere kamu ve özel sektörün yanında günümüz yaşamında “STK” üçüncü sektör olarak hizmetler sunuyor. STK’ların çıkış noktasındaki amaç bireysel sorumluluk bilinciyle her şeyi resmi kurumlardan beklemeyip belli hedefler koyarak, kamuoyunu harekete geçirerek, yaşanılan toplum ve dünyanın yararı için faaliyete geçmektir. Her birey, en az bir STK’da gönüllü görev alarak (çevre, sağlık, eğitim, iş dünyası, gençler gibi) yaşadığı topluma gönüllü katkı sağlayabilir. Vatandaş olarak sadece dört ya da beş yılda bir yapılan seçimlerde oy kullanarak değil, hayatın her aşamasında, sorgulayan, eleştiren, öğrenen, yol gösteren ve sorumluluk alan, çocuklarımıza ve gençlerimize rol model olup, yol gösteren yurttaşlar olmalıyız. KalDer kuruluşundan itibaren Türkiye’nin iş dünyası ve sosyal yaşamında yer edinmenin haklı gururunu taşıyor.
Paylaş