Paylaş
Rengârenk tasarımlarıyla kâğıtlara ruh katan Gürat Öztürk ile katlama sanatı aşkından origaminin felsefesine uzanan röportajımızda, turnanın bu sanat dalında temsil ettiği değerleri de konuştuk. Öztürk, kadına yönelik şiddete dikkat çektiği son projesini anlatırken, “25 Kasım 2020 tarihinde başlattığım ‘Umudunu Katla’ projem, 8 Mart 2021 Dünya Kadınlar Günü’ne kadar devam edecek. Bu süreçte barışı ve umudu temsil eden 1000 adet turnayı katlayıp şiddetin son bulmasını dileyeceğim,” dedi.
Origami sanatı ile ilk televizyonda tanışan kuşaktansınız. Hobi olarak başladığınız origami profesyonel bir işe nasıl dönüştü?
Televizyonda tanışan ve yapamadığım için üzülen kuşaktanım evet (gülerek). Uludağ Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstriyel İlişkiler mezunuyum. Mezuniyetimin ardından, öğrencilik yıllarında da yaptığım radyo programcılığı ve TV sunuculuğu mesleğime devam ettim. 10 yıl yurt dışında yaşadıktan sonra İstanbul’a döndüm. Yurt dışında yaşadığım yıllarda resim dersleri de aldım. Çeşitli sanat dalları ile uğraştım, ilgimi çeken her şeyi deneyimledim ancak origami son durağım oldu. Hayatın her alanında olduğu gibi karar vermek çok önemli. Bugüne kadar yaptığım her şeyin aslında beni origamiye hazırladığını gördüm ve kararımı verdim. Kâğıttan yaptığım figürlerle tasarım yapmaya başladım. Tasarımlarımın ilgi görmesi ve talebin artması mevcut işimi bırakıp son 7 yıldır sadece kağıtlarla haşır neşir olmama sebep oldu.
Origami ile aranızdaki bağın ya da tutkunun güçlenmesindeki en büyük etken nedir?
En büyük etken her bir projenin benim üzerimdeki etkisi. Üzerinde hiç çalışmadığım bir figürle yaptığım tasarımın bittiğinde nasıl görüneceğini çok merak ediyorum ve büyük bir tutku ile çalışıyorum. Hep söylerim, “bana kâğıtlarımı verin gerisi sizin olsun” diye. Ben kâğıtlara, bir müzisyenin enstrümanına, bir çiftçinin toprağına, bir terzinin iğnesine bağlı olduğu gibi bağlıyım. Kâğıtların ellerimde pervasızca dans ettiğini hissediyorum. Origami artık hayatımın vazgeçilmez bir parçası oldu.
TURNALARDAN BALKABAĞINA
Dönüm noktanız 2014 yılında açtığınız ilk serginiz olmuş sanırım?
2014 hayatımın en önemli yıllarındandır. Mayıs ayında aynı zamanda bu alanda Türkiye’de de ilk olan kişisel sergimi açtım. Serginin etkisiyle kendimi daha çok duyabildiğim ve geliştirdiğim bir yıl oldu. Serginin ana parçası bin adet turnadan yaptığım bir ağaçtı. Bütün dalları turnalarla dolu olan bir ağaç… Barışın ve umudun simgesi turnaları bizim kültürümüzün bir parçası olan dilek ağacı ile sentezlemiştim.
Origaminin neredeyse temel figürü sayılan turna ile başladığınız yolculuk, daha sonra nasıl bir sürece evrildi?
Tasarım yapmaya turna ile başladım evet ama daha sonra farklı figürlerle devam eden bir süreç oluştu. Ben hiçbir zaman kendime origamistim demem; çünkü artık başka bir şeye evrildi, ben kâğıt sanatçısıyım. Origami de zaten kâğıt sanatlarından biri. Ağırlıklı dekoratif objeler olmak üzere, çiçekler, tavus kuşu, davetiye gibi örnekler çoğalmaya başlayınca en çok işbirliği yaptığım sektör de davet ve organizasyon firmaları olmaya başladı diyebilirim.
İlginç tasarım talepleri oluyor mu?
Bazen gelen talepler şaşırtıyor. Bir şekilde deneyip yanılarak çözüm üretmeye çalışıyorum. Çoğunlukla da başarılı oluyor sonuçlar. Domates yapmak gibi, balkabağı yapmak gibi, makaron yapmak gibi (gülerek).
TEKRARLI HAREKETLER RAHATLATIR
Hepimizin mutlaka bir uçak, bir gemi yaptığımız, bir katlama sanatı olarak bildiğimizden öte origami aslında neleri barındırır? Felsefesi nedir?
Söylenecek çok şey var tabii. Dümdüz bir kâğıdı çoğu zaman sadece katlayarak 3 boyutlu bir hale getirmek büyüleyici bir durum. Tekrarlı hareketlerin meditatif etkisi vardır. Denemek isterseniz ara vermeden 10 tane katlayın, ne kadar rahatladığınızı göreceksiniz. El, kol, göz koordinasyonunuzu inanılmaz derecede geliştirir. Geometri öğrenmenizde faydası vardır ki çocuğunuzun geometri ile arası iyi değilse origami ile sevdirebilirsiniz. Kâğıdın keşfi yıllarında sadece Japon soylularının birbirlerine hediye olarak gönderdiği origami sanatı ile yapılmış figürler, daha sonra kâğıdın ucuzlaması ile halk tarafından da ilgi görmüş ve bir ülkenin geleneksel sanatı haline gelmiştir. Hayatımızın bir parçası olan kâğıdın kullanımı ki bu sanat için profesyonel olarak üretilen kâğıtları dışarıda bırakırsak ilgiyi de arttırmıştır.
TASARIM DA HAYALLER GİBİ SINIRSIZ
Sizin gördüğünüzü, hissettiğinizi bize nasıl anlatırsınız?
Hayata bakış açısı gibi bu durumda da aynı şekilde bakabilir miyiz ya da aynı şekilde hissedebilir miyiz bilmiyorum ama kâğıtlarımı almaya her gittiğimde kendimi harikalar diyarında zannediyorum. Dokusu başka, rengi başka, hammaddesi başka kâğıtlara dokunuyor hangisinden ne yapabileceğimi düşünüyorum. Bana verdiği en büyük haz ise üretmek ve yaratmak. Üretim aşamasında yeni başlayanlar için de kendim için de çok destekleyici videolar var. Tasarım aşaması ise sadece sizin hayaliniz. Tasarımın da tıpkı hayaller gibi sınırsız olması ayrıca büyüleyici.
Kâğıtları da artık başka gözle görüyorsunuzdur diye düşünüyorum?
Kâğıt deyip geçmiyorum, evet. Gazete, kitap, dergi, hayatımızın bir parçası haline gelmiş, günlük hayatta aslında nereye baksak göreceğimiz, çoğunlukla dokunduğumuz bu malzeme benim hayatımın bir parçası. Crepe kâğıtlar, karton kâğıtlar, su geçirmeyen kâğıtlar, pelur kâğıtlar… Saymakla bitiremeyeceğim çeşit var. Hepsi benim dünyam.
GERİ DÖNÜŞÜME DE ÖNEMLİ KATKILARI VAR
Çok ekonomik bir sanat dalı olmasına ve farklı kazanımlar edindirmesine rağmen, hak ettiği ilgiyi görüyor mu ülkemizde? Neler önerirsiniz?
Ekonomik ve aynı zamanda alternatif bir sanat. Geri dönüşüme de önemli katkıları var. Çocuklar üzerindeki etkisi büyük ama yetişkinlerin de eğer yaparlarsa çok rahatlayacakları, yaratıcılıklarını arttıracakları bir sanat dalı. Vitrin tasarımlarında, AVM süslemelerinde, hediye paketlerinde, düğünlerde, davetiyelerde, dekoratif amaçlı kullanımlarda ve daha sayamadığım farklı kullanım amacı ile ilerlemek mümkün. Birkaç yıl öncesine kadar şu andaki gibi ilgi görmüyordu. İlgi giderek artıyor. Görünür olmasının büyük bir önemi var tabii ki. Kendi adıma bir katkım olduysa ne mutlu bana.
Aynı zamanda origaminin eğitmenliğini de veriyorsunuz. Yeni kuşağı daha şanslı görüyor musunuz?
Fırsat buldukça eğitimler veriyorum evet. Bilginin paylaşılması ve aktarılması gerektiğine inananlardanım. Yeni kuşağı çok şanslı buluyorum çünkü yapmak istedikleri ile ilgili bilgi sadece bir tık uzaklarında. Sadece origami ile ilgili değil kendilerine yakın buldukları sanat dalı ile ilgili milyonlarca videoya ulaşmaları sadece bir an meselesi.
TURNA, BARIŞIN VE UMUDUN SİMGESİDİR
Sanatınızı sosyal sorumluluk projeleriyle bir harekete dönüştürmeye nasıl karar verdiniz?
Sosyal sorumluluk projeleri genelde umudumuzu kaybetmemek için, birbirimize destek olabilmek ve mevcut negatif bir durumu pozitif bir duruma dönüştürebilmek için yapılır. Origami sanatında, turna barışın ve umudun simgesidir. Turnanın temsil ettiği duygunun gücü ve değeri de tam olarak bu tür projelere uygun olduğu için katladığım turna kuşlarıyla farkındalık yaratmak istiyorum.
Sosyal sorumluluk projelerinize geçmeden önce, “Bin Turna Kuşu” efsanesini bir de sizden dinleyelim isteriz?
“Sadako ve Kâğıttan Bin Turna Kuşu” Amerikalı yazar Eleanor Coerr tarafından 1977 yılında yazılmıştır. Konusu Japonya’da 1943’ten 1955’e kadar yaşamış olan küçük bir kızın gerçek hayat hikâyesine dayanıyor. Hiroşima’ya atılan atom bombasının etkisi yıllar içinde gözlemlenmeye devam eder. O yoğun radyasyona maruz kalan küçük bir Japon kızı Sadako Sasaki kanser olur ve hastaneye yatar. Hastanede olan bir başka yaşlı Japon kadın, Sadako’ya, “Ben yaşlıyım ama sen daha çocuksun. 1000 turna katla ve iyileşeceğine inan,” der. Sadako, turna katlamaya başlar. Durum o zamanki ulusal ve hatta uluslararası basının ilgisini çeker ancak Sadako 600 küsur turnasını katlarken hayatını kaybeder. Ölümünden sonra hastaneye dünyanın her yerinden Sadako’nun öldüğünden habersiz olan insanların katlayıp gönderdiği turnalar gelir. Hala her yıl 6 Ağustos’ta Sadako için dünyanın her yerinden Japonya’ya turna gönderilir. Özgürlük parklarına dikilmiş Sadako heykelleri, gelen turnaların sergilendiği ve korunduğu müzeler ve bu elle tutulur gözle görülür durumun haricinde, maneviyatınıza kattığı umut değeri, birliktelik hali, barışı ve umudu hisseder hale gelmeniz çok değerli…
ŞİDDETİN SON BULMASINI DİLEYECEĞİM
Kadına yönelik şiddete dikkat çekmek için başlattığınız projeniz hakkında bilgi alabilir miyiz?
Kadına yönelik şiddetle mücadele günü olan 25 Kasım 2020 tarihinde bireysel olarak başlattığım ‘Umudunu Katla’ sosyal sorumluluk projem, 8 Mart 2021 Dünya Kadınlar Günü’ne kadar devam edecek. Barışı ve umudu temsil eden 1000 adet turnayı katlayıp şiddetin son bulmasını dileyeceğim. Projeyi destekleyenler ve her akşam instagram hesabım üzerinden yaptığım canlı yayınları izleyenler de turnalarını katlayıp gönderecekler ve onlarla da ağaç ya da ağaçlar yapacağım. Her akşam saat 21.00’ de canlı yayında konuklarım oluyor ve şiddetin son bulması için konuşmalar yapıyor, çözüm önerileri sunuyoruz. Amacımız farkındalık yaratmak, konuşulabilir hale getirmek, sürekli gündemde tutmak ve hatta bir kampanya başlatarak elde edeceğimiz gelirle kız çocuklarının eğitimi ve ebeveyn seminerleri ile bilgi aktarımında bulunmak. Bursa’da kurulmuş olan Mor Salkım Derneği de konuşmacı desteği veriyor bu projeye.
Bursa ile bağınızın hep devam ettiği görüyoruz. Sağlık çalışanları için de Bursa merkezli bir proje başlatıyorsunuz. Turnalar bu kez hangi mesajı taşıyacak?
Evet, üniversite hayatım Bursa’da geçti. Annem de hala Bursa’da yaşadığı için benim için ayrıca manevi bir yeri var. Sağlık çalışanları için yapacağımız projenin de ev sahibi Bursa Sağlık ve Eğitim Gönüllüleri Derneği (BUSADER) olduğu için ayrıca mutluyum. Bu proje de sağlık çalışanlarına olan minnettarlığımızı, şükranlarımızı sunmak ve onların yanında olduğumuzu göstermek adına yapılan bir proje. BUSADER de inanılmaz güzel hazırlıklar içerisinde. İlerleyen günlerde kamuoyu ile paylaşacağız.
Paylaş