Paylaş
Asya ve Martina söyleşimizde, karantina da dâhil genellikle evde geçirdikleri 8 aylık süreci ve kurdukları “kültürlerarası iletişimi” ön yargılardan uzak bir büyüme aracı olarak özetlerken; birbirlerine kardeşim demenin güzelliğini ve ayrılacak olmanın da tatlı hüznünü yaşıyorlardı. Bu hafta ülkesine dönen Martina’yı yolcu etmeden önce, Bursa’da ona kapılarını açan Yılmaz ailesi ile AFS Bursa Bölge Koordinatörü Sibel İstanbullu ile bir araya geldik ve gençlerin “cesaretle değişim” sloganına örnek hikâyelerini dinledik.
Martina öncelikle seni ve aileni tanımak isteriz?
Martina Bussaccihini: Kuzey İtalya’da Bresca şehrine bağlı 11 bin nüfuslu Nave kasabasında yaşıyorum. 17 yaşındayım, Annem Cecillia Santoro bankacı ve babam Nicola Bussaccihini metal fabrikasında ara kademe yöneticisi. Tek çocuklarıyım. Büyükbabamın 30 dönümlük çiftliğinde ve kasaba hayatı içinde doğayla uyumlu, 3 yaşımdan beri kendi meyvemi sebzemi yetiştirerek, domates sosumu bile yaparak, doğal beslenerek büyüdüm. Diğer taraftan 5 yaşından beri profesyonel dans ediyorum, akademik hayatımı başarıyla sürdürmeye çalıştığım mütevazı bir yaşama sahibim.
AFS programına başvurarak Türkiye’ye gelmeye nasıl karar verdiniz? Üstelik pandemi sürecinde aileniz endişe etmedi mi?
Martina B. : AFS programına kabul edildiğimi öğrendikten bir hafta sonra salgın patlak verdi. Ancak bu deneyimi çocukluğumdan beri yaşamak istediğim için gelmeye karar verdim, ailem kaygılansa da destekledi. Sonuçta 17 yaşındaki tek çocuklarını yurt dışına gönderiyorlardı. Kozmopolitlik ve kültürlerarası iletişimin, bizi önyargılardan ve klişelerden kurtarabilecek bir büyüme aracı olarak önemine derinden inanıyorum. Aslında Türkiye ilk tercihim değildi, hakkında da çok bilgim yoktu ancak amacım bir ülkeden çok farklı kültürleri tanımaktı. Çevrem önce ön yargılı yaklaştı ancak ben Bursa’daki aileme yerleşince kültür yapılarımızın da çok farklı olmadığını gördüm. Uyum sağlamakta zorlanmadım. Tofaş Fen Lisesi öğrencisi olarak geldim ancak 8 ayın sadece 3 haftasında okula gidebildim.
DÜNYAYI ANLADIM İNSANLARI TANIDIM
Asya biraz da deneyimlerin eşliğinde seni tanıyalım?
Asya Y. : 3 Mart Fen Lisesi öğrencisiyim. Önce 11 yaşımda yine öğrenci değişim programı olan ve barışçı kuşaklar yetiştirme amacıyla kurulan CISV organizasyonu ile 1 ay Norveç’te ailelerin yanında kalmayı ve dünyanın 8 ülkesinden gelen yaşıtlarımla kampta yaşamayı ve farklı kültürleri deneyimledim. Romanya, Portekiz ve Endonazya’dan yaşıtlarıma yine Bursa’da kısa süreli ev sahipliği yaptım. Son olarak CISV Organizasyonunun Junior Brunch (JB) Bursa yapılanmasında finans yöneticisi olarak görev aldım. Diğer kültürlere olan merakımdan ve evrensel bir altyapı oluşturma isteğimden dolayı 3 Mart MUN (Model United Nation) Kulübü ile uluslararası ve ulusal katılımlı organizasyonlarında küreselleşme, insan hakları, iklim değişiklikleri, göçmen ve mülteci sorunları gibi global sorunlar hakkında farklı ülkeleri delege olarak temsil ettim. Dünyayı tanımak, insanları anlamak, dünya vatandaşı olmak için çok önemli bir deneyim hepsi, herkese tavsiye ediyorum.
KARANTİNAYA DA GİRDİK
Gelelim Bursa’da başlayan kardeşlik hikâyenize?
Asya Y. : Benim isteğimle başvurduğumuz AFS Programı’na pandemi nedeniyle öğrenci geleceğini hiç ummuyorduk. Bu nedenle Martina’yı evimizde ağırlamak gerçekten sürpriz gibi oldu. Yollarımız Kasım 2020’de kesişti. Korona rüzgârlarının ülkemizde de İtalya’da da sert estiği günlerdi. Martina’nın evimize yerleştiği ikinci hafta hem babam Uğur Yılmaz hem ben koronaya yakalandık.15 günlük karantina sürecinden sonra kurallar çerçevesinde Martina’ya Bursa’nın doğal ve tarihi yerlerini gezdirmek, Türk kültürünü tanıtmak için her anı değerlendirdik. Köyde büyüdüğü için Bursa ona çok büyük geldi ve özellikle trafiğinden nefret etti (gülerek). İstanbul, Ayvalık ve Eskişehir’e de kısa seyahat programları yapabildik. Maalesef 1 Nisan’da da Martina koronaya yakalandı ve ailece yine karantinaya girdik. Ülkemizdeki kapanma kararları da dâhil neredeyse üç ayımızı evin içinde geçirdik. Ortak dilimiz İngilizceydi tabii ama 8 aylık süreçte Martina Türkçe’yi de öğrendi.
TAM BİR AİLE OLDUK
Martina bu süreçte Bursa’daki hayatınızı ve sizde iz bırakan anıları dinlemek isteriz?
Martina B. : Her şeyden önce Asya’yı çok özleyeceğim. İkimiz de kendi yaşımızda biriyle aynı evde yaşamaya alışkın değildik. Karakterlerimiz farklı olsa da çok iyi anlaştık ve birbirimize kız kardeş olduk. Akdeniz kültüründen gelmiş olmamdan dolayı mutfak kültürümüz, damak zevklerimiz birbirine uygundu. İki ülkenin geleneksel yemeklerini de birbirimize öğrettik. Ben yoğurt, dolma, Türk kahvesi, döner, sigara böreği yapmayı öğrendim. Puzzle yapmak dışında, tavla, okey gibi Türklere özgü oyunları oynayarak, kimi zaman da ailemizin babası Uğur’un tutkusu olan plaklardan eski şarkı ve türküleri dinleyip, dans ederek zaman geçirdik. Kapanma sürecinde bol bol Türk filmi izledik. Hatta “Babam ve Oğlum” filmine birlikte ağladık. Sanırım aile özleminin de etkisi oldu. Avrupa Şampiyonası’nın açılış maçı Türkiye-İtalya karşılaşmasını ise iki ülkenin bayraklarını açarak izledik. Zaman zaman açık havada piknik yaptık. Ama en çok da ülkelerin kültürleri, yaşam tarzları, siyaset, eğitim gibi konular hakkında sohbet ederek vakit geçirdik. Ayrıca İtalya›da da yaşadığım bu süreç haber olarak yer aldı.
KİŞİSEL GELİŞİMİME ODAKLANDIM
Hayalinizdeki gibi farklı kültürleri tanımak size neler kazandırdı?
Martina B. : Koronavirüs deneyimimi tam olarak yaşamama izin vermese de bu süreç büyümeme, olgunlaşmama çok yardımcı oldu. Diğer yandan kendime ve kişisel gelişimime çokça düşünme ve odaklanma fırsatı verdi. Öncelikle ülkeme döndükten sonra üniversiteyi Bologna Üniversitesinde Siyaset ve Uluslararası İlişkiler Bölümü okumaya karar verdim. Kalkınma ve uluslararası işbirliğini incelemek ve farklı ülkeler, kültürler ve zihniyetler arasındaki iletişimi teşvik etmek istiyorum. Uğur Baba da Uluslararası İlişkiler Mezunu ve benim Osmanlı ve Türkiye tarihine olan ilgimden dolayı sık sık “İlerde İtalya’nın Türkiye Büyükelçisi olarak gelme’ dileklerini sunuyor. Üniversite sürecinde Türkiye’ye Erasmus Programı ile yeniden gelmek istiyorum.
BİREY OLMA SÜRECİNDE EŞŞİZ BİR DENEYİM
Feray Hanım, sizin de pandemi nedeniyle sorumluluğunuz daha da artmış. Programa başvururken tereddütleriniz olmadı mı?
Feray Y. : Kasım ayında AFS Bursa Koordinatörü Sibel İstanbullu beni Martina için aradığında, önce pandemi koşulları nedeniyle ve kayınpederimin sağlık sorunları sebebiyle tereddüt ettik. Ancak, sonra 3 ay misafir etmeye karar verdik. Asya, 2020 Mart ayından itibaren online dersler ve sosyal ortamlarından uzak kaldığı için sık sık tek başına sıkıldığından bahsediyordu. Martina evimize geldiği günden itibaren Asya’ya sürekli çok şanslı olduğunu ve ‘gökten zembille kardeş geldiğini’ söyledim ve gerçekten öyle düşünüyorum. Martina ailemizin ikinci kızı ve Asya’nın da kardeşi oldu.
Gençlerin eğitimi ve gelişimine katkısı anlamında değişim programları hakkında neler söylersiniz?
Feray Y. : Bu yıl Türkiye’ye gelen 8 AFS öğrencisinden birini evimizde ağırlamak gerçekten eşsiz bir deneyimdi. Ama İtalya’nın bu sene tüm dünyadan 200 AFS değişim öğrencisi aldığını öğrenince bu deneyimi Türkiye’de daha fazla insana anlatma ihtiyacı hissediyorum. Daha önceki ev sahipliği deneyimlerimden de gözlemlediğim; bizim çocuklarımıza en küçük yaştan itibaren sorumluluk vermediğimiz oldu. Ailelerin hem host aile olma hem kendi çocuklarını değişim programlarıyla yurtdışına göndermeleri gençlerin birey olma sürecinde gerçekten de önemli. Öte yandan yaşadığımız zorluklarda 2000 km öteden annesi Cecillia ve babası Nikola’ya da gösterdikleri sağduyu ve sabır için teşekkür ediyorum. Kapının önüne adımımızı atmaya ve anne babalarımızı ziyaret etmeye korkuttuğumuz bir dönemde aile olarak gerçekten cesaret örneği gösterdiler.
“CESARETLE DEĞİŞİM”
Sibel Hanım AFS Kültürlerarası Değişim Programları hakkında kısaca bilgi alabilir miyiz?
Sibel İstanbullu (Türk Kültür Vakfı AFS Bursa Bölge Koordinatörü) : Dünya çapındaki uluslararası değişim organizasyonlarının en köklüsü ve en profesyoneli olan AFS’nin tarihi Birinci Dünya Savaşı öncesine kadar dayanıyor. “Cesaretle Değişim” sloganıyla, barışı kültürlerarası bir anlayışla destekleme anlayışıyla 60 yıl önce kurulan AFS kültürlerarası programlarına bugüne kadar 300 binden fazla kişi katıldı. Ayrıca bütün dünyada 750 binden fazla gönüllü, programın başarıyla yürümesi için zamanlarını ve enerjilerini adıyor. AFS Programları bugün dünyanın 60 ülkesinde yürütülüyor, küresel vatandaşların yetişmesine katkı sağlıyor ve Kültürlerarası Değişim konusunda önemli bir lider konumunda. AFS Kültürlerarası Öğrenci Değişim Programları, Türkiye’de Milli Eğitim Bakanlığı’nın onayı ve işbirliği ile 1952 yılından beri Türk Kültür Vakfı tarafından yürütülüyor.
Martina Bussaccihini’nin, aynı zamanda Hürriyet Bursa Yazarı olan ailenin babası Uğur Yılmaz’a hediye ettiği Tepedeki Ev kitabına yazdığı not:
“Eve mi dönüyorum?
Evet...
Ev sadece bir mülk değil, bir kavramdır. Ev; nerede güvende olursanız olun, uzun bir günün ardından geri dönmek istediğiniz sevgi ve şefkat hissettiğiniz yerdir. Bizi karşılayan ve her koşulda hoş karşılandığımızı hissettiren yuva, huzur neşe, hüzün ve acıdır.
Kalbimin göründüğü gerçek evler ve yerler olduğunu böyle anladım.
Son aylarda ikinci evim ve ailem olduğun için teşekkür ederim.
Evim size her zaman sonuna kadar açık olacak.
Bir gün iki ailemi tekrar aynı çatı altında toplamayı umuyorum, böylece kendimi hiç olmadığım kadar evimde hissedeceğim.
Size teşekkür etmekten ve benim için yaptığınız her şey için minnettar olmaktan asla vazgeçmeyeceğim.
Sizi özleyeceğim
Umarım yakında görüşürüz.
Martina”
Paylaş