Paylaş
Duygusal ve sosyal zekâ gelişiminin kişileri daha özgüvenli ve mutlu kıldığını söyleyen Güneşli, bu farkındalığa sahip ailelerin ruhsal ve sosyal gelişim için pedagoglara ciddi bir bütçe ayırmaya başladığını da belirtti.
Kişisel gelişim konularında kurumsal şirketler için eğitim veren Ebru Güneşli ile DB Positive bünyesinde verdiği duygusal zeka ve sosyal zeka eğitimi sonrasında bir araya gelerek, zeka çeşitleri, çoklu zeka ve başarı üzerine etkileri konusunda merak edilenleri sorduk.
Fotoğrafı: Duygu Özbekçi MİLLİ
- Öncelikle okul döneminden başlayarak başarılı olan kişilerden hep “zeki” diye söz ettik. Peki, gerçekte zekâ kavramını doğru anlıyor muyuz?
Geçmişe okul yıllarımıza gittiğimizde zeki çocuk denildiğinde okuma yazmayı erken söken, matematiği kuvvetli, çarpım tablosunu su gibi ezberleyen, sözlü ve yazılılarda sınıfta en yüksek puanları alan ve genelde dersten başka bir şeyi gözü görmeyen çocukları hatırlarız. Bu çocuklar ergenlik yıllarına geldiklerinde de eğer kaygılarını yönetebildilerse dereceyle üniversite sınavını kazanan ve üniversiteden mezun olurken de benzer şekilde okulda ilk üçe giren çocuklar olarak yaşamlarına devam edenlerdir.
Bu bakış açısı, beynimizde kalıtsal olarak oluşmuş tek bir genel kapasite var ve bu aşamada algı yapınız ne kadar gelişmişse o kadar zekisiniz der bize. Dolayısıyla daha çok geçmiş yıllarda ve ancak maalesef hala devam eden bir şekilde toplumun pek çok kesiminde bugün hala zekâ kavramı dar ve farklılıklara saygı duymayan bir bakış açısıyla, akademik zekâ ve başarı olarak kodlanmış durumda.
ÇOKLU ZEKÂYA DÖNÜŞTÜ
- O zaman zekâdan ne anlamalıyız ve kimler zekidir?
Zekâ günümüzde evrilerek Howard Gardner’ in önderliğinde çoklu zekâ kavramına dönüşmüş durumda. Yani her insanın farklı yetenekleri olduğu ve bu yeteneklerin üst sınırda, kendine özgü bir şekilde kullanılması anlamına gelmekte. Gardner “Zekâ bilgiyi işlemeyle ilgili bir kapasitedir. Çevreden duyu organlarımızla gelen birçok bilgi vardır; uyarıları gözlerimiz, kulaklarımız, parmaklarımız gibi küçük makinelerle alırız. Zekâ, beynin ve zihnin donanmasıdır ve bu bilgileri işler,” der.
- Çoklu zekâya göre, yeteneğe de dar bir bakış açısıyla bakmamak gerekiyor o zaman?
Mesela, kalın motor becerileri, gözlem becerisi, konsantrasyon, algı kapasitesi, hızlı öğrenme ve cevap verme ile birleştiğinde bazı insanları hayranlıkla izlediğimiz dünyaca ünlü bir sporcu ya da dansçıya dönüştürebiliyor. Ya da kim elimizden düşüremediğimiz kitapların yazarlarının, kalbimize dokunan dizelerin veya gördüğümüz anda âşık olduğumuz eserlerin sahiplerinin sadece yetenekli olduğu iddia edebilir ki…
DUYGUSAL VE SOSYAL ZEKA KARDEŞTİR
- Çok sık duymaya başladığımız sosyal ve duygusal zekâ kavramlarından tam olarak ne anlamalıyız peki?
Ben duygusal ve sosyal zekayı, bağları kuvvetli, birbirinden ayırmanın mümkün olmadığı, birbirine destek ve birbirinden güç alan iki kardeşe benzetiyorum. Her ikisi de farkındalık ile ilgili. Duygusal zekâ; kendimiz ve çevremizdeki diğer bireylerin duygularını fark etmek, ayrıştırmak, tanımlamak, bunları önemseyip, saygı duyup yaşam kalitemizi artırmaya ve ilişkilerimizi geliştirmeye yönelik kullanmakla alakalı.
Sosyal zekâ ise içinde bulunulan sosyal ortamın işaretlerini okuyabilmek, insanlarla işbirliği kurabilmek, birlikte farklılıklara saygı duyarak yaşayabilmek, insanlığın yararına sosyal değişim başlatabilmek ile ilgili bir zekâ çeşididir. Yani özetle insanlığımızı geliştirmekle ilgili olduğunu söyleyebiliriz.
FARKINDALIK YÜZLEŞMEYİ SAĞLAR
- Farkındalık ve kendimizi fark etmemiz neden önemlidir?
Kişisel farkındalık; insanın kendi duygu, düşünce ve davranışlarını ne, neden, niçin, nasıl soruları eşliğinde anlama çabasıdır. Yaşadığımız anların, ilişkilerin, durumların bizi ne şekilde etkilediğini dürüstlük ve içsel bir derinlikle keşfetme deneyimidir. Dolayısıyla farkındalık; kendinizi tanımanızı, gelişmenizi ve ilerlemenizi sağlar. Kendinizi bambaşka biri olarak algılamak yerine gerçekçi bir şekilde görür ve ilerletmek ya da değiştirmek istediğiniz özellikleriniz konusunda dürüst olursunuz. Farkındalık acı verici de olsa geçmiş çocukluk deneyimleriyle yüzleşebilmeyi ve kabulü, başkalarının bizim hakkımızdaki objektif yorumları duymaya istekli olmayı, yaşadığımız ve bizi duygusal olarak etkileyen durumlar üzerine anlayış geliştirmeyi kapsar. Bu da insan ilişkileri ve sosyal zekâ açısından ele alındığında diğer insanlarla daha derin ve doyumlu ilişkiler ve bağlar geliştirmemizi sağlar.
OLUMSUZ DUYGULARI YÖNETEMİYORUZ
- Sosyal zekâsını yeteri kadar kullanmayan bireyler ne tip sorunlarla karşılaşır?
İçinde bulunduğu toplum, grup, aile tarafından sevilmeme, saygı duyulmama, dışlanma, ait hissedilmeme, güvenilmezlik gibi sorunlar yaşar. Bunun sonucunda da bireyler kendi seçmedikleri ancak engel olamadıkları bir yalnızlık hissi ve durumuyla baş başa kalırlar.
Değerli, yeterli, sevilen, saygı duyulan bir birey olarak hissettirdiğiniz tüm davranışlar sadece bireyleri değil sizi ve çevrenizdeki tüm canlıları da besler. Ancak karşı tarafı aşağılayan, önemsizleştirip ötekileştiren, baskı altına alan, hep eksik arayıp olumsuz ifadelerle iletişim kurulan, anlayış ve hoşgörü eksikliği olan her davranış sadece ilişkileri değil toplumun genelini de geriletir.
- Bu eksiklik iş ve özel hayata nasıl yansıyor?
İşimizi yıllardır yapan, teknik olarak çok yetkin, bilgili bir çalışan olsak da ya da yıllardır aynı aile içinde nefes alan bir birey olsak bile her zaman sorunlara engel olup, çözüm üretemiyoruz. Çoğu zaman birbirimizden korkuyor, çekiniyoruz. Bu yüzden de ya uzak duruyoruz ya da zırhlarımızı takıp sertleşiyoruz. Diğer insanlarla birlikte çalışırken ya da yaşarken çoğu zaman sorun yaratan ya da sorunun uzamasını sağlayan başlıklar; bakış açılarımız, davranışlarımız, beklentilerimizin karşılanmaması, anlayış ya da kişilik değerlerimizdeki farklılıklar ve bunların sonucunda yaşadığımız olumsuz duyguları yönetememek oluyor.
güvenli duruş
- O zaman ilişkileri daha pozitif yöneten kişilerin sosyal zekâsının daha gelişmiş olduğunu söyleyebiliriz?
Sosyal zekâmız geliştikçe iş ve özel hayatımızdaki ilişkilerimizde empatik, dinleyen, saygı duyan ve duyulan, başkalarının duygusal durumunu sezip ona göre pozisyon alabilen, ilişkileri pozitif bir atmosfer içinde yöneten, mizahı etkin kullanan, toplum içinde daha açık ve güvenli duruş sergileyen bireyler haline geliyoruz. Bu da gerek aile ilişkilerimizde gerekse iş hayatında bizi bir adım daha öne taşıyıp kendimizi daha mutlu ve işe yarar hissetmemize yardımcı oluyor.
AİLE VE OKUL ATMOSFERİ ÖNEMLİ
- Sosyal ve duygusal zekânın çocukların gelişiminde etkisi nedir?
Günümüz ailelerinin harcamalarına bakıldığında pedagoglara ayrılan bütçenin azımsanamayacak kadar yüksek olduğunu görüyoruz. Sevindirici bir şekilde artık aileler sadece akademik başarı için değil çocuklarının ruhsal ve sosyal gelişimleri için de endişeler yaşamaya başladı. Bugün pek çok çocuk arkadaş edinmekte ya da arkadaşlık ilişkilerini sürdürmekte zorlandığı için ya da çeşitli sosyal ortamlarda kendilerini ifade edemedikleri ve duygularını bastırdıkları için problemler yaşamaktadır. Bunun yanı sıra çekingenlik, saldırganlık, sınır koyamama, farklılıkları yönetememe, iletişimde yetersizlik gibi pek çok sorunla baş etmek zorunda kalmaktadır.
- Sosyal zekâ nasıl geliştirilir?
Sosyal zekânın birincil gelişim alanı ilişkiler ve rollerin ömür boyu hayatımıza ve seçimlerimize etkisinin olduğu sağlıklı ailedir. İkincil alan ise akademik başarının yanı sıra çocukların ve eğiticilerin duygularını, kendilerini ifade etme özgürlüklerini önemseyen, sosyal ilişkilere yer açan, destekleyici faaliyetlerle sosyal bütünlüğü koruyan okul atmosferidir.
Hal böyleyken bir terapist ve kişisel gelişim uzmanı olarak çocuklarımızın sosyal zekasını geliştirmek istiyorsak önce kendi bireysel farkındalığımızı artırmamız ve rol esnekliğimizi geliştirmenin yanı sıra aile içindeki her bireyin kendini farklı şekillerde ve zamanlarda ifade edebilme hakkının olduğunu unutmamamız gerektiğini düşünüyorum.
KENDİMİZDEN BAŞLAMALIYIZ
- Nasıl bir rol model olmaktan bahsediyoruz?
Eşimize, ailemizdeki büyüklere, komşu ve arkadaşlarımıza, çocuğumuzun okulundaki eğiticilere, mahallemizdeki esnafa, çocuğumuzla gittiğimiz bir restauranttaki hizmet veren görevlilere nasıl davrandığımız; onlar hakkında nasıl hissedip, bahsettiğimiz, sağlam ve uzun süreli sağlıklı bağlar kurmaya ne kadar açık ve istekli olduğumuz, topluma duyarlı ve sorumluluk sahibi diğer insanlara verdiğimiz değeri gösterip göstermediğimiz, gezegenimizi paylaştığımız diğer canlılara olan saygı ve kabulümüz de gelecekte sosyal zekâsı gelişmiş çocuklara sahip olmamızı sağlayacaktır.
Paylaş