Paylaş
Hürriyet Bursa yazarlarından, değerli Prof. Dr. Sinan Çavun’un kızı olan Irmak’ın başarısını ailesinin paylaşımlarından takip ediyordum. Ödül törenini izlediğimde gurur ve heyecanının yanı sıra, “Hayallere ve sanata önem vermeyen bir ülkeden geliyorum” sözleri ile bir kırgınlık yaşadığını da hissettim. Yanılmamışım! İletişime geçtiğimde, Türkiye’deki eğitim sisteminden kaynaklı “sözelciler-sayısalcılar” ayrımı nedeniyle maruz kaldığı ikilemleri tüm samimiyetiyle anlattı. Dijital sanatlarda Max adıyla da bilinen Irmak Çavun ile çizim yeteneği ile oyun sevgisini nasıl birleştirdiğini, başarısının arkasındaki zorlu maratonunu konuştuk. Bu yoldaki azminden ve verdiği mesajlardan büyük heyecan duyduğumu ayrıca belirtmek isterim.
Öncelikle ülkemizden ilk kez sizin ödül kazandığınız yarışmanın ve çizdiğiniz hikâyenin içeriği hakkında bilgi alabilir miyiz?
Writers & Illustrators of the Future yani Geleceğin Yazarları ve Çizerleri isimli yarışma Amerika’nın Hollywood bölgesinden 37 yıldır düzenlenen; özellikle bilim kurgu yazar ve çizerleri için dünyanın en prestijli ve köklü yarışması. Bir yıl süren yarışmaya her üç ayda bir, üç yazar ve üç illüstratör seçiliyor. Toplamda kazanan 12 yazar ve çizerle devam ediliyor. Her bir yazarın hikâyesi için bir çizer çizim yapıyor. En son galada ki ödül seremonisinde tüm çizimleri görüyorsun ve kendi yazarınla tanışıyorsun. O zamana kadar her şey sürpriz oluyor yani.
Yarışmaya katılmaya nasıl karar verdiniz?
Ben Bursa’da lisede okurken üçüncü çeyrekte başvurdum. Spesifik olarak bu yarışmaya çalışmasam da ABD’deki üniversitelere başvurmak için hep bu hedef doğrultusunda çalışmalar yapıyordum. Sürekli haberleri de takip ettiğim ve de bilim kurgu da benim stilime ve portfolyomdeki bazı parçalarıma yakın olduğu için bu yarışmayla karşı karşıya gelmem şansım oldu. Çizimlerimi gönderdim. Önceki çalışmalarımın meyvesi oldu diyebilirim.
TRAJİK BİR BİLİM KURGU HİKÂYESİ
Hemen derece bekliyor muydunuz?
İlk denememde bir başarı beklemiyordum. Zaten kazandığımın haberini sekiz ay sonra haber aldım. Hatta bir ABD numarası tarafımdan arandığımda açmamayı bile düşünmüştüm; çünkü telefonla arayacaklarını bilmiyordum (gülerek). Ödül seronomisini de izlediyseniz 177 ülkeden binlerce başvuru gerçekleşmiş ve ciddi bir eleme sistemi var. Ve de tekrar tekrar başvurabiliyorsun. 90’lardan beri başvuranlar, derece alan ya da belli bir seviyeyi geçemeyen çok kişi var. Ben Leah Ning’in “Yellow and Pink” isimli trajik bir bilim kurgu hikâyesini çizdim. Ana karakterin bir araba kazasında ölen karısını kurtarmak için defalarca zamanda geriye gitmesini anlatıyor. Ve galada tanıştık ilk kez biz de.
SANATIMI ÖNEMSEMEYEN SİSTEME KIRGINIM!
Ödül töreni konuşmanızda yer alan "hayalleri ve sanatı önemsemeyen ülkem" sözlerini nasıl yorumlamalıyız? Bir kırgınlık mı algılamalıyız?
Kesinlikle! Bu konuda söylenecek o kadar çok şey var ki. Ben hayatım boyunca sayılı insanlar haricinde hiçbir şekilde yaptığım şeyin önemli olduğunu hissetmedim. O kadar az insan vardı ki değer veren. Kırgın ve sinirliyim evet! Ülkemdeki eğitim sisteminde zekâmla ilgili şüphe duyulurken burada ödüllendirildiğim için! Türkiye’de sanat yaparsan böyle görünüyor çünkü; devlet ve eğitim sistemi sanatı ve sanatçıyı hiç desteklemiyor.
Eğitim sistemi içerisinde böyle düşünmene neden olan ve yaşadığın şeyleri konuşabilir miyiz biraz? Ben Fen lisesinde okudum ve sanat yaptığım için genellikle şu anlayışa maruz kaldım; matematik ve fen de başarılı değilse çizim yapıyordur! Üzerimde çok baskı hissettim. Üç farklı şey aynı anda olmak zorundaydı. Eğitim sistemindeki ödevler, testler; okulumdaki Uluslararası Bakalorya (IB) sistemindeki sınavlar ve de yeteneğim doğrultusunda üniversitelere başvuru için hazırlamam gereken portfolyum. Motivasyonumu yerinde tutmak gerçekten zordu. Herkes sanatla ilgilendiğim için benden kötü sonuçlar bekliyordu. Çünkü genel algı bu yönde! Ben öyle olmadığını göstermek için diğer sınavlarda da derece yapmakla uğraştım hep. Ve okulumdan dereceyle üçüncü olarak mezun oldum.
ÇİZİM YAPIYORUM DİYE HEP KIYASLANDIM!
‘Sanat okumak istiyorsa neden fen lisesine gitti?’ diye soranlar da olabilir. Nedir sebebi?
Maalesef eğitim sistemimizden kaynaklanıyor. Fen lisesinde okuyorsan sanat dersi alamıyorsun, konservatuvara gitmek istiyorsan uluslararası standartta eğitim alamıyorsun! Sanat eğitimi alsaydım hiçbir işime yaramayacaktı çünkü! Yetenek sınavlarında bile kısıtlanıyorsun. Çok iyi çizerler var; yurtdışında olabilseler üniversiteler havada kapar, burs verir, lütfen benim üniversiteme gel derler. Ama ülkemizde yetenek sınavını bile kazanamıyorlar. Yurtdışındaki eğitim ile kıyaslandığımızda fırsatlarımız çok az! Ama hayat bu şekilde yaşanmaz; ya fen lisesi ya da sanat eğitimi diye!
Peki, bu ödülü kazandığında görüşler bir nebzede olsa değişti mi?
Ödülü kazandığımda çok sevdiğim, yurtdışı eğitim danışmanlığı öğretmenime söyledim hemen. Okul müdürüne haberi ve de linkleri mail gönderdi tabii. Gelen yanıt sadece tebrikler, başarısının devamını dileriz diye kısa bir maildi. Ama sayısalda notları çok yüksek olan öğrencilerin özel ilgi gördüğünü, ne kadar zeki ve harika olduklarının duyurularının yapıldığını hepimiz biliyoruz. Sen uluslararası bir yarışma kazanabilirsin, ilk Türk olabilirsin ama sanat söz konusuysa kısa bir mail yeterli oluyor. Özetle tüm eğitim hayatım bu şekilde geçti!
AİLEMİN DESTEĞİ BÜYÜK
Çizim yeteneğiniz nasıl keşfedildi peki? Gelişiminizi nasıl sürdürdünüz?
Yaklaşık dört yaşımdayken, annem Ebru Çavun yaşıtlarıma göre ileri seviyede oturan bir köpek çizdiğimi fark ediyor. O çizimimi hâlâ saklıyorlar. Ben de ailemin çizimlerime olan tepkilerini ve beğenilerini görünce hoşuma gidiyordu. Çizmeye devam ettim ve büyüdükçe daha iyi çizdiğimi fark etmeye başladım. İlerleyen zamanlarda çizimleri göstermek üzere, beni bir üniversitenin sanat bölümü başkanına götürdüler. Aileme beni bir kursa göndermemelerini sadece istediğim sanat malzemelerini almalarını yani fırsat sağlamalarını söyledi. Sağ olsun onlar da olabildiğince destek verdi. O yüzden hiç sanat eğitimi almadım ve farklı stillerde o kadar çok şey çizdim ki… Akrilik, yağlı boya, kuru kalem ne varsa yapmışımdır. Ama özellikle oyunlar, fantastik, bilim kurgu tarzı şeyler çok hoşuma gidiyordu. Lisede ise oyunlara iyice girmeye başladım. Sonrasında Özlüce’de bulunan, Terminal Fikir Sanat’tan yurtdışına portfolyo hazırlamak için önemli destekler aldım, çok harika insanlarla tanıştım.
TUTKULU VE İNATÇIYIM
Kariyerinizi bugüne taşıyan, başarılı kılan özellikleriniz ne sizce?
Kesinlikle yapmak istediğim şeyi gerçekleştirmek için çok tutkulu ve inatçı olmam. Özellikle bilgisayar oyunları oynamaya başladıktan sonra kendime hayatım boyunca oyunları bırakmak istemediğimi söyledim. Ve bunun için ne yapabilirim diye sormaya başladım. Cevap oyun tasarımıydı. Böylece çizme yeteneğim ve oyun sevgimi birleştirmeye karar verdim, hedef belirledim. Ne zaman motivasyonum kırılsa oyunlara geri döndüm ve bırakmak istemediğimi kendi kendime söyleyip yola devam ettim. Sorunlarla nasıl başa çıkabileceğim üzerinde çalıştım.
OYUN TASARIMI PROGRAMINDA YÜZDE YÜZ BURSLU OKUYORUM
Elde ettiğin küresel başarı ardından şimdi dünyanın en iyi üniversitelerinden birinde okuyorsun. İlerisi için neler planlıyorsun?
En ilerisinden söz edersek kendi oyun şirketimi kurmak istiyorum. Bunun için University of Southern California’da, USC Games bölümü altında Interactive Media and Game Design (IMGD) yani dünyanın bir numaralı oyun tasarımı programında okuyorum. Harvard’a girmekten daha zor. Transfer öğrencileri için kabul oranı yüzde birin altında. Ben 2020 yılında kabul edildiğim RISD (Rhode Island School of Design) diye Amerika’nın en iyi sanat okullarından burslu transfer oldum. Benim yılımda sadece iki kişi kabul edildi. Okula hiç para vermiyorum. Memur bir ailenin kızıyım, burssuz okumam mümkün olmazdı. Oyun tasarımı hakkında her şeyi öğrenip, üretim ve yönetim kısımlarına odaklanarak bu yolda ilerliyorum. Özellikle büyük oyun firmalarında cinsiyet ayrımının bu kadar fazla sektörde -bununla ilgili dava süreçleri de var- gerçekten daha iyi şirketlere ihtiyacımız olduğuna inanıyorum. Ben de bunlardan bir tanesini kurmak istiyorum. Şu an bu programda bağlantılarımı güçlendirip fırsat arıyorum. Veya fırsat yaratacağım. Göreceğiz…
DİJİTAL SANATÇILARA DEĞER VERİN
Dünya hızla değişiyor. Kendi alanında kuşak çatışması hakkında neler söylemek istersin?
Çok fazla var tabii. Biz daha video oyunlarını dijital sanatlara dâhil edemiyoruz. Gördüğünüz her şey modeller, parçacıklar, ışıklandırma bunları kim yapıyor? Dijital sanatçılar yapıyor. Hadi onu geçelim Türkiye’den bahsediyorsak illüstrasyon çalışmaları hak ettiği değeri zaten almıyor. Üniversitelerde olması gerektiği gibi yaygın değil. Çocuklarım oyun oynamasın çok zararı var diyenler için, hayır benim için çok yararı oldu diyebilirim. Gözlerimi açıcı etken oldu. En iyi arkadaşlarımı da bilgisayar oyunlarından kazandım.
KALEM VE KÂĞIT YETERLİ!
İllüstrasyona gönül veren, uluslararası arenada var olmak isteyen gençlere önerilerin var mı?
Birincisi İngilizce öğrenmeleri gerekiyor; yeni trendleri, haberleri kısaca her şeyi iyi takip etmenin yolu bu. Maalesef Türkiye bu konuda lider ülkelerden biri değil. Öteki türlü de bu döngüde kalabilmek zor. Çizmeye de devam etmeliler. Ellerindeki fırsatlar, eğitimi var mı yok mu gerçekten önemli değil! Kalem kâğıdın varsa bir şekilde kendine fırsat yaratırsın. Maalesef hayat böyle! Denemeye devam edeceksin. Yok demeyeceksin, yoksa ne yapabileceğini düşüneceksin. Sağlıklıysan her şeyin üstesinden gelirsin. Buna inansınlar yeter…
Paylaş