Dijital dönüşümün ‘ses’i yükseliyor

Dijitalleşme tüm hızıyla gelişmeye devam ederken, pandemi ile tanıştığımız sosyal mesafe kuralları yeni nesil iletişim ortamlarına açılan yeni bir evrenin kapılarını daha hızlı aralamamıza neden oldu. ‘Ses ve video’ temelli dijital dünyanın geleceğini ve her alanda genişleyen mobil yaşamın etkilerini konuşmak üzere Sosyalink Podcast Ajansı Kurucusu ve Dijital İletişim Stratejisti Özcan Yazıcı ile bir araya geldik. Bugün metaverse olarak adlandırılan kurgusal evrenin teknoloji ve dijital devrimin ‘ustalık dönemi’ olduğuna dikkat çeken Yazıcı, “Avatarlarımızla dolaşacağımız ortamlarda en önemli aracımız sesimiz ve görüntümüz olacak,” dedi.

Haberin Devamı

Dijital dönüşümün ‘ses’i yükseliyor
Sohbetimizde Bursalı şirketlerin dijitalleşme sürecini de değerlendirmeyi ihmal etmeyen Yazıcı, bildiğimiz 200 yıllık sanayi toplumunun ve dünyasının sonuna hızla yaklaştığımızın altını çizdi. Özcan Yazıcı, üretim ve hizmet sürecinin temeline yapay zekayı, otomasyonu, mobil uygulamaları, online ticareti, dijital iletişim ve pazarlamayı koymayan tüm şirketler için “geçmiş olsun,” ifadesini kullandı.

Bursa’nın ilk podcast ajansının kurucusu olarak, yeni nesil iletişim kanalı podcast’i en kolay nasıl anlatırsınız?
Son iki yıldır yeni nesil iletişim kanalı olarak yaygınlaşan podcast’i ilk kez duyanlar için en yalın olarak, şöyle yanıtlıyorum: Podcast, radyonun dijitalleşmiş halidir. RSS teknolojisi ile çalışan, indirilebilir, istediğiniz zaman ve yerde, istediğiniz şekilde dinleyebildiğiniz ses dosyalarına podcast diyoruz. Bu ses dosyaları bu alanda uzmanlaşmış ses sunucularında (hosting) tutuluyor ve RSS feed’leriyle Spotify, Apple Podcasts, Google Podcasts, Deezer gibi çok sayıda dinleme uygulamasına dağıtılıyor. Siz de istediğiniz uygulama üzerinden bu ses dosyalarını dinleyebiliyorsunuz.
Podcast yükselişinin temelinde ne var sizce?
Yazılı metin ile video içerikler belli bir dikkat ve odaklanma, fiziksel sınırlamalar gerektirmesine karşın, ses temelli içerikler daha esnek koşullar içerisinde tüketilebiliyor. Nerede olursanız olun ses oynatıcınızı çalıştırıyorsunuz ve dinlemeye başlıyorsunuz. Zamanınızı isteğiniz ve ilginiz çerçevesinde daha esnek (mobil) yönetebiliyorsunuz. Sese olan ilgi arttıkça kişilerin, kurumların, markaların ilgisi de hızla büyüyor. Hemen her tür medya kuruluşu yazılı ve video temelli içeriklerinin yanı sıra podcast kanallarını da oluşturuyor. Çok sayıda popüler isim, hedef kitleleriyle bağ kurmak isteyen kurumlar/markalar podcast yayınlarını başlatarak takipçileriyle buluşturmaya başladılar.

Haberin Devamı

‘SES VE GÖRÜNTÜ’ EN ÖNEMLİ ARAÇ

Dijital dönüşümün ‘ses’i yükseliyor
Dijital markaların ses temelli teknolojilere olan yatırımlarının artması , yaşam biçimimize nasıl yansıyacak?

Spotify, Apple, Google, Amazon, Deezer gibi teknoloji şirketleri ses tarafına büyük yatırım yapmaya başladılar. Podcast, ses temelli potansiyelin bir bölümünü oluşturuyor. Teknoloji ve dijitalleşme derinleştikçe mobil yaşam her alanda genişliyor; hem teknolojik olarak hem kültürel olarak. Bu süreç, neslelerin interneti (IoT) teknolojilerinin yaygınlık kazanması ve “akıllı şehir” konseptleriyle çok daha derinleşeceği bugünden görünüyor. Önümüzdeki yıllarda iletişim ve medya kullanım ve tüketimimizin temelini “ses ve video” oluşturacak. Akıllı evler ve akıllı araçlarla sanal asistanlar çoktan yaşamımızın içine girdiler bile. Birçok işimizi, ihtiyacımızı konuşarak, dinleyerek ve izleyerek çözeceğiz. Örneğin bugün Spotify; müzik, podcast ve sesli kitap dinleme aracı, ama bir süre sonra aile fertlerimizle ya da iş arkadaşlarımızla anlık ses odalarında buluştuğumuz ya da bir söyleşi, hatta bir konsere katılım gösterdiğimiz bir platform neden olmasın? Biraz daha ileri götürüyorum, akıllı otomobilimizle, akıllı evimizle (buzdolabı, klima, fırın) konuştuğumuz, talimat verdiğimiz, öneri aldığımız (yapay zekâyla) bir platform, bir omurga da olabilir. İşte bu yüzden bütün teknoloji şirketleri sese yatırım yapıyorlar.

Haberin Devamı

METAVERSE TEKNOLOJİNİN USTALIK DÖNEMİ

Dijital dönüşümün ‘ses’i yükseliyor
Metaverse ile nasıl bir dünyaya giriş yapıyoruz?

Bugün metaverse olarak adlandırılan ve sıklıkla karşımıza çıkan aşama ise teknoloji ve dijital devrimin “ustalık dönemi” aşaması olacak. Bu kurgusal evrende avatarlarımızla dolaştığımız ortamda elimizdeki en başat araçlar sesimiz ve görüntümüz olacak. Benim öngörüme göre 2030’a kadar yaşamlarımız için anlamlı olan ve değer oluşturan hemen her şey hatta bizzat bedenlerimiz “akıllanacak”, sensörlerle birbirine bağlanacak. Yani her şeyin interneti diye tanımlanan aşamaya geçeceğiz. Metaverse dediğimiz süreç tam olarak işte bu aşamada yaşamlarımızın odağına yerleşmeye başlayacak. Bugün fiziksel olarak bir yerde bulunarak yapabildiğimiz birçok şeyi, sanal gerçeklik ve artırılmış gerçeklikle birlikte “kurgusal evrenimiz” içerisinde yapabileceğiz. Bu yaşam şeklimizi, kültürel değerlerimizi, bireysel ve toplumsal anlamlarımızı, üretim ve istihdam şekillerimizi kökten değiştirecek, altüst edecek bir aşama. Gerçekten, ama gerçekten 200 yıllık bildiğimiz sanayi toplumunun ve dünyasının sonuna hızla yaklaşıyoruz. Eğer bugün üretim ve hizmet sürecinizin temeline robotları, yapay zekayı, otomasyonu, mobil uygulamaları, online ticareti, dijital iletişim ve pazarlamayı koymuyorsanız size geçmiş olsun!
Herkesin bir avatarı olacak mı?
Evet, herkesin bir avatarı olacak. Avatar aslında bizim sanal gerçeklik ortamındaki temsilcimiz, dijital kopyamız, iş görenimiz. Henüz geliştirme aşamasındaki bir takım gözlükler ve yakın gelecekte kullanacağımız kontakt lensler ve hemen sonrasında Elon Musk’ın Neuralink gibi şirketlerin üzerinde çalıştığı beynimizde kortekse yerleştirilecek küçük bir madeni para büyüklüğündeki çiplerle gerçek dünya ile kurgusal evren arasında entegre bir yaşama geçiyor olacağız. Bu bir tercih meselesi mi? Yani geçmemek gibi bir tercihimiz olabilir mi? Sanmıyorum. Teknoloji tarihini okuduğumuzda mümkün değil gibi gözüküyor.

Haberin Devamı

TEHLİKELİ BİR EŞİKTEYİZ!

Dijital ortamlarda artık her türlü dijital varlığımız oluşmakta. Bu süreçte kişisel verilerimizi kullanan reklamcılık alanında nasıl bir dönüşüm söz konusu?
Dijital reklamcılığın bugün ana omurgasını açıkçası Google ve Facebook oluşturuyor. İki marka da bitmez tükenmez bir iştahla kişisel verilerimize ulaşmak için çalışıyor. Konumumuz, alışverişlerimiz, arama sonuçlarımız, sosyal medya hareketlerimiz, yakın gelecekte daha fazla ses ve video verilerimiz ve korkutucu olan eğer bu süreç durdurulmazsa biometrik verilerimizle entegre bir reklamcılığa doğru gidiyor. Geldiğimiz eşik; dijital reklamcılık, ihtiyaç duyduğumuz ürün ve hizmetleri bize gösteren değil, bize olmayan ihtiyaçlarımızı tanımlayan, güdüleyen ve nihayet irademizi manüpüle ederek “yaratan” bir aşamaya geldi. Bu çok tehlikeli bir eşik! İnsanı doğasına yabancılaştıran, duygusal ve sosyal sınırlarını zorlayan, tüketime odaklanmış, sentetik bir yaşam demek bu.

Haberin Devamı

DİJİTAL KARNELER ZAYIF

Bursalı şirketlerin dijital karnesi nasıl? Değerlendirme şansınız oldu mu?
Bu sorunun yanıtını ben de çok merak ediyorum açıkçası. Keza, Bursalı şirketlerin dijitalleşme süreçlerini ya da böyle bir çalışma olup olmadığını bilmiyorum. Bu kentte BTSO, BUSİAD başta olmak üzere çok sayıda meslek odası ve dernek var. Ama ben bugüne kadar genel geçer bir takım çalışmalar, söyleşiler ve etkinlikler dışında kayda değer bir veri, analiz, rapor yayınına rastlamadım. Eğer varsa, benimle de paylaşırsanız sevinirim. Ne yazık ki ülkemizde; bilgiye değer vermiyoruz, sorgulamıyoruz, araştırmıyoruz ve de paylaşmıyoruz. Oysa başta BTSO olmak üzere kurumlar buna öncülük etmeli, bu verileri oluşturabilmeliydi.
Pandemi süreci, dijital stratejilerin oluşturulmasına bir nebze de olsa katkı koydu mu peki?
Evet, sanayi başta olmak üzere şirketler özellikle pandemi sonrası teknoloji ve dijitalleşme arayışlarını artırdı ama ne yazık ki bunu hala işletmelerimize üç beş makine ve robot almak, bazı özel yazılımlar kullanmak olarak görüyoruz. Artık önemli olan robot ve yazılım satın almak değil; o robot ve yazılımları geliştirmek, dahası bu da yetmez geliştirdiğiniz “robot, otomasyon ve yapay zekâ” ile ne üreteceksiniz, ne tasarlayacaksınız? Mikro üretim araçları ve imkânlarının geliştiği, 3D üretim modeline evrildiği koşullarda fason üretim devri bitti ne yazık ki. Örneğin BTSO’nun öncülüğünü ve girişimciliğini yaptığı TEKNOSAB projesi ile teknolojiye odaklanılması güzel; ama artık o binalar içinde kullanacağınız teknolojiyi kendi insan kaynağınız, kendi bilim insanı ve uzmanlarınızla geliştirmeniz önemli olan. Teknolojiyi ithal ederek, üretim yapma kapasitesi elde edemezsiniz. Ucuz insan gücü, üretimin ve yatırımların önemli unsuru olmaktan çıkıyor. Teknoloji temelli üretim neredeyse insansız gerçekleşecek aşamaya hızla ilerliyor. Eğer kendiniz teknoloji üretemiyorsanız, bunu geliştiren yabancı neden sizin ülkenize gelsin?

Haberin Devamı

‘ÇALIŞMANIN OLMADIĞI’ BİR DÜNYA!

Dijital dönüşümün ‘ses’i yükseliyor
Değişim dalgasının iş modellerine yansıması konusunda ne düşünüyorsunuz?

Gelecekte işlerin önemli kısmını makineler, yapay zekâ ve algoritmalar yapacak. O halde teknoloji nedeniyle artık iş bulması mümkün olmayan milyonlarca insan ne yapacak? Yanıt basit; hiçbir şey! Bu, şu anda size şaşırtıcı geliyor, “nasıl yani?” dedirtiyor olabilir. Ama artık “çalışmanın olmadığı” bir dünyaya doğru gidiyoruz. Yalnızca istediğiniz, yetenekleriniz, merakınız ve kendinizi gerçekleştirmek için çalıştığınız bir dünya bu. Bu dünyaya giderken ki yolculuğumuzda 100 yıldan fazla süredir geçerli olan haftalık 40 saatin üzerindeki çalışma saatlerinin, haftalık 5 günlük çalışma günlerinin azaldığını ve kısaldığını göreceğiz. Böylece ilk etapta daha fazla insanı istihdam içinde tutabileceğiz ama bir süre sonra buna da ihtiyaç kalmayacak. Bu büyük bir hukuki ve siyasi değişim dalgası demek. Ama ekonomik ve toplumsal krizler, gerçeklik ve toplumlar bu değişimi zorlayacak.

Özellikle gelecek nesiller için ‘artık herkes kodlama yazılım bilmeli’ algısı doğru mu? Bu konuda endişe duymalı mıyız?
Öncelikle şu anda kendi çocuklarım da dâhil, Türkiye’de eğitim gören tüm çocuklar için çok üzülüyorum. 5-10 yıl içerisinde ergin bir insan olarak hayata devam ettiklerinde sudan çıkmış balık gibi olacaklar. Hâlâ sarsılmaz biçimde 100 yıl öncesinin sanayi toplumunun ihtiyaçlarına göre şekillenmiş bir eğitim modelini dayatıyoruz. Yapay zekâ ve algoritma çağında çocuklarımıza hala bilgi yüklemeye çalışıyoruz. Oysa daha ana sınıfından itibaren çocuklara ellerinin altındaki bilgiyi nasıl kullanacaklarını, nasıl bağıntı kuracaklarını, nasıl yorum, analiz yapacaklarını, nasıl tasarım yapacaklarını, birlikte çalışmayı, işbirliğini öğretmeliyiz. Çocuklarımıza “öğrenmeyi öğrenme” yöntemiyle birlikte sorgulama kapasitelerini artıracak felsefe, sosyoloji, sanat derslerini artırmalıyız. Daha fazla, spor, müzik ve sanatla uğraşmalılar.

Yazarın Tüm Yazıları