Paylaş
Y? Coaching Kurucu Eğitmeni Işıl Çetinkaya röportajımızda dönüşüm ve ideal geleceği tasarlamak adına, kendi kendine liderlik yapmanın da önemli olduğunun altını çizdi. Çetinkaya ile kendi dönüşüm yolculuğu üzerinden öz liderlik ve bilinmezliği fırsata çevirmenin adımları üzerine konuştuk.
Küçük yaşlardan itibaren en sık ‘büyüyünce ne olacaksın?’ sorusunu duyuyoruz sanırım. Eğitim de kuşkusuz kariyer yolculuğu ve başarı için önemli bir etken ancak planlama en doğru ne zaman yapılmalı sizce?
Yaşadığımız toplum bizi planlayıcı olmaya yönlendiriyor. Küçük yaşlardan itibaren, büyüyünce ‘ne olmak istiyorsun?’ sorusuna bir cevap arıyoruz, bu bir gerçek. Alan değiştirmenin ve planlamanın ötesinde, kariyer yolculuğu, sizin için gerçekten anlamlı olan işi yapmayı arzu ettiğinizde başlar. Anlamlı çalışma içsel güdümlüdür çünkü içsel benliğinizin dışa dönük ifadesidir. Değerleriniz, tutkularınız ve doğuştan gelen güçlü yönleriniz -benimkisi merak (gülerek)- içsel motivasyonunuzun kaynağını sağlar. Uygulayıcısı olduğum kariyer dönüşüm koçluk modelinde ise anlamlı iş vizyonunuzu; gelecekte hangi işi yapmak istediğinizi ve misyon; bunu neden yapmak istediğinizi, topluma katkınızın ne olacağını belirliyoruz. Çalışma amacınızı yaratırken değerlerinizi, tutkularınızı ve doğuştan gelen güçlü yönlerinizi geliştirmeniz için ilgili kişilere rehberlik ediyorum.
ACI GERÇEKLE YÜZLEŞTİM
Siz belli bir yaşa gelene kadar ne istediğinizi biliyor muydunuz? Tercihinizi neye göre yaptınız?
Sizi bilmem ama hayatımızı etkileyen seçimler yaptığımız 18 yaşımda henüz hayattan ne istediğimi ve gerçek dünyanın nasıl olduğunu bilmiyordum. İnsanların konuştuğu kariyer yolunu seçtim ve bunun için planlama yapmaya başladım. Mezun olana kadar da bu yolun nasıl görüneceği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Ardından, birçok Y kuşağının bugün karşılaştıkları ve kariyer hedeflerinin beklentilerini karşılamadığı durum ile farkına vardıkları acı gerçekle yüzleştim. Ama zaten bir şeye çok fazla yatırım yaptıysanız, yapmak isteyeceğiniz son şey bu yatırımları hiçe sayıp içerisinde bulunduğunuz gemiden atlamaktır.
RİSK ALMAK ÖĞRETİLMİYOR
Gemiden atlamak risk almak demek aynı zamanda, toplum olarak da üzerinde yeterince konuşmadığımız bir konu sanırım?
Yani benim de sormak istediğim soru şu; böyle bir durumda ne yaparsınız? Yatırım yaptığınız zaman ve kaynaklar, söylediğiniz ve sizi onaylayan insanlar nedeniyle mi buna bağlı kalıyorsunuz? Yoksa ayrılıp sizi potansiyel olarak mutlu edebilecek başka bir şey mi buluyorsunuz? Eğitimin yaptığı son şey, bize risk almayı ve belirsizliği kucaklamayı öğretmektir. Toplum, işleri güvenli bir şekilde oynamak ve mevcut bildiklerimizle hayatımızı sürdürmek için beynimize kodlar yerleştiriyor. İnsanın üzerinde çalışılmayan kendi doğası da bize en rahatı bildiklerimizin sağladığını gösteriyor. Ama ne yazık ki, Türkiye’deki yetişkin insanların çoğunun mutsuz olmasının ve en az bir kez depresyonla mücadele etmesinin nedeni de bu.
Genelde bu aşamada risk alan başarılı olan ya da olmayan kişilerin hikayelerini dinliyoruz. Siz bu soruya kendi adınıza yanıt verdiğinizde ne yapmaya karar verdiniz?
Adını duyduğunuz insanlardan biri olmaktan daha çok; risk almaya, başarısız olmaya ve başarılı olmaya devam eden biri olarak, kendi hikayemi bu noktada anlatmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Kendi adıma aldığım ilk önemli risk 2016 yılında sıfırdan bir iş kurmak ve yeni bir şehre taşındığımda gerçekleşti. O zamandan beri, değişimi ve bilinmeyeni kucaklamak hayatımın düzenli bir parçası oldu. Kendi açımdan önemli kişisel ve mesleki ilerleyişe sebep verdi. Bir şeylerin benim için doğru olmadığını fark ettiğim her an, diğer tarafta beni neyin beklediğini bilmeden akışına bırakmaya yani sürece güvenip elimdeki kaynaklara odaklanmaya karar verdim. Ancak, bilinmeyeni kucaklamak hem kişisel hem de profesyonel olarak beni daha da yükseklere taşıdı.
KORKMAK NORMALDİR
Bu süreçte öğrendiğiniz en önemli şey ne oldu sizin için?
Dönüşüm ve ideal geleceği tasarlamak hakkında öğrendiğim en önemli ders: Bilinmeyenden korkmak normaldir ve bir planın olmaması gerçekten de korkunç bir şeydir. Ancak pandemi ortak bir anlayış öğrettiyse, bunun birincisi; hayattaki her şeyi planlayamayız, ikincisi ise; hayat kısa, diye düşünüyorum. Bahaneler sıralamak yerine bir işin nasıl yapılacağını sıralamak gerekiyor. Hayat herkes için farklı handikaplar yaratsa da uzun sürede bunun kişisel bir tercihe dayandığını öğrendim. Problem çözme becerilerim süreçle doğru orantılı arttı.
Pandemi bize hayatın da bir planı olduğunu hatırlatmadı mı ne dersiniz?
Salgının ikinci yılına devam ederken, birçoğumuz bu son iki yılı nasıl geçirdiğimizi ve daha önce hayatın nasıl ilerlediğini merak ediyoruz. Hayatla ilgili komik olan şey ise, her adımı planlayabilmemizdir ve gerçek olan şu ki; yarın, bugünden bir yıl sonra, hatta önümüzdeki birkaç dakika içinde hayatın bize neler sunacağını asla bilemeyeceğiz. Hiç şüphe yok ki eğitim, her bireyin başarısı için kritik bir bileşendir. Ama fark ettiğim bir şey var ki, sistemimiz bize çok önemli bir ders vermek konusunda berbat bir iş çıkarıyor: bilinmeyeni nasıl kucaklayacağız?
DAHA İYİSİNİ DÜŞÜNMEYİ UNUTUYORUZ
Bilinmeyen kavramı nedense olumsuzluk içeriyor gibi bir algı yaratıyor. Nasıl bir bakış açısı geliştirmeli bu noktada?
Çünkü sıklıkla başımıza gelebileceklerin en kötüsünden korkuyoruz ama olabileceklerin en iyisini tasavvur etmeyi unutuyoruz. Bilinmeyeni kucaklamak her insan için farklı bir yüze ve anlama sahip olabilir. Kötü bir ilişkiden ayrılmak, kariyer değiştirmek, başka bir okula geçmek, patronunuza hayır demek, bir toplantıyı reddetmek gibi liste uzayıp gidebilir. Bilinmeyeni kucaklamanın ilk adımı ise ilk hareketi yapmaktır. Hepimiz, ‘bir fırsat kapandığında bir diğeri açılır’ sözünü duyduk. Benim hayatımda öğrendiğim en büyük derslerden biri, kendi işimde çalışmak için tam zamanlı işimi bırakmaya karar verdiğim zamandı. Atlamak için cesaretimi toplamam biraz zaman aldıysa da, attığım adımdan sonra sadece daha mutlu olmakla kalmadım, tam o anda daha yeni ve daha iyi bir fırsat kendini gösterdi. Aslında korkuyu kucaklamaya ve sizin için en iyi olanı yapmaya karar verdiğinizde, daha iyi fırsatları kendinize çekersiniz.
BAŞKA BİR ÜLKEYE GEREK YOK!
Genellikle hayatı dönüştürmeye ya da kendimizi bulmaya çalıştığımızda ilk uzaklaşmak gelir aklımıza değil mi? İşe yarıyor mu bu düşünce sizce?
Hepimiz en az bir kez hayatımızda bizi üzen şeyleri geride bırakıp, kendimizi bulma fikriyle başka bir yere seyahat etmeyi düşünmüşüzdür (gülerek). Farklı bir ülke, yeni deneyimler ve heyecanlar macera getiriyor çünkü. Ama ya size bunu bulmak için başka bir ülkeye gitmeniz gerekmediğini söylesem? Tabii ki bazı insanlar seyahat etmeyi sevebilir. Ancak ayrılma nedeninizin mevcut gerçekliğinizden kaçmak olduğunu düşünüyorsanız, konfor alanınızdan küçük yollarla çıkmak da kendinizi bulmanıza yardımcı olabilir. Kariyerinizde, ilişkinizde, özel hayatınızda veya herhangi bir yerde size iyi gelmeyenleri orada bırakıp yeni bir ortamda kendinizi keşfetmelisiniz. Kim olduğunuzu bulmanın en iyi yolu, özellikle sizi korkutan veya endişelendiren yeni deneyimlere evet demektir. Kendinizi rahatsız edici durumlara sokmak, neyi başarabileceğinizi, neyi sevip neyi sevmediğinizi ve neye tahammül edeceğinizi öğretir ve de en fazla büyümeyi sağlar. Bilinmeyeni kucaklarsanız; hayatın size sunduğu en iyi ve en kötü şeyler konusunda daha farkında, kendi geleceğinizi yaratma konusunda da tercih hakkınız olacaktır.
ÖZ LİDERLİK YAPMALIYIZ
Biz bu zamana kadar liderlik kavramını hep başkalarını yönetmek üzerinden dinledik. Sizin özellikle üzerinde durduğunuz öz liderlik nedir tam olarak?
İnsanın liderlik yapması için, mutlaka bir takımı, bir şirketi ya da bir ülkeyi yönetmesi gerekmez. Aslında iki, üç kişinin bir araya geldiği her durumda liderlik fırsatı vardır. Liderlik, en yalın tanımıyla, insanların kendi yararlarına olacak, gerekli adımları atmaları için, onları etkilemek, doğru yöne sevk etmektir. Bu da kişinin hem kendini hem de çevresinin farkında olması, kendi kendine liderlik becerisini geliştirmesiyle mümkündür. Liderlik bir yönetim fonksiyonu olmanın dışındadır; illa ki birilerini harekete geçirmek değildir. Bireyin her şeyden önce kendini harekete geçirmeyi öğrenmesi yani öz liderlik yapması gerekir. Öz liderlik; bireyin kendi hayatıyla ilgili olarak stratejik düşünme modeline sahip olması, bu modeli uygulayabilmesi için elindeki kaynakların neler olduğunu görmesi ve bunları nasıl değerlendirebileceğine dair uzun vadeli plan ve programlar yapmasıdır. Sözün özü; kısa vadeli hareket planları içinde davrandığımız, liderliği sadece bir insan yönetimi fonksiyonu olarak gördüğümüz için o arzu ettiğimiz ve kafamızda canlandırdığımız biraz da şablonsu liderliği göremiyoruz.
KENDİNİ YÖNETEN İYİ BİR GİRİŞİMCİDİR
Kendimizi yönetmek ve kendimizin lideri olmak konusu neden önemli? Nasıl bir dönüşüm sağlıyor?
Birincisi, kültürümüz kendi kendine liderliği veya olgun psikolojik gelişimi desteklemiyor ve teşvik etmiyor. Toplum olarak, sosyal statü ve ünvanlara aşığız. Biz onların iş başarılarına hayret etsek de bu bireyler düşük düzeyde psikolojik gelişime sahip benmerkezci bireylerdir. Kendi kendine liderlik için rol modelleri olmadan, davranışlarımızı kültürümüzün değer verdiği şeylere göre modelliyoruz. İkincisi, kendi kendine liderlik tesadüfen gerçekleşmez. İlerlemek için günlük pratik ve dikkat gerektiren çaba gerektirir. Kültürün baskın değeri para kazanmak olduğunda, kendi kendine liderliğin dikkate alınması gereken bir konu haline gelmesi zordur. Başkaları üzerinde bir etki bırakmak istiyorsanız, önce kişiliğinizi etkilenebilir hale getirmelisiniz. Kendi kendini yöneten bir kişi daha iyi bir girişimci, üst düzey yönetici, akıl hocası olabilir ve hayattaki diğer yüksek pozisyonlara rahatlıkla ulaşabilir. Herkes yoğun bir hayat sürüyor. Ancak kendine biraz zaman ayıran kişi kendi kendine liderliği başarır. Düzenlediğimiz atölyelerde de kaynağını kadim bilgelik ve bilimsel teorilerden alan kişisel liderlik için farkındalık geliştirme uygulamalarını bizzat tecrübe etme ve gelişim imkânı tanıyoruz.
IŞIL ÇETİNKAYA KİMDİR?
Hayatını değiştiren bir koçluk konuşmasını bizzat deneyimledikten sonra, Y? COACHING ‘i kurmak için ilham aldı. Anka Koçluk Okulundan temel koçluk eğitimlerini tamamladıktan sonra Amerika University of Northwest “Yönetici koçluğu ve Mentörlük’’ yüksek lisans programı “Transaksiyonel Analiz’’, “Gestalt psikoloji’’, “bilişsel ve pozitif psikoloji’’ “sistemik takım koçluğu’’, “fasilitasyon’’ alanlarında eğitim görmektedir. Ayrıca Analitik psikolojinin kurucusu Carl Gustav Jung koçluk ekolülüne bağlı Jungian Coaching School’dan “Metaforlar ve sembolik düşünme’’, “Duygusal zeka’’ ve “Arketip dili’’ konularında eğitimler almıştır. Bursa Hitabet ve Gelişim Kulübünün kurucusudur. Girişimci liderlere jungiyen dönüşüm koçluğu, çeşitli STK’larda üniversite gençlerine gönüllü kariyer koçluğu ve mentörlük yapmaktadır.
Paylaş