Paylaş
Keyfi 10 numara yerinde. Her türlü programını yaptı. Ankara’dan babaannesi geliyor. Cumartesi sabahtan Contemporary Art çocuk atölyesini deneyimlemeye gidiyor. Cumartesi arkadaşı Ateş’in doğum günü partisine davetli, pazar en yakın arkadaşı Kuzey’i ilk defa babasının evinde ağırlayacak. Birlikte gitar çalıp, lego yapacaklar.
Dedesinden de söz aldı, ben yokken o da babasının evine gidip masalları orada anlatacak. Babasının dükkanının bayıldığı yemeklerini istediği zaman istediği kadar yiyebilecek. Bu noktada ne kadar abartacağını bildiğim için burnundan somon sashimi çıkacağını, terinin buram buram soya ve erik sos kokacağını tahmin ediyorum. Ama Omega 3 tanrısı hatırına şikayet etmeyip, şükrediyorum. Kahvaltıda somon somon diye tutturmazsa ben de Sibel değilim.
BENİ ÖZLEMEMESİNDEN KORKUYORUM
Kısacası taşlar yerli yerinde ama gelin görün ki beni aldı bir sıkıntı. Bu yazıyı Perşembe yazıyorum, önemli bir yıldızla röportaj yapmak için Cuma New York’a gidiyorum ve şimdiden oğlumu özlüyorum. Çünkü bir günde sadece bir günde ne kadar çok değiştiğini gözlerimle görüyorum. Çarpı dört dersek epey bir şey kaçıracağım. ‘Sanırım, zannedersen, hiç kusura bakmayın, bir plan yapmaya ne dersin’ türünde laflardan yine yumurtlayacak; kesin! Kim bilir ne diyecek de krize sokacak, artık gelince öğreneceğim.
Bir de çiş sorunumuz var. Bir haftadır artık geceleri de bez bağlamıyoruz. İki saatte bir uyandırıp tuvalete götürüyoruz. Şimdiye kadar bir kere, o da ben uyuyakaldığım için altına kaçırdı. Yokluğumda nasıl olacak merak ediyorum.
Safsatayı bırakayım işin temelinde beni özleyip özlemeyeceğinden endişeleniyorum galiba. İtiraf edeyim; baba evine alışacağından, çok iyi vakit geçirdiği için bir daha benim evime gelmek istemeyeceğinden endişeleniyorum. İster paranoyak deyin ister deli, içten içe oradaki oyuncaklar az kullanıldığı için daha yeni kalıyor, az oynadığı için oradakileri daha çok özlüyor hesapları yapıyorum. Bu yüzden gidip gelip ruh hastası gibi onu şaşırtacak oyunlar uyduruyorum. Allah’tan az da olsa bilinç sahibiyim, oyuncak alma yarışına falan girip çocuğumu psikopat etmiyorum. Nasıl oyun uyduruyorsun derseniz, sınır tanımıyorum. Evin bütün odaları, banyo hatta mutfak bile oyun alanı bizim için. Mutfak makasıyla peynir kesmecilik oynuyoruz, küvette kumaş boyayıp, çarşaflara dolanıp dolap içlerine saklanıyoruz. “Eğleniyoruz, eğleniyordur” diye düşünüyorum! Oğlum beni özler, yine koşarak bana gelir değil mi?
Paylaş