Uzmanlar hiç önermiyor. Cıss yerine uzun uzun ellemiyoruz, bıcı bıcı yerine şimdi banyo yapıyoruz demek gerektiğinin üstünde duruyorlar. Ama uygulamaya geldiğinde o iş öyle kolay olmuyor
Uzun süre cıss dememek için direndim. Elektrik prizine parmağını her sokmaya çalıştığında “ellemiyoruz oğlum” deyip ilgisini başka bir şeye çekmeye çalıştım. Ama gelgelelim aynı prize günde 85 kere aynı hareketi yapmaya başladığında kırkıncıda mı kırk beşincide mi hatırlamıyorum, ağzımdan çıkıverdi: Cısss. Önce şaşırdı, cıss da ne demek anlamaya çalıştı. Sonra durdu. Anladı. Belki de cıss derken vermem gereken negatif mesajı doğru verebildim, ellemiyoruz oğlum derken gerektiği kadar sert olmayı bir türlü beceremiyordum çünkü... Ne de olsa ben de cıssla büyümüş bir neslin evlatlarındanım. Ve o gün cıss demeye karar verdim. Cıss benim için cıss değil artık. İkinci günün sonunda Rüzgar da cıss demeyi öğrendi hem. Artık ellememesi gereken yerleri ellediğinde benden önce dudaklarını uzata uzata cıssss diyor. Sonra arkasından bıcıbıcı geldi. Baktım banyo yapmak istediğinde elini kafasına götürüm “aooaooaooo” gibi garip sesler çıkarıyor. Bıcıbıcı deyiverdim. Onu da hemen kaptı. Artık günün belli saatlerinde, özellikle banyonun önünden geçerken “bıdıbıdı” diyor. Ben de akşama yapacağız oğlum uyumadan hemen önce, diyorum. Ne zararı var bunun? Hepimiz bir dönem suya bu demedik mi? Dışarı çıkarken atta da diyorum, uykuya eee eee dediğim de oluyor. Uzmanlar hiç önermiyor. Konuşmasının gecikeceğini söyleyenler var. Ama bu yolla beni hemen anlıyor, tekrar ediyor, derdini anlatıyor. Annemler biriktirme devresinde olduğunu, üç-beş aya kalmaz paldır küldür konuşacağını söylüyor. Anne, baba ve mamanın dışındaki sözcüklerini heyecanla bekliyorum.
Atlara meraklı çocuklara bir öneri
Dört kitaplık bir çocuk serisi önermiştim sizlere... İsmi ‘Sinan At Biniyor’. Sinan on yaşlarında İstanbul’da bir apartman dairesinde yaşayan milyonlarca çocuktan biri. Tüm hayvanları özellikle de atları çok seviyor. Büyüyünce veteriner olmak istiyor. Atlarla ilgili bulabildiği bütün kitapları okuyor ve Atlara Fısıldayan Adam filmine bayılıyor. Sinan’a doğum gününde teyzesi binicilik kulübünde at binme dersi hediyesi alır. Böylece Sinan ve sihirli bir at olan Tulpar’ın hikayesi başlar. Atları ve binicilik sporunu tanıtan bu kitap serisinde atlarla insanların ortak tarihleri, binicilik terimleri, atların doğaları, tımar, binicilik sporları ve geleneksel atlı sporlarımız hakkında temel bilgiler var. Atçılık tarihimiz açısından önemli bazı büyüklerimizin adlarının çeşitli karakterlere verilerek hatırlatılması düşüncesiyle de hazırlanan kitaplar, öncelikle çocuklar olmak üzere; at sevgisi olan, at binmek isteyen veya yeni başlamış herkesin faydalanabileceği bir kaynak niteliğinde. İçeriğini 45 yıldır at binen Sinan Apa ve 25 yıldır at binen Kerem Alptemoçin hazırlamış. İllustrayonları da Emre Erdur yapmış. Atlara meraklı bir çocuğunuz varsa kaçırmayın.