Paylaş
Çocukken bayram demek Zeliha demekti benim için. Anneannem Zeliha. Urfa Halfeti doğumlu sarışın, yemyeşil gözlü, güzeller güzeli anneannem. 15 yaşında başlık parası için evlendirilip İstanbul’a yollanan, 22’sinde kendisine şiddet uygulayan kocasını terk edip koskoca İstanbul’da iki kızıyla yaşamaya devam edebilen kocaman anneannem. Her fırsatta dizine yatıp o günleri anlattırmaya çalıştığım, ağzından bir laf almak için bin takla attığım anneannem. Gazeteciliğe beni o mu hazırladı dersiniz?
Okuma yazması yoktu. Onun peşi sıra İstanbul’a gelen kız kardeşlerini ve kocalarını etrafına toplamış ve gençliğinde tam bir hanım ağaya bağlamıştı.
TIR ve otobüs işletmeciliği, sınırdan sigara ve çay kaçakçılığı yaptığı anlatılır. Bir ara Kuşadası’nda Türkiye’nin görüp görebileceğin en temiz pavyonunu işletmiş. Çalışan kadınlar ona adeta tapıyormuş. Üstü açık eski Amerikan otomobilleri varmış; tabii ki şoförlü. Sonra? Sonrası klasik: TIR devrilmiş; otobüs, şoförüyle birlikte buharlaşmış; pavyon da yanmış bitmiş kül olup gitmiş!
SARSILMAZ BİR DİREK
Benim için bunların hepsi masal. Çocukluğumdaki anneannem sizinkilerden farksızdı. Bir zamanlar güçlü bir kadın olduğunu bir esnafın ona hürmetinden, bir de mahallenin haylazlarına çektiği fırçalardan hissederdim. Anneannem köşeden dönerken kaçacak delik bulamazlardı. Nasıl da yufka yürekliydi aslında. İstediğim şeyi yaptırmak için iki damla gözyaşım yeterdi. Beni en çok “Kız dediğin ağır olur” diyerek edebe davet ederdi. Galiba o davete hiçbir zaman icabet edemedim.
Aileyi bir arada tutan sarsılmaz bir direk gibiydi. Bayram günleri kuzenler, teyzeler, çocuklar herkes evinde toplanırdı. Çocuklara bayramlık giysi alınmasını şart koştu her zaman. Gücü yettiğince alırdı, alamadığı zamanlarda da alışverişe çıkıp fiyat kırdırırdı. Pazarlıkta üstüne yoktu.
En çok bayramlarda ışıldardı yeşil gözleri. Erkeğe saygısı sonsuzdu. Erkekler ayrı masada yerdi mesela… Tanıdığım en bonkör insandı. Bir de akıllara ziyan titizdi. Evini temizlediği yetmiyormuş gibi hızını alamaz apartmanı siler süpürürdü. 52 yaşında kalp krizinden öldü. Ve ondan sonra bayramlar benim için hiçbir zaman aynı olmadı. Yeni giysi bile istemedim.
Sonra oğlum doğdu. Birden duygular tazelendi, yer değiştirdi, ters döndü. Aklı erdiğinden beri Rüzgar’a her bayram pozitif duygular aşılıyorum. Barış Manço’nun ‘Bugün Bayram Erken Kalkın Çocuklar’ şarkısıyla güne başlıyorum. Mutlaka anneannesi ve dedesinin evine el öpmeye götürüyorum, yeni bir şeyler giydirmeyi ihmal etmiyorum. Her ne kadar Zeliha’dan sonra yitirsem de oğlumun bir zamanlar benim hissettiğim bayram masumiyetini hissetmesini istiyorum.
Paylaş