Paylaş
Hani bize provokatör diyorlar ya, itiraf ediyorum en büyük provokasyonu neredeyse 4 yaşına girecek oğluma yapıyorum. Çünkü anlamasa da Gezi Direnişi’nin bambaşka bir şey, masal gibi bir şey olduğunu, gençliğinde özgür bir Türkiye’de yaşarsa o Türkiye’nin temellerinin bugün atıldığını hissetsin istiyorum. Hiçbir şey kalmasa bile aklında, oyun niyetine balkona çıkıp çaldığı tencere, tava ve cezvelerin çınlaması kalır belki.
Herkes gibi yediğim ilk gaz en kötüsüydü. Yanımda eski kocam vardı. Gezi, Fenerbahçeli ile Beşiktaşlı’yı, arabeskçiler ile operacıları, BDP’liler ile ulusalcıları, Bağcılar çocuğu ile Bebek çocuğunu birleştirdiği gibi bizi de birleştirdi. Deniz gözlüklerimizi takıp oğlumuz için Gezi’ye birlikte yürüdük. Çünkü Rüzgar büyüdüğünde ona “Oğlum biz de direndik” diyebilmeliydik. O gün eve döndüğümde karar verdim 3 buçuk yaşındaki çocuğumdan hiçbir şey gizlememeye. Açtım Halk TV’yi başladım anlatmaya. Polisin halka biber gazı attığını söylediğimde ilk sorusu “Anne hani polisler iyiydi?” oldu. Yutkundum, dilim döndüğünce emir aldıklarını açıklamaya çalıştım. Meseleyi kavradığı noktada neden Atatürk’ün Başbakan’a ceza vermediğini sordu. Atatürk’ün öldüğünü anlattım. Fakat ilginçtir ertesi sabah uyandığındaki ilk sorusu: “Anne ben ne zaman Atatürk olacağım?” oldu.
Günlerdir Rüzgar’ı günde bir saat ya görüyorum ya görmüyorum. Çünkü son günlerde bir tek Gezi’deki yüreklerin çekim gücüne direnemiyorum. Onların yanında, yamacında, kol kola olmak birlikte zıplamak istiyorum. Çantamı oğlumla birlikte hazırlıyoruz, gözlüğü, maskeleri, ilaçlı suları itinayla yerleştiriyor. Ama tabii ki tam çıkmaya yakın “Ben de geleceğim” diye tutturuyor… Haydaaa, baştan başlıyorum biber gazının etkilerini anlatmaya. Maskeye, gözlüğe rağmen gözümün ne çok yandığını açıklamaya. Gaz bombasını yediğim anda çekilen gözü yaşlı fotoğrafımı gösteriyorum inansın diye. Diyalog şöyle ilerliyor:
Rüzgar: Anne ama biber gazından kim kurtulabilir acaba?
Ben: Kimse...
Rüzgar: Niye kimse kurtulamaz?
Ben: Çünkü her halükârda yanar gözlerin.
Rüzgar: Neyle yanmaz anne?
Ben: Her şekilde yanar o yüzden sen gelemezsin.
Rüzgar: Açık kaskla yanar değil mi? Kapalı kaskla yanmaz değil mi anne?
Ben: Kapalı kask takarsan belki yanmaz evet.
Rüzgar: Neden belki yanmaz. Sen niye bilmiyorsun anne?
Özür dilerim oğlum ama gerçekten bilmiyordum. Sen benimle gelsen, kafanda kapalı bir kask olsa, gözlerinin yanıp yanmayacağını bilmiyordum. Çünkü bu benim de biber gazıyla ilk imtihanımdı. Ama bildiğim bir tek şey vardı: Polis amcaların! sen parkta yürürken helikopterden üzerimize biber gazı sıksa geleceğe dair umutların kül olurdu.
Rüzgar’ın babasının evinde de durum farksız. Bizim evde cezve çalıyor, babasının evinde direnişin simgelerinden Vendetta maskesiyle geziyor.
Paylaş