Paylaş
Ne diyordu bu araştırma? Tek cümleyle özetlemek gerekirse, "Ömrünüzü uzatmak istiyorsanız az yiyin" diyordu. Bugüne kadar duyduğumuz, "Az yiyeceksin, sık yiyeceksin" ezberini bozuyordu.
Buradan hareketle Türkçede "oruç diyeti" ya da "aralıklı oruç" diye anılan "intermittent fasting"e giriş yapmıştık.
Aynı şeyleri tekrar yazacak değilim. Hafızasını tazelemek isteyenler için geçen haftaki yazıyı ekliyorum aşağıya.
O yazının sonunda "Şu an siz bu satırları okurken ben ilk aralıklı oruç deneyimimi hayata geçiriyorum. Bakalım neler olacak? Merak edenleri haftaya da buraya beklerim" demiştim ya, hah işte şimdi sözümü tutuyorum.
Öncelikle şunu söyleyeyim, "Bir gün deneyeyim de yazayım" dediğim şeyi bir haftadır sürdürüyorum. Çünkü beklediğimden çok daha kolay çıktı.
Bir haftadır akşam saat 19.00-20.00 arasında yemeğimi yiyor, ertesi gün saat 12.00'ya kadar yemek yemeyi bırakıyorum. Bu esnada bol bol su içiyorum. Bir de saat 9.00 civarı bir fincan ıhlamurum var. (Üzerinize afiyet biraz grip olmuşum da, aç karına ilaç içmeyeyim diye böyle bir yol buldum.) 12.00'de önce ufak bir meyve, 1,5-2 saat kadar sonra da öğle yemeği yiyorum.
Günün geri kalanında yediklerim de, o şeyleri yediğim saatler de bir hafta öncesiyle hep aynı. Bir başka deyişle kahvaltıyı atlamak dışında ekstra hiçbir şey yapmıyorum.
Peki zor mu? Az evvel de dediğim gibi, beklediğimden kolay, hatta bence çok çok kolay. Eğer siz de benim gibi kahvaltıdan (özellikle erken saatte olursa) pek hoşlanmayan, sırf adet yerini bulsun diye kahvaltı eden bir insansanız, hele bir de akşamları erken yatmayı seviyorsanız, dünyanın en kolay beslenme düzeni olabilir diye düşünüyorum.
Tamam ama etkili mi? "Bir hafta yapmakla "Ömrüm uzadı" diyemem tabii ki ama kendimi daha hafif hissettiğimi söyleyebilirim sanırım. Bu hafifliğin tartıda ya da mezurada bir karşılığı var mıdır onu da bilemiyorum. Ama sanki belim daha ince, karnım daha düz gibi hissediyorum. (Tamamen plasebo etkisi de olabilir tabii...)
Bu kitabı ve bağırsağımızın iç dünyasını merak edenlerle haftaya burada buluşalım
Öte yandan ilginç bir tesadüfle, bu "intermittent fasting" süreci tam da Giulia Enders imzalı "Büyüleyici Bağırsak: Küçümsediğiniz Organ Bağırsağın İç Dünyası" isimli eğlenceli ama bilgilendirici kitabı okuduğum döneme denk geldi. Kitaptan başka bir yazıda geniş geniş bahsederiz ama en azından şunu söyleyeyim: Midemizden gelen gurultuları duyduğumuzda "Ay çok acıktım, karnım gurulduyor" diyoruz ya, meğer aç olduğumuzdan değil, nihayet sindirime ara verip temizlenmeye fırsat bulduğumuz için gurulduyormuşuz. Bu temizlik sürecinin başlayabilmesi için de midemize bir yiyecek girmemesi gerekiyormuş.
İşte "intermittent fasting" hiçbir şeye yaramasa bile bağırsağımıza kendini temizlemesi için zaman yaratması nedeniyle bile çok kıymetli. (Dediğim gibi bunun neden çok önemli olduğunu, bir dahaki yazıda dilim döndüğünce aktarmaya çalışacağım size.)
Velhasıl, ben sevdim bu "aralıklı oruç" işini, size de tavsiye ederim. Faydasını gözünüzle göremezsiniz belki hemen ama bağırsağınızın size minnettar olacağı kesin.
Paylaş