30 kiloyu 2 yılda nasıl verdim?

Daaannn!!! Başlığın çekiciliğine dayanamayıp tıklayanlar, merhaba!

Haberin Devamı

İlk yazının başlığını böyle seçtim zira uzunca bir süredir (çok ya da az fark etmez) tanıdıklarımla sürekli bu konuyu konuşuyorum.

Diyetisyene mi gittin? Spor yaptın mı? Peki ne yiyorsun? Ama çok iyi verdin! Kaç kilo verdin?

Dönüp dolaşıp bunlardan bahsediyoruz. Aslında hiç şikayetim yok. Çaba ve emek isteyen bir süreç olduğundan, zevkle anlatıyorum soranlara. Şimdi size de aynı zevkle anlatacağım. Ve fakat mucizevi bir zayıflama programı beklentisi içindeyseniz, bize ayırdığınız sürenin sonuna gelmiş olabilirsiniz. Çünkü öyle bir şey anlatmayacağım. Çünkü öyle bir şey yok.

Nitekim bu yazıyı okuyorsanız kibrit kutusu büyüklüğünde peynirlere, tarçınlı çaylara, elma sirkelerine filan aşinasınızdır. Zaten günümüzde biraz okuma bilen her yetişkin, hayatının bir döneminde iyi-kötü bir diyet listesiyle karşılaşmıştır.

Haberin Devamı

Benim gibi 30'lu yaşlarında "ruhu şişman" bir insansanız da diyet listelerinin sonunun olmadığını öğrenmiş olmanız gerek. "Hayat tarzını değiştirmen lazım şekerim, düzgün beslenmenin alışkanlık haline gelmesi şart canım" laflarını öyle çok kolaymış gibi söyleyenleri de Lily Allen'ın pek meşhur bir şarkısı eşliğinde yerlerine uğurluyoruz. 

Gelelim benim meramıma... Ben size son 2 yılda edindiğim bazı deneyimleri aktarmak istiyorum. Zaten bu konuda deneyimlerimden ve araştırdıklarımdan elde ettiklerimden başka anlatabileceğim pek bir şeyim de yok...

Haydi başlayalım...

1- KENDİNİ BİL!
Pek Sokratik oldu farkındayım ama çok derin bir şey söylemiyorum aslında. Bu kendini bilme sürecinin birkaç aşaması var.

Öncelikle, kaç kiloda olmak istediğinizi ve bunun nedenini tespit etmelisiniz. (Dış görünüş de sağlık sorunları da bence aynı oranda makbul nedenler.)

İkincisi, neden olmak istediğiniz kilonun üzerinde ya da altında olduğunuzun cevabını bulmanız şart. (Hormonlarınızdan, evinizin sokağındaki dürümcüye kadar birçok neden olabilir.)

Üçüncüsü, neyi sevip neyi sevmediğinizi, yapabileceklerinizin sınırını bilmelisiniz. (Benim gibi öldür Allah sade yumurta yiyemiyorsanız, sırf birileri öyle diyor diye her gün kahvaltıda 2 poşe yumurta yemeye çalışıp kendinize işkence etmeyin, rica ederim.)

Haberin Devamı

Dördüncü maddemiz, üçün devamı gibi: Size neyin iyi geldiğini, neyin dokunduğunu da bilmek zorundasınız. (Misal tiroidle ilgili bir sorununuz varsa "Mucize lahana reçetesi: 1 haftada 7 kilo!" kabusunuz olabilir.)

Beşincisi de o haftaki programınızı bilin. (Olağanüstü durumlar her zaman mümkün olsa da hangi akşam dışarı çıkacağınızı, hangi akşam evde olacağınızı birkaç gün önceden planlayın. Spontane yaşamak güzel ama herkesin harcı değil.)

2- YEDİĞİNİ BİL!
Bu kısım biraz daha öğrenmeye dayalı, o nedenle zamanla gelişiyor. Zaten bir kere bu merak kanınıza girdi mi sonu olmuyor.

Bu işin bütün uzmanları söyleye söyleye dillerinde tüy bitirdiler, ben de onlardan alıntılayarak başlayayım: Dışında ambalaj olan gıdalardan, ne kadar sağlıklı görünse de mümkün olduğunca uzak durun. Kendi yemeğinizi mümkün olduğunca kendiniz hazırlamaya çalışın. ("Kolaydı sanki" diyorsunuz, vallahi çok zor değil!)

Haberin Devamı

İkincisi, illa ambalajlı bir şeyler tüketmeniz gerekiyorsa, üzerini okuma alışkanlığı edinin. (En küçük yazılar, en acayip olanlar. İnsan gerçekten hayret ediyor.)

Üçüncüsü, doğal gıdaların da içinde ne olduğunu bilin. Hangi baharat ne işe yarıyor mesela? Ödem atmak için ne yemek lazım? Ya da avokado, kinoa çok moda, çok faydalı, ben de çok seviyorum da neden? (Tanesi 4,29 TL'den avokado alıp zorlanmak yerine 4-5 adet zeytin yemeye ne dersiniz? Artı, Güney Amerika kökenlileri tenzih ederim ama dedenizin evinde de mi avokado yiyordunuz?)

Dördüncüsü, yedikleriniz mümkün olduğunca az katkılı, az işlenmiş olsun. Buna pişirme de dahil! (Alemin 'raw food' dediği, bizim 'çiğ beslenme' diye adlandırdığımız akıma önümüzdeki haftalardan birinde yine burada değineceğiz. Ama şimdiden söyleyeyim, herkese göre bir yaklaşım değil.)

Haberin Devamı

Son olarak da bu konuda yapılan araştırmaları mümkün mertebe takip edin. (Tamam, kabul; yağ gibi, şeker gibi büyük üretici lobileri araştırma sonuçlarını çok kuvvetle eğip bükebiliyor. Ama ne kadar çok okur/izlerseniz, doğru kararı vermeye o kadar meyilli olursunuz.)

Bir de bunların yanı sıra kendinize iki yoldaş bulmanızı tavsiye ederim. Birincisi sizin gibi kilo alma ya da verme hedefi olan bir arkadaşınız olsun. İkincisi de hem kafanıza takılanları sorabileceğiniz, hem de yeri geldiğinde size jandarmalık yapabilecek bir profesyonel. (Buraya pek sevgili diyetisyenim Serap Güzel'e el sallama emojisi gelsin.)

Bundan sonra her şey zamana ve sabrınıza kalmış. Yeter ki rakamlara ve sağlıksız beden imajlarına takılmayın.

Haberin Devamı

Not: Son yıllarda özellikle dünyada biraz törpülendi ama halen zaman zaman medya olarak bu sağlıksız imajların kamuoyuna pompalanmasına mahal veriyoruz. Bu da gelecekteki yazılardan birinin konusu olsun.

Not 2: Sizin de böyle beslenme tarzını değiştirme deneyimleriniz varsa ve bana yazsanız ne güzel olur. Ne de olsa hepimizin arada ilhama ihtiyacı oluyor.

Yazarın Tüm Yazıları