Önceki hafta, Adana’da tecavüz edilmek istenerek öldürülen 13 yaşındaki Sultan Gümüş’ün katil zanlısı olarak eniştesi A.D.’nin tutuklanmasında, ceketinin üzerindeki halı tüylerinin, olay yerindeki halının tüylerine benzemesi de delil olarak kullanılmış.
Bu durum, 18 Şubat 2006 tarihli Hürriyet’te "Enişteyi DNA’dan önce halının tüyü tutuklattı" başlığı ile yer aldı. Ne ölçüde doğrudur bilmiyorum ama, enişte, "Bizim evde de aynı halıdan var" demiş. Hemen şunu ifade edelim ki, hiçbir delil, DNA’nın yerini tutamaz. Zaten, gerek küçük kızın ellerinin bağlandığı çamaşır ipinde, gerekse ağzının bağlandığı eşarpta, ayrıca vücudu üzerinde katilin DNA’sının bulunacağından hiç kuşkum yok. Ancak, halı tüyünü (lif) okur okumaz, Atlanta’da bulunduğum günlerde Georgia Eyaleti Kriminal Laboratuvarı’nın gündeminde yer alan, hálá tartışılan ve kriminalistik derslerimizde "lif delilleri" kapsamında anlattığımız Wayne Williams davasını anımsadım.
22 Mayıs 1981 gecesi, polis memurları Freddie Jacobs ile Bob Campbell, Atlanta’nın Fulton ve Cobb kasabaları arasından akıp giden Chattahoochee Nehri’nin üzerindeki James Jackson Parkway Köprüsü’nün, biri kuzey, diğeri güney ayağında pusuya yattılar. Muscokee Kızılderililerinin dilinde "boyalı kaya" demek olan Chattahoochee Nehri üzerinde o gece olacakların, çeyrek asır sürecek tartışmalara yol açacağını nereden bilebilirlerdi ki.
Her iki polis memurunun bu göreve gönderilmelerinin nedeni basitti. 1979-81 arasında, Atlanta’da 29 zenci erkek çocuk öldürülmüştü. Soruşturmayı yürütenler, adli tıp raporlarına göre, bir bölümü "muhtemelen boğularak" ölen, diğerlerinin ölüm nedeni saptanamayan ve Atlanta varoşlarında, yol kenarına atılmış olarak bulunan bu çocukların giysileri üzerinde, birbirine benzer lifler fark edince, cinayetlerin bir seri katil işi olduğunu düşünmüşlerdi.
Georgia Kriminal Laboratuvarı’ndan Larry Peterson lifleri incelediğinde, bir bölümünün sarı-yeşil naylon halı lifi, diğerlerinin menekşe renkte asetat lifleri olduğu saptadı. Bu bulgular, yerel gazetelerde yer aldıktan birkaç ay sonra, 1981 Nisanı’nda, Chattahoochee Nehri’nden 21 yaşındaki zenci Jimmy Lee Payne’in cesedi çıktı. Üzerinde sadece kırmızı bir şort vardı.
CESEDİN SAÇINDA BULUNAN LİF
Fulton adli tabibi, önce ölüm nedenini belirleyemedi, daha sonra "muhtemelen ağzın kapatılmasıyla havasızlıktan ölüm" şeklinde rapor verdi. Anlaşılan Payne, öldürüldükten sonra suya atılmıştı. Kırmızı şortunda iki adet menekşe renkte asetat lif, üç adet sarı-yeşil naylon halı lifi, bir adet mavi-yeşil rayon lif ve yedi adet köpek kılı bulundu.
Polise göre, katil, liflerle ilgili haberleri okuduktan sonra yöntem değiştirmiş, delilleri yok etmek üzere cesedi soymuş ve nehre atmıştı. İşte, memurlar, muhtemelen suya atılacak bir sonraki cesedi beklemek üzere, köprü ayaklarına gönderilmişlerdi.
Nitekim, beklenen oldu. Memur Jacobs, köprüye yaklaşan bir aracın farlarını gördü. Az sonra, memur Campbell telsizle aradı ve beyaz renkte bir Chevrolet’nin köprü üzerinde yavaşladığını, hemen ardından suya düşen ağırca bir cismin çıkarttığı sesi duyduğunu bildirdi. Campbell, bir kilometre kadar ötede devriye gezen FBI ajanı Greg Gilliland’ı aradı. Gilliland, karşı yönden gelen 70 model beyaz Chevrolet steyşını durdurdu. Direksiyondaki amatör fotoğrafçı, müzik yapımcısı 23 yaşındaki zenci Wayne Williams’ın yaşam öyküsü, işte böyle değişti.
Köprüden o saatte neden geçtiğini doğru dürüst anlatamadı. Suya attığının çöp olduğunu yineleyip durdu. Aracı bir saat aranıp da şüpheli bir şey bulunamayınca, o gece serbest bırakıldı.
Ancak, olaydan iki gün sonra, nehirden bir zenci cesedi daha çıktı. 21 yaşındaki Nathaniel Cater çırılçıplaktı. Otopsi sonucu, yine "muhtemelen ağzın kapatılmasıyla havasızlıktan ölüm"dü. Ölüm zamanı saptanamadı. Saçları arasında, öncekilere benzer bir adet sarı-yeşil halı lifi, iki menekşe renkte asetat lif, dört de köpek kılı bulundu. Polis, bunun üzerine 2 Haziran’da Williams’ın evini aradı. Yerdeki, duvardan duvara döşeli sarı-yeşil halıyı ve Alman çoban köpeğini görür görmez, Williams’ı tutukladı.
EVDEKİ HALININ AYNISI ÇIKTI
Georgia Kriminal’in lif incelemesini, Williams’ı 29 çocuk ve 2 erişkin zenci cinayetinden mahkum ettirebilecek güçte bulmayan iddia makamı, elinde ne varsa FBI laboratuvarlarına gönderdi. FBI, 25 yıl önce, liflerin ve saç tellerinin sınıflandırılmasında kullanılan en ileri teknolojiye sahipti. Uzman Harold Deadman, gerek cesetlerden, gerekse şüphelinin evinden ve aracından toplanan yüzlerce lifi, stereobinoküler, polarize ve fluoresans mikroskopları, ayrıca mikrospektrofotometre, hatta bazılarını elektron mikroskobu ile inceledi, fiziksel ve kimyasal özelliklerini karşılaştırdı. Bu incelemelerin bir bölümü, daha sonra Kanada polis teşkilatından Barry Gaudette tarafından da tekrarlandı. Sarı-yeşil liflerin, 1967-1974 arasında Boston’daki Wellman Inc. şirketi tarafından imal edilen lifler olduğu, 1970-71 arasında bu liflerden satın alan firmalar arasında West Point Pepperell halı firmasının da bulunduğu, lifleri sarı-yeşile boyayıp dokuduğu halıları, "Luxaire-İngiliz Zeytini" markasıyla, Georgia dahil 10 eyalette satışa sunduğu saptandı.
İmal edilen "Luxaire-İngiliz Zeytini" halının, 10 eyalette eşit miktarda satıldığını varsayan bilirkişi Harold Deadman, eyaletlerin yüzölçümünü ve buralardaki ev sayısını gözönünde tutarak bir hesap yaptı ve bu halının döşeli olduğu her 7792 evden sadece birinde, Williams’ın evindeki halı ile aynı özelliklerin görülebileceğini ileri sürdü. Bir başka deyişle, sudan çıkartılan Cater’in saçındaki sarı-yeşil lif, yüzde 99.9998 olasılıkla Williams’ın halısına aitti.
HAKSIZLIK İHTİMALİ 24 MİLYONDA BİR
Harold Deadman’a göre, sudan çıkan diğer cesedin kırmızı şortundaki mavi-yeşil rayon lifin özellikleri, Chevrolet aracın döşemesinin liflerini tutuyordu. Yeniden bir istatistik hesap yaptı. Her 3828 taban döşemesinden birinin, ölenin üzerindeki lifin fiziksel özelliklerini taşıyacağını, buna göre, şorttaki lifin, Williams’ın aracındaki döşemeden gelme olasılığının yüzde 99.9997 olduğunu hesapladı. Üstelik, General Motors’dan aldığı bilgiye göre, Atlanta bölgesindeki 2 milyonun üzerindeki araçtan sadece 620’sinin, böyle bir döşemesi vardı.
Chevrolet’de menekşe lifler de bulundu. Bunlar, bir yandan Williams’ın evindeki battaniyeyi, diğer yandan ölenlerin bazılarının giysileri üzerindeki menekşe asetat liflerini tutuyordu. FBI, cesetler üzerindeki köpek kıllarını da mikroskobik olarak inceledi ve Williams’ın köpeğine ait olabileceklerini ileri sürdü. Her şey bir arada değerlendirildiğinde, Williams’ın suçsuz olma ihtimali, 24 milyonda birdi. Atlanta ve civarında bu kadar insan oturmadığına göre, katil Williams’tı. Savcının içi rahat etmişti. Sadece sudan çıkanların değil, yol kenarında bulunanlardan 10 küçük zencinin üzerindeki liflerin de, kah Williams’ın evindeki, kah aracındaki liflerle örtüştüğü hesaba katılırsa, katilin Williams’dan başkasının olamayacağı apaçık ortadaydı.
ÖMÜR BOYU HAPİS KAPANAN 22 DOSYA
1982 Şubatı’nda Williams’ın yargılanmasına başlandı. FBI elemanı Harold Deadman, lif delillerinin istatistiğini, sıradan vatandaşlardan oluşan 12 kişilik jüriye anlatırken, doğal olarak bir hayli zorlandı. Jüriyi, gösterdiği 350 fotoğraf ve 40 grafiğe rağmen, Williams’ın sadece sudan çıkartılan iki erişkinin katili olduğuna ikna edebildi. Savunma tarafı, mali olanaksızlıklar nedeniyle liflerden anlayan bir adli bilimciden yardım alamadı. Bu nedenle, ne kullanılan yöntemleri, ne de istatistik hesapları masaya yatırabildi. Suçsuz olduğunda ısrar eden Williams, 27 Şubat 1982’de iki kez ömür boyu hapse mahkum edildi.
Atlanta polisi, karardan hemen sonra, 29 küçük zenciden 22’sinin katilini aramaktan vazgeçtiğini ve soruşturma dosyalarını kapattığını ilan etti. Bu bir anlamda, Williams’ın kanıtlanamamış olsa da, çocukları öldürdüğünün kabulüydü.
WILLIAMS DAVASINDA AKLIMA TAKILAN 3 SORU
Liflerden başka hiçbir bilimsel delil bulunmayan Wayne Williams dava dosyasında, dikkatimi çeken çok sayıda gariplik var. Örneğin:
Eviyle aracındaki halı ve battaniye liflerinin, ayrıca köpek kıllarının mağdurlar üzerinde bulunması, buna karşılık ölenlerden hiçbirinin saçına ya da giysisinin lifine, sanığın aracı ya da evinde rastlanmaması, tuhaf. Halbuki, transfer karşılıklı olur.
Olay yeri inceleme birimi, ölenlerin üzerinden, bunların dışında onlarca başka tip lif de toplamış. Kriminal laboratuvar bunları, sanığa ait mekanlardan -yer yer elektrik süpürgesiyle- toplanan yüzlerce lifle karşılaştırmış ve benzerlerini bulamamış. Williams’ın lehine olan bu sonucun jüriden saklanmış olması, dikkatimi çeken ikinci gariplik.
Williams’ın homoseksüel olduğuna dair iddialar var. Halbuki mağdurlara ait otopsi raporlarının hiçbirinde, cinsel saldırıyı gösterir bir iz ya da emare kayıtlı değil.
LİF DELİLLERİ
Yakın temastaki kişilerden birinin üzerindeki kazak, halı, battaniye lifi ya da kedi, köpek kılı, diğerinin üzerine transfer olabilir. Bu nedenle soruşturmacılar, mağdurun üzerinde ve olay yerlerinde kendilerini faile ulaştıracak kıl ve lifleri bulmayı umarlar. Yakalanan şüphelinin üzerinde de, mağdura ait giysinin, olay yerindeki halının, battaniyenin, döşemelik kumaşın lifini, kedi ya da köpeğinin kılını ararlar.
Kedi, köpek kılı karşılaştırılması artık kolay, çünkü DNA analizi yapılabiliyor. Ancak, liflerin karşılaştırılmasında hálá sorunlar var. 1998 yılında, Avrupa’nın her dört kriminal laboratuvarından birinin lif karşılaştırmasında hata yaptığı anlaşılınca, dünyanın değişik ülkelerindeki lif uzmanları, bunların toplanmasından başlayarak, incelenmesi ve karşılaştırılmasında uyulacak yöntemleri standardize etmek üzere çalışmaya başladılar. Çalışmalar hálá sürüyor.
Ancak karşılaştırılan iki lifin her türlü kimyasal ve fiziksel özelliği birbirine tıpatıp benzese bile, kesin delil olarak kullanılmaları mümkün değil. Çünkü lifler, DNA ya da parmakizi gibi "kişisel özellikler" taşımaz, onların sadece "sınıfsal özelliği" vardır.
Birbirine benzeyen iki lif bulunduğunda, 25 yıl önce FBI’ın Wayne Williams davasında yaptığı gibi, istatistiksel olarak "rastlantısal benzerliğin" hesaplanması gerek. Bu da, o halı ya da kumaştan ne kadar üretildiğini ve nerelere, ne kadar satıldığını bilmekten geçiyor ki, aralarında Türkiye’nin de olduğu pek çok ülke bu noktadan çok uzak.
25 yıl sonra ortaya çıkan KKK ihtimali
Louis Graham, cinayetler sırasında polis şefi yardımcısıydı. Şimdi, Atlanta’da bir polis şefi. 6 Mayıs 2005’te, yani olaylardan 25 yıl sonra, kendi sorumluluk bölgesinde ölü bulunan 5 küçük zencinin soruşturma dosyasının yeniden açılmasını emretti ve avukat Michael Lee Jackson’un bunları incelemesine izin verdi.
Avukat, "Williams’ı gördüm" diye ifade veren 15 yaşındaki bir tanığın, o tarihte ıslahevinde olduğunu, ayrıca sudan çıkartılan Cater ile Williams’ın sokakta elele dolaştıkları yönünde ifade veren 4 tanığın yalan söylediğini saptadı. Avukat, geçen yaz, mahkeme kararı olmaksızın kaydedilen telefon görüşmelerinin yer aldığı "8100 sayılı dosya"nın savunmadan saklandığını, incelendiği takdirde, zenci çocuk cinayetlerinin Ku Klux Klan (KKK) örgütünce işlendiğinin ortaya çıkacağını, Atlanta’da bir beyaz-siyah çatışmasına engel olmak amacıyla bu durumun örtbas edildiğini ileri sürerek, yeniden muhakeme izni istedi.
8 Şubat 2006 günü, Bölge Hakimi Beverly Martin, açıklanmayan telefon konuşmalarının, çocuk cinayetleri ile ilgili olduğunu, Williams’ın ise sadece sudan çıkan 2 yetişkinin öldürülmesinden sorumlu tutulduğunu öne sürdü ve yeniden yargılama izni vermedi. Ayrıca yeterince lif delili bulunduğunu, muhafaza altındaki köpek kılları ile Williams’ın Alman çoban köpeğine ait kılların, 25 yıl önce yapılamayan, bugün ise mümkün olan, DNA analizlerine gerek olmadığını belirtti.
Avukatla polis şefi, 25 yıldır cezaevinde yatan Williams’ın suçsuz olduğunda ısrarcılar ve TV kanallarını dolaşarak kamuoyu oluşturmaya çalışıyorlar.