Bir Japon firmasının birkaç yıl önce geliştirdiği ve tuvaletlere yerleştirilen gereçle, personelin idrarındaki eroin, kokain gibi uyuşturucuları otomatik olarak incelemek mümkün.
Çalışanlara ait kişisel bilgilerin, sigorta şirketleriyle paylaşılması yüzünden mahkemelik olanlar var. Öte yandan, emniyet birimlerinin işyerlerinden bilgi talebi ise, sıkça karşılaşılan yasal bir uygulama. Aşağıda anlatacağım gibi bir senaryo, alkolü fazla kaçırmamak için size iyi bir ders olabilir.
Diyelim ki, sabah iştesiniz. Saat 11.00’e geliyor. Melahat Hanım, yüzünde kocaman bir gülümseme, elinde kahve fincanı size doğru yürüyor. "Bu muhabbet kesin uzun sürer, bir tuvalete gidip, geleyim" diyorsunuz. Döndüğünüzde, saat 11.12 ve hayatınız değişiyor.
Bilgisayarınızın ekranında açılmış bir pencere: "İyi günler sayın ABC, saat 11.09’daki idrar örneğiniz incelenmiş ve son 18 saat içinde fazla miktarda alkol kullandığınız anlaşılmıştır. Mesai bitimine kadar Bağımlılık Merkezi’mize başvurmanız gerekmektedir. İmza: Her zaman iyiliğinizi isteyen personel müdürünüz."
"Bu da nesi?" demeye kalmadan, açılan bir pencere daha: "Sayın ABC, çalıştığınız şirket, son 18 saat içerisinde fazla miktarda alkol kullandığınızı bildirmiştir. Kapalı devre kamera sistemiyle (Mobese demek istiyor) üzerinize kayıtlı ... plakalı aracın, 7.25 ile 8.40 arasında seyrüsefer halinde olduğu saptanmış, yüz tanıma sistemimiz, aracı sizin kullandığınızı belirlemiştir. Alkollü araç kullandığınızdan, sürücü belgenize altı ay süreyle el konmuştur. Kazasız, belasız günler dileriz. İmza: Her zaman iyiliğinizi isteyen Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü."
Akşam olmak üzere, "Kimden rica etsem de beni eve atıverse" diye düşünürken bir mesaj daha: "Şirketinizin Bağımlılık Merkezi’ne başvurduğunuz anlaşılmıştır. Bildiğiniz gibi, 3 milyarda bir görülen VC hastalığının genini taşımaktasınız. Madde bağımlılığı, hastalığın ortaya çıkma riskini artırabileceğinden, sigorta priminiz ... YTL’ye yükseltilmiştir. İmza: Her zaman iyiliğinizi isteyen sigorta şirketiniz."
Başınıza gelenler, olmaz işler değil. Birkaç yıl önce bir Japon firmasının geliştirdiği ve tuvaletlere yerleştirilen gereçle, personelin idrarındaki eroin, kokain gibi uyuşturucuları otomatik olarak incelemek mümkün. Çalışanlara ait kişisel bilgilerin, sigorta şirketleriyle paylaşılması yüzünden mahkemelik olanlar var. Öte yandan, emniyet birimlerinin işyerlerinden bilgi talebi ise, sıkça karşılaşılan yasal bir uygulama. Karayolları üzerindeki kapalı devre televizyon kameraları plaka numaralarını tanıyabiliyor. Yüksek çözünürlükte fotoğraf çekme yeteneğine sahip olanlar, direksiyonda oturanı güvenilir biçimde saptayabiliyor. Anlattığım biçimde, tuvalete gitmekle başlayan ve çorap söküğü gibi ilerleyen böyle bir senaryo, alkolü fazla kaçırmamak (ya da işyerinde tuvalete gitmemek) için, size iyi bir ders olabilir. Ama almanız gereken başka dersler de var.
ALTI KASA KIRMIZI
Diyelim ki, uslanmadınız ve yaklaşan doğum gününüzde iyi bir şarap içmek istediniz. Macaristan’a faksla sipariş veriyorsunuz. "Altı kasa kırmızı." Sonra dönüp, internette tanıştığınız Nijeryalıya bir e-posta gönderiyorsunuz "Sizin oralara kar yağar mı?" 3-5 güne kalmadan, her hareketiniz izleniyor. Çünkü "kırmızı"nın bir zamanların pek ünlü esrar türü "Kızıl Lübnanlı", "kar"ın da kokain olabileceğinden hareketle, uyuşturucu işinde olduğunuz zannedilebilir.
Uzunca bir süredir, her dildeki, her türlü telekomünikasyon, bazı "anahtar sözcükler"le izleniyor. Çok sayıda terörist, uyuşturucu kaçakçısı ve pedofil bu sayede yakalandı. Son örneği, İngiliz polisinin, 35 ülkeden 700 kişinin yer aldığı ve 31 çocuğu ellerinden kurtardığı çete.
Diyelim ki, etliye sütlüye karışmadan yaşamaya karar verdiniz. Bir gece canınız sıkılıyor ve tıpkı 60 milyon dünya vatandaşı gibi, internette oyun oynamaya kalkıyorsunuz. Bilgisayarınıza, şimdilerde pek popüler olan, bir "Devasa Oyunculu Çevrimiçi Rol Yapma Oyunu" (Massively Multiplayer Online Role Playing Game, MMORPG) indiriyorsunuz. 7’den 77’ye her yaştan, kadın-erkek katılımcısı olmakla birlikte, genellikle 18-34 yaş aralığındaki erkeklerin (Türk oyuncular arasında 10-16 yaş grubunun yüksek olduğu söyleniyor, henüz güvenilir bir istatistik yok), haftada ortalama 9 saat süreyle katıldığı ve 2008’de, sadece ABD’deki yapımcılara 500 milyar dolar gelir getirecek oyunlarla ilgilenenlerin başında, anılan tüketici grubuna ulaşmaya çalışan medya pazarlamacıları geliyor. Sanal dünyalardaki sokaklara billboard’lar asıyor, binaların duvarlarına Toyota, Adidas ve daha pek çok şirketin reklamlarını yapıştırıyorlar.
Sanal dünyalardaki ikinci yaşamınızla ilgilenen bir diğer grup, polisler. Bugün olmasa bile, birkaç yıl içinde, oyundaki davranışlarınız yüzünden kapınıza dayanmaları mümkün olacak. Nedeni hırsızlık, sahtecilik, dolandırıcılık, vergi kaçakçılığının yanı sıra, bir cinayet. Ama önce şu oyunlardan biraz daha söz edelim.
ALEM SANAL, CİNAYET GERÇEK
Bir MMORPG’a katılan, önce kendisine bir "avatar", yani karakter seçiyor. Örneğin terzi, hırsız, rahip, büyücü, savaşçı gibi. Daha sonra onu geliştirip kendisine verilen hedefe ulaşmaya çalışıyor. Bu süreçte deneyim kazanıyor, daha yetenekli, daha güçlü oluyor ve düzeyini yükseltiyor. Deneyim kazanabilmenin başlıca yolu, sanal dünyada kendisine biçilen rolü en iyi şekilde oynamak, verilen görevleri yapabilmek. Bu görev, kimi oyunlarda düşmanları öldürmek.
1990’ların başından bu yana piyasada olan MMORPG’lerin en rağbet göreni, World of Warcraft (Savaş Dünyası). Kayıtlı oyuncu sayısı 8.5 milyon. Bunlardan 4 milyonu, saati 5 yeni kuruşa, internet kafelerden oynayan Çinliler. Farklı ülkelerde yer alan 200 kadar sunucuya, aynı anda 36 bin kişinin bağlandığı hesaplanıyor.
MMORPG, bilgisayara karşı oynanmıyor. Aynı sunucuya bağlı oyuncular, birbirlerine karşı oynuyor. Kısacası oyunun oynandığı çevre sanal ama, oyuncular gerçek. Bu sayede, oyunda gruplaşmalar olabiliyor, oyuncular kazanmak için gerekli silahları, büyüleri, giysileri, sanal paraları birbirine ödünç verebiliyor, takasa girebiliyor -bazı sunucular kesinlikle yasaklasa da- bunları gerçek parayla alıp satabiliyor, hatta açık artırmaya çıkartabiliyor.
Şanghaylı Bay Kiu Çengvey, tıpkı Bay Zu Kaoyuan gibi, Mir Efsanesi 3 adlı oyunun binlerce oyuncusundan biriydi. Oyun sırasında tanışmış, dost olmuş, birbirlerinin evlerine gidip gelmeye başlamışlardı. Bay Kiu, oyunun üst düzeylerine yükselmeyi hızlandıran sanal kılıcını, kısa bir süre için arkadaşına ödünç verdi, ancak bir türlü geri alamadı. Çünkü 26 yaşındaki Bay Zu, ödünç aldığı kılıcı, gerçek parayla, tam 7200 Yuan’a (1230 YTL) başka bir oyuncuya satmıştı. Bay Kiu, bu durumu öğrenir öğrenmez, soluğu Zu’nun evinde aldı. Cebindeki bıçağı çıkarttı ve doğruca böğrüne sapladı. 2005 Haziran’ında, Bay Kiu, ömür boyu hapse mahkum edildi.
Milyonlarca internet oyuncusu bulunan Çin, benzer bir cinayetin tekrarlanmaması için seferber olmuş durumda. Bir yandan Sağlık Bakanlığı, oyunların bağımlılık yapıcı etkisini topluma anlatmaya çalışıyor, diğer yandan Adalet Bakanlığı, çığ gibi artan sanal ortamdaki sahtecilik ve hırsızlıkların soruşturma ve kovuşturmasını düzenlemeye, Maliye Bakanlığı da, kara para aklama ve kumarın yeni bir çeşidi olarak gördüğü sanal ticareti vergilendirmeye uğraşıyor. Avustralya Vergi Dairesi ise, internet oyunları sırasında, giysi, karakter, silah, iksir, büyü ve benzerlerinin satışından elde edilen gerçek gelirleri, 2006 sonbaharından bu yana vergilendirmekte.
İlk Türk MMORPG’si İstanbul Kıyamet Vakti
Sanal dünyalar Türkiye’de de çok popüler. Yabancı sunuculardaki birçok oyunun genel sohbet penceresinde "Abi akşam napcan?" şeklinde bir soruyla karşılaşmak, an meselesi. Hatta, artık Türk yapımı, Türkçe konuşan bir MMORPG’miz bile var. "Demek afeti ve getirdiklerini soruyorsun, genç kişi. Dinle öyleyse" diyerek başlayan İstanbul Kıyamet Vakti’nde, fantastik yaratıklarla savaşılıyor.
Sanal dünyanın çeteleri
ABD’de Güney Kaliforniya’da Black Snow Interactive adlı küçük bir şirket, hemen sınırın ötesindeki Meksika’nın Tijuana kasabasında bir ofis kiralamış, buraya sekiz bilgisayar yerleştirmiş, 24 genç Meksikalıya, sekiz saatlik vardiyalar halinde, Ultima Online ve Dark Age of Camelot adlı oyunları oynatmıştı. 2002’de şirketin, sanal düşmanları öldürürken ele geçirilen ürün başına işçilere küçük ödemelerde bulunduğu, daha sonra bu ürünleri fahiş fiyatlara deneyimsiz oyunculara satarak yasa dışı gelir elde ettiği anlaşıldı. Black Snow Interactive, boğaz tokluğuna yoksul, eğitimsiz ve işsiz gençleri sömürerek, internet oyunlarından para kazanan ilk şirkettir.
Çok sayıda oyuncusu bulunan Güney Kore’de, ileri düzeylere ulaşmış güçlü oyuncuların oluşturduğu çetelerin, yeni başlayanlara sanal silah ve düşmanlardan koruyan zırh, kalkan vb. sattığı, başka oyuncuların tacizinden korumak üzere para tahsil ettiği biliniyor.
Daha önce sözünü ettiğim, Mir Efsanesi adlı oyunu pazarlayan şirketin müdür yardımcısı Wang Yihui ile iki arkadaşı, Çinli gencin öldürülmesine yol açan ve ancak çok üst düzey oyuncuların ele geçirebildiği sanal sihirli kılıcın, sanal sahtelerini üreterek, yeni başlayanlara satmıştı. Geçen yıl bir Şangay mahkemesi, Mir Efsanesi oyuncularından 10 ay içerisinde 250 bin dolar haksız kazanç sağlayan çeteyi, telif haklarına aykırılıktan yargıladı ve müdür yardımcısını beş yıl hapse mahkum etti.
Sanal sohbet odalarında buluşmanın da mümkün olduğu oyunlarda, başka suçlar da işlenebiliyor. Örneğin The Sims Online adlı oyuna Evangeline nick’iyle (yani kod adıyla) katılan 17 yaşındaki genç kadın (belki de erkek), sohbet pencerelerinin birinde açtığı ve kredi kartıyla ödeme yapıldığı takdirde görülebilen sanal genelevde, küçük çocuklarla cinsel ilişki animasyonları yayınlamış, yasalarda "online genelev açma" suçuyla ilgili bir düzenleme bulunmadığından soruşturulamamış, sadece gencin oyuna katılımı engellenmişti. Evangeline’in şu sıralar, başka bir nick’le, The Sims Online’da etkin olduğu ve hırsızlık yaparak geçindiği sanılıyor.
İşte bütün bunlar yüzünden pek çok ülkenin polisi, internet üzerindeki oyuncuların davranışını izliyor. Hatta, bu alanda yapılan bilimsel araştırmalar ışığında, suç işlemeye meyilli olanları önceden saptamaya ve önlem almaya çalışanlar bile var.
İNEK İZLER GİBİ KOCA İZLEME
Diyelim ki, karınızı dövdünüz, mahkemelik oldunuz ve evden uzaklaştırılma cezası aldınız. İşte şimdi kurtuluşunuz yok, çünkü pek yakında Avustralyalı inekler gibi izlenebilirsiniz. Nasıl mı? İşte buyurun: Haziran başında, Avustralya’nın Bilimsel ve Endüstriyel Araştırma Kurumu’nda çalışan Andrew Fisher, üç yıldır üzerinde çalıştığı, global yer belirleme (GPS) sistemine dayalı uydu bağlantılı bir düzenekle, büyükbaş evcil hayvanların ağıllarını sanal olarak çitleme projesini tamamladıklarını bildirdi.
Tel örgü ya da çit benzeri hiçbir engellemenin bulunmadığı düzenekte, hayvanların boynuna çipli bir tasma takmışlar. Sanal çite 1-2 metre yaklaştıklarında, pille çalışan çip ses çıkararak hayvanı geri döndürmeye çalışıyormuş. Sanal ağıldan çıkmaya kalkışırsa, düşük düzeyde bir elektrik şokuyla karşılaşıyorlarmış. Etik kurul onayı almış bu uygulamanın ticari bir ürüne dönüşmesi için birkaç yıl daha çalışmaları gerekiyormuş.
Kötü kocaların derisinin altına çip yerleştirip, eve çok yaklaştıklarında elektrik vermek bir yana, bu teknoloji sayesinde mahkumları çipleyip, cezaevi duvarlarını ortadan kaldırmak bile mümkün.