12 Şubat 2003 tarihli Hürriyet gazetesindeki manşette ' İyi vergi verene yeşil pasaport' verilecek diye bir haber vardı. Altında da yeşil pasaport sahiplerinin haklarını ve bunun kimlere verildiğini anlatan bir liste çıkarılmıştı.
1) 50 dolarlık yurt dışına çıkış harcı ödemiyorlarmış.
2) Çoğu Avrupa ülkesi dahil, pek çok ülkeye vizesiz girme şansı varmış.
Yeşil pasaport kimlere veriliyor:
1) Eski Cumhurbaşkanları
2) Eski Başbakanlar
3) Eski Dışişleri Bakanları
4) TBMM eski üyeleri
5) Birinci, ikinci ve üçüncü derecede devlet memurları (emekli olsalar bile)
Bir gün sonraki gazetelerde, sanki yeşil pasaport çok önemli imiş gibi meşhur sanatçılarımızdan biri 'ben de yüksek vergi ödüyorum, bana pasaport yok mu?' diyor. Derken TOBB başkanı yeşil pasaportun ihracatçılara da verilmesi gerektiğini savunmaktadır.
Yeşil pasaportu isteyenler bir tarafa, övünmek gibi olmasın ama en çok yeşil pasaport almayı hak eden enayilerden birisi de bendenizim.
Kim olursanız olun, hangi ülkede bulunursanız bulunun, iyi vatandaş olmanın en büyük özelliklerinden birisi de yaşadığın ve nimetlerinden faydalandığın, nefes aldığın ülkeye borcunuzu vergi olarak ödemektir. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. O kadar ki Birleşik Amerika’da İncil'i okuyup anlamaya çalışan bir arkadaşıma sordum 'neler öğreniyorsun' diye? Aldığım cevap çok ilginçti. İncil'i öyle bir yorumlamışlar ki, iyi bir Hıristiyan'nın mutlaka vergi vermesi gerektiğini yazmaktaymış.
Bizim ülkemizde vergi adaleti yoktur. Onun için enayi yerine konmaktayız. Örneğin, vergisini ödemeyenler veya ödeyemeyenler, hükümetler değişince hemen affa uğramaktadırlar. Demek ki seçimlere yakın bir zamanda vergi ödememek lazımdır. Derken dürüstçe vergisini ödeyenin tepesine daha çok vergi ödesin diye boyuna bindirirler ama onun yanında vergi mükellefi bile olmayandan haberleri olmadığı için onlara hiçbir ceza yoktur veya hiçbir yükümlülükleri bulunmamakdır. Böyle bir ülkede vergi ödemek enayiliğe girmez de ne gibi bir sıfat kazanır bilemem artık takdiri sizlere aittir.
Bundan birkaç sene evvel Moskova'da Ramstore olarak işlettiğimiz Migros tipi süpermarketin ve işhanının açılışına gittik. İki özel uçak kiralamıştık. Benim bindiğim uçakta sade vatandaşlar yani mavi pasaportlular doluydu. Diğer uçakta ise dışişleri bakanlığı da yapmış emekli bir hariciyeci dostumuz ve refikaları bulunmaktaydı. Biz uçak alanına varınca hemen muamelemiz yapıldı ve şehre gitmek üzere diğer uçaktakileri beklemeye başladık. Uçaklarımız arka arkaya indiği halde bir türlü öbür uçaktakilerin pasaport muamelesi yapılamıyor ve bitmek bilmiyordu. En nihayet sabrımız taşmak üzereyken onlarında pasaportları geldi ve şehre gitmek üzere yola koyulduk. Yolda problemin ne olduğunu sorduğumda emekli büyükelçinin yeşil pasaportu sorun olmuştu. Zira Türk Hükümeti bütün mafyaya ve kirli işlere bulaşmış kişilere de yeşil pasaport vermişti, onun için de Rusya'da pasaport yetkilileri uyarılmışlardı.
İşte bu yüzden ben yeşil pasaport istememekteyim. Bana sakın ola ki saygınlığı olmayan bir pasaport vermeyin. Ben mavi pasaportumdan memnunum. Her vatandaş gibi sıramı beklemekteyim, Allahıma bin şükür, şimdiye kadar polisten geçerken en ufak bir sorunum olmadı. Tabii pasaportum, bol vizeli, rengarenk damgalarla dolu ama ben ondan da memnunum.
Sakın ola ki bana yeşil pasaport vermeyin. Ben kendini iş adamı olarak tanıtan bazı kişilerle ile aynı kefeye konmak istememekteyim.
Önüne gelenin devlet sanatçısı olduğu gibi şimdi de önüne gelen yeşil pasaport isteyecektir. Her ne kadar her ülke benim güzel mavi pasaportuma vize istemekte ise de bendeniz memnunum ve yeşil pasaportu da istememekteyim.