Karılarından ayrıldıkları için çocuklarını aramayan, sormayan çok baba tanımaktayım. İnşallah yeğenim İpek Kıraç'ın Babalar Günü için yazdığı bu mektup çocuklarını ihmal eden babalara bir şey ifade eder.
Hayattayken ne verirseniz, onu gene hayattayken alırsınız. Yeğenim İpek Kıraç'ın babasına Babalar Günü için yazdığı bir nameyi elinden kaparak burada yayınlamaya karar verdim. Pek tabiidir ki bu yazı için aldığım ücreti de kendisine vereceğim.
‘‘Odamda oturmuş babama kara kara Babalar Günü hediyesi düşünürken, ona bugüne kadar vermemiş olduğum bir hediye vermek istediğimin farkına vardım. Bu yılı, geçmiş yıllardan ayırt eden özelliğin ne olduğunu bilmiyordum, ancak değişik bir hediye yapmanın zamanı gelmişti. İlk önce oturup kendimi sorguya çektim.
'Babam, benim için ne önem taşıyor?' 'Onu nasıl anlatabilirim?' gibi sorular aklımda dolanırken, birden duraksadım. İşte, her şeyin farkına vardığım andı. Belki de geç kalmıştım, belki tam zamanıydı, ama anladım ki ancak 18 yaşında, babamın kıymetinin farkına varmıştım.
Hayat sağ olsun... Hayat sağ olsun diyorum, çünkü babamla hiçbir zaman çevremdekiler gibi bir baba-kız ilişkisi yaşamadım. Kendi kişiliğimi daha yeni yeni keşfetmeye başlamışken babam, birkaç sıfat daha kazanmak zorunda kalmıştı. Bana, bir baba olmanın yanı sıra, bir arkadaş, bir sırdaş oldu. Onun da ötesinde hem babalık, hem de annelik etti. Her baba, çocuğunun geleceği ve de iyiliği için alın teri döker. Benim babam, benim için alın teri dökerken, sadece bana değil, anneme de babalık yaptı. Sadece bizler için... İşini bir kenara atıp ailesine odaklanmış olan bu babayı keşfetmek, bana hayatın vermiş olduğu en güzel hediyedir. Bu duygunun yüzüme yansıtmış olduğu tebessüm ile yarıda kalmış olan sorgulamama geri döndüm ve de sorular tekrardan başladı aklıma gelmeye... Babamı ayırt eden özellikleri düşünmüştüm, ancak kendimi ayırt eden yanları hiç düşünmemiştim. Farkına vardım ki, beni başkalarından ayıran başka bir özellik daha hediye etmişti, hayat...
Eniştem Dodo, bir başka deyişle, ikinci babamdır. Ailelerde herkesin birbiri ile ilişkisi ayrı bir nitelik taşır. Ancak benim eniştem ile ilişkimi kimse daha tanımlayamamıştır. Hayatta beni bağrına basıp koruyan, canından sayan bir babanın yanı sıra, ayrıca bana babalık eden bir de eniştemin olması, işte beni farklılaştıran bir başka etken. Şanslı olmak bu olsa gerek. Çünkü hayatımdaki bu iki eşsiz zat, bana hep doğruyu göstermiş, gerektiğinde sevincime ortak, gerektiğinde ise üzüntüme derman olmuşlardır. Bu iki kişinin hayatımdaki yeri o kadar büyük ki, dalıp gidivermişim... Babalar Günü hediyesi aklıma yeniden geldiğinde sevimli bir telaş kapladı beni ve derhal toparlandım. Toparlandım, çünkü hediyelerini bulmuştum.
Evet, ikinize de Babalar Günü hediyem, bana yapmış olduğunuz babalığın karşılığında, iyi ve kötü günde bir ömür boyu yanınızda olmak sözüdür.
Dodo'cuğum, bana her zaman ‘‘kızım’’ diye hitap ettiğiniz, hiçbir zaman beni başıboş bırakmadığınız, en önemlisi bana eniştelikten çok babalık ettiğiniz için, size minnet borcum var. Sizi çok seviyorum.
Babacığım, en kötü gününde, her sıkıntında, her zorluğunda, benim için savaştığın, bana hayatımda hiçbir duyguyu eksik hissettirmediğin ve ayrıca ailemiz için, özellikle de annem için harcadığın üstün çabalardan dolayı sana çok teşekkür ederim. Kelimeler artık beni yalnız bırakıyor ama daha söylenecek çok şey var.
Karşılığında size layık bir kız olabilmem dileğiyle BABALAR GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN.’’
İşte hoş bir hediye... Karılarından ayrıldıkları için çocuklarını aramayan, sormayan çok baba tanımaktayım. İnşallah bu mektup çocuklarını ihmal eden babalara bir şey ifade eder. Hayatta ne verirseniz onu alırsınız.