2022’de yapılan araştırmada yaşları 8 ay ile 2 yaş arasında değişen 16 kedi incelenmiş. Bilim insanları, kedilerin sahiplerine “Ödül ister misin?” gibi ifadeleri yüksek perdeden evcil hayvana yönelik konuşma ve diğer yetişkinlerle kullandıkları tonda bir söyleterek kaydetti. Ayrıca 16 yabancıya da aynı iki konuşma tarzını kullanarak aynı cümleleri ayrıca kaydettirdi.
New Scientist’e göre, kayıtlar kedilere kendi evlerinde, sahipleri yanlarındayken ancak onlarla etkileşime girmeden dinletildi. Araştırmacılar daha sonra kedilerin tepkilerinin yoğunluğunu (göz bebeklerinin büyümesi, kulaklarını çevirmeleri veya sese doğru hareket etmeleri gibi) sıfırdan 20’ye kadar bir ölçekte derecelendirdi. Araştırmacılar, yabancının bebek gibi konuşan bir ses kullandığında bile kedilerin yabancının sesine büyük ölçüde ilgisiz kaldığını keşfetti. Ancak kedilerin sahipleri bebek sesi kullandığında, 16 kediden 10’u canlandı ve dikkatini vermiş.
Araştırmanın başındaki Charlotte de Mouzon, bu durum için “Uzun zamandır kedilerin çok bağımsız yaratıklar olduğu, sadece yemek ve barınma için insanlarla ilgilendikleri düşünülüyordu. Ama sadece onlara hitap eden herhangi birine değil, özellikle sahiplerine tepki vermeleri, bağlanabildikleri fikrini destekliyor” diyor.
İşe iyi yanından bakalım: İnsanlar olarak da kedilerle anlaşmanın bir yolunu bulabilmişiz demek.
HAV HAV HAVAYOLLARI
Sadece köpeklere hizmet veren yeni havayolu şirketi Bark Air (Hav Hav Havayolları) ilk uçuşunu gerçekleştirmiş. Pati Havayolları diyebileceğimiz bu şirket köpeklerin birinci sınıf yolcu olarak sahipleriyle beraber uçmasını biraz maliyetli şekilde sağlıyor: Tek yön bilet 8 bin dolara kadar çıkıyormuş. 23 Mayıs’ta New York-Los Angeles arasında yapılan ilk uçuşta biletler tükenmiş. Köpeklerin rahat uçabilmesi için her şey düşünülmüş: Yolculuk öncesi sevdikleri içecekleri ikram etmekten, gürültü engelleyici kulaklıklara kadar her şey bilete dahil. Bazı hayatlarla aramızdaki makasın bu kadar açık olması canımı sıkıyor, ne yalan söyleyeyim.
Güzel ülkemizde neden herhangi bir konu tartışılırken “Yaşam hakkı” kırmızı çizgi olarak görülmüyor. Bunu anlamış değilim. Aldığımız tedbirler hep tartışma konusu olan şeyi konuyu yasaklamak, yok etmek, gözden uzaklaştırmak odaklı. Hep bir kestirip atma derdindeyiz. Planlı programlı ilerlemek bizim yapımızda yok.
Sokak hayvanları için planlanan çalışmada, hayvanların toplatılıp barınaklara alınması, 30 gün süreyle sahiplenmeleri için ilan verilmesi ve sahiplenilmeyenlerin uyutulması öngörülüyor. Bu uygulamaları yapan ülkeler var evet, ama bu durum söz konusu uygulamaları doğru yapmıyor.
Hayvanseverlerin çok basit bir çağrısı var esasında. Yapılacak işlem sokak hayvanlarına yönelik kısırlaştırmayla nüfus artışının kontrol altına alınması. Bununla birlikte barınakların şartlarının iyileştirilmesi ve sahiplenilen hayvanları terk edenlere yönelik cezaların artırılması. Kısa sürede etkisini görebileceğimiz bu çalışma yerine, canlı avına yönlendiren bir çalışmaya imza atılıyor. Umarım bu konu tekrar gözden geçirilir ve canlılara zarar verilmeyen bir şekilde bu düzenleme yapılır.
Neden önümüzde yaşam hakkını kazanmış canlılara saygı duyup onların yaşam alanını güzelleştirmek varken başka yollara sapılıyor? Aklım almıyor.
BİRBİRİMİZİN HAYATLARINA DOKUNUYORUZ
Araştırmalar
Çünkü hepimiz bir köpek gördüğümüzde sevgimizi abartılı şekilde göstermeye bayılırız. Pscyhology Today’de yayımlanan çalışma diyor ki köpekler, insanlar onlara sarıldığında strese giriyormuş.
Araştırma sırasında köpeklerine sarılan insanların olduğu 250 fotoğraf incelenmiş ve bu fotoğrafların yüzde 82’sinde en az bir stres belirtisi görülmüş.
İrlanda’nın Cork kentindeki Cork Pet Behaviour Centre’dan Elizabeth Ann Walsh başkanlığındaki çok uluslu araştırma ekibinin vardığı sonuçlar şöyle:
Araştırmacıların incelediği fotoğrafların yüzde 81.6’sında köpekler en az bir rahatsızlık, stres veya endişe belirtisi göstermiş. Fotoğrafların sadece yüzde 7.6’sı sarılmaktan rahatsız olmayan köpekleri gösteriyor olarak değerlendirilirken yüzde 10.8’de bu fiziksel temas biçimine karşı nötr veya belirsiz tepkiler görülmüş.
Şimdi bu araştırma bir de videolu yapılmış.
Köpekler teknik olarak hızlı koşmayı hedefleyen canlılar. Yani stres ya da tehdit zamanlarında köpeklerin ilk savunma hattı dişleri değil kaçma becerileri. Davranış bilimcilere göre bir köpeği kucaklayıp hareketsiz hale getirip bu hareket tarzından mahrum bırakmak stres seviyesini artırabilir. Köpeğin kaygısını çoğaltabilir ve onu sonraki savunma hattı olan ısırmaya yöneltebilir.
Köpeklerdeki stres ve anksiyete belirtilerine bakalım, siz de gözlemlediğinizde köpeğinizin etrafında stres yaratabilecek faktörlere bakarak durumu toparlamaya çalışın. En uç nokta köpeğin dişlerini gösterdiği kısım.
Altı yaşındaki Kuki ve 1.5 yaşındaki Alita, kısa bir süre önce dünyanın en yoğun havalimanlarından biri olan İstanbul Havalimanı personeline, stresli yolcuları neşelendirme göreviyle dahil olmuş. Projeyi koordine eden veteriner Volkan Arslan, “Terapi köpeği projesini misafirlerimize daha iyi bir uçuş deneyimi yaşatmak ve uçuş stresini azaltmak için hayata geçirdik” diyor.
MESAİ EN FAZLA 3 SAAT
Aralarında Kuki ve Alita’nın da bulunduğu beş köpek, iç ve dış hat terminallerinde dolaşarak ciddi bir eğitimden geçmiş. Eğitimleri tamamlandığında iki köpek daha onlara katılacakmış. Köpeklerin mesaisi günde en fazla üç saatmiş ve programları da cinslerine göre değişiyormuş. Arslan şöyle diyor: “Bir Border Collie olan Alita çok enerjik, misafirlerimizle vakit geçirmeyi seviyor, bu yüzden onun programını biraz daha uzun tutuyoruz. Öte yandan Kuki dinlenmek istiyor ve çok fazla efor sarf etmek istemiyor, bu yüzden onun programını daha kısa tutuyoruz” diyor. Havalimanı yönetiminin aktardığına göre yolculardan gelen yorumlar hep olumlu yöndeymiş. İşte buna güzel haber diyorum.
BÖCEK DİYETİ FAYDALIYMIŞ
Sürdürülebilirliği ön planda tutan İsveçli bir mama firması kedi maması formüllerinde kara asker sineği larvalarını kullanmanın kümes hayvanı küspesi barındıran mamalara göre daha faydalı olduğunu ileri süren bir rapor yayımladı. Raporda, araştırma süresince kedilerin tamamının mamayı kolaylıkla kabul ettiği, faydalı bağırsak bakterilerinde artışa neden olduğu ve sindirim sorunlarını azalttığı yazıyor. Boşuna avlanmıyorlarmış demek ki.
Buna köpek ve diğer hayvanların videolarını da ekleyebiliriz tabii. Ama her şeyin başı kediler. Hal böyleyken bizim gündelik yaşamımızı güzelleştiren sosyal medyada karşılaştığımız videolara bakarken aklımızın kenarında bir soru işaretinin olması şart.
Başlıktaki ifadeyi de ben söylemiyorum zaten. Bu sözler Slovakya’daki Kösice Üniversitesi’nde Veterinerlik ve Eczacılık Fakültesi’nde kedi davranışları araştırmacısı olan Noema Kmecova’ya ait. Kmecova, “Her gün karşılaştığım birçok videoyu şikâyet ediyorum çünkü birçoğu kedilere kötü davranıldığını gösteriyor. Onlarda korku, hayal kırıklığı veya acı belirtileri gördüğüm durumlara rastlıyorum” diyerek ekliyor: “Gördüklerimden bazıları hayvan istismarı sınırında.”
Slovakya basınında gördüğüm haberde görüşü olan Kmecova, kediler hakkında hâlâ bilmediklerimizden, kedi araştırmalarının doğasından ve meslektaşlarıyla birlikte büyük bir dergide yayımlanan yeni bir çalışmada elde ettiği bulgulardan bahsediyor.
Kediler ve insanlar arasında binlerce yıl öncesine dayanan etkileşimle, biz kedileri iyi tanıdığımızı düşünürüz ama gerçek bunun tam tersi. Kmecova, “Kediler hakkında bilmediğimiz şeyler bildiklerimizden daha fazla. Biyolojileri ve fizyolojileri hakkında çok şey biliyoruz. Örneğin, koku ve koku sinyallerinin onlar için çok önemli olduğunu biliyoruz, ancak kimyasal düzeyde bilmemize rağmen belirli feromon fraksiyonlarının ne işe yaradığını bilmiyoruz.”
VİDEOLARDA DEKOR GİBİ KULLANILIYOR
Büyük ölçüde keşfedilmemiş bir başka alan da, diğer hayvanlar için de geçerli olmak üzere beyinleri ve içinde olup biten süreçler: “Şu anda bu çalışma alanındaki en önemli konu acı ve kedilerin bunu davranış yoluyla nasıl ilettiği. Bu çok fazla araştırılmamış bir alan. Genelde kedilerin birbirlerine nasıl davrandıklarını inceliyorum, çünkü evlerde yaşayan kedilerin sayısı giderek artıyor” diyen Kmecova, kedilerin davranışlarını vücutlarında neler olup bittiğini anlatmak için kullandıklarını belirtiyor.
Kmecova
Aktarayım. Okurumuz, ABD’li Senatör George Graham Vest’in 1870 yılında mahkemede yaptığı bir konuşmayı benimle paylaşmıştı. Konunun detayında ilham verici bir hikâyeye vardı.
1879’dan 1903’e kadar ABD Senatosu’nda görev yapan Vest, esasında bir avukat. Onu da ülke tarihinde hatırlanır kılan şey Missouri kırsalında yaşanan bir olay vesilesiyle mahkemede jüriye yaptığı kapanış konuşması. Bölgedeki bir çiftçi, köpeği Old Drum komşusu tarafından vurularak öldürülünce mahkemeye başvuruyor ve elli dolar tazminat talebiyle dava açıyor.
Jüri dava sonucunda 25 dolar tazminata karar veriyor. Komşu davayı temyize taşıyınca, bu kez köpeği öldürülen kişi iki avukat tutuyor. Birisi Vest.
Vest’in kapanış konuşması tarihe geçti. Bu konuşma, köpek sahibine tazminat kazandırdı ancak ne kadar, bilinmiyor. Gelelim hepimize güzel bir örnek olacak konuşmaya: “Bir insanın dünyadaki en iyi dostu ona sırt çevirip düşmanı haline gelebilir. Sevgiyle yetiştirdiği oğlu ya da kızı ona nankörlük edebilir. Bize en yakın ve en sevdiklerimiz ihanet edebilir. Bir insan sahip olduğu tüm parayı kaybedebilir. Belki de en çok ihtiyaç duyduğu anda serveti elinden uçup gidebilir. Bir insanın itibarı bir anlık düşüncesiz bir hareketle yerle bir olabilir. Başarıya ulaştığımızda bizi onurlandırmak için dizlerinin üzerine çökmeye meyilli olanlar, başarısızlık bulutu başımıza çöktüğünde kötülük taşını ilk fırlatanlar olabilir. Bir insanın bu bencil dünyada sahip olabileceği kesinlikle bencil olmayan tek dost ise onu asla terk etmeyen, asla nankörlük ya da hainlik etmeyen tek dost, köpektir.”
Görkemli konuşma sürüyor: “Sayın jüri üyeleri, bir insanın köpeği refahta ve yoksullukta, sağlıkta ve hastalıkta onun yanında yer alır. Kış rüzgârları estiğinde, kar şiddetle yağdığında soğuk zeminde uyur, yeter ki sahibinin yanında olabilsin. Verecek yiyeceği olmayan eli öpecek, dünyanın hoyratlığıyla karşılaşan yaraları yalayarak iyileştirecektir. Yoksul efendisinin uykusunu bir prens gibi korur. Diğer tüm dostlar terk ettiğinde, o kalır. Zenginlik elinden uçup gittiğinde, itibar paramparça olduğunda, sevgisi bir güneş kadar sabittir. Eğer talih sahibini dostsuz ve evsiz bir şekilde dünyaya sürgün ederse, sadık köpek ona eşlik etmekten, onu tehlikelere karşı korumaktan ve düşmanlarına karşı savaşmaktan daha büyük bir ayrıcalık istemez. Ve her şeyin sonu geldiğinde, ölüm sahibini aldığında ve bedeni soğuk toprağa girdiğinde, diğer tüm dostlar yollarına devam etse de, asil köpek mezarının başında, ölüme kadar beklemeye devam edecektir.” İşte öyle.
Araştırmacılar, hastanelerde hizmet köpeği bulundurmanın personeli elde tutmaya yardımcı olup olmayacağını ve çalışanların zihinsel refahlarını artırıp artırmayacağını inceleyecek yeni bir araştırmanın parçası olarak Cambridge Memorial Hastanesi ile birlikte çalışacakmış. Araştırma projesi mayıs ayında başlıyor.
İLK KÖPEK EMBER
Araştırmada 2022’den beri Cambridge Memorial Hastanesi’nde görev yapan ve işle ilgili stresi azaltmak için hastane personeliyle özel olarak çalışan siyah Labrador cinsi hizmet köpeği Ember yakından izlenecek.
Guelph Üniversitesi›nden yardımcı doçent Basem Gohar, sağlık sektörü işverenlerinin personellerini desteklemek için yeni yollar bulmalarına büyük ihtiyaç olduğunu söylerken şu ifadeleri kullanıyor: “Sağlık çalışanları her gün çok fazla şey yaşıyor ve veriler, örneğin hemşirelerin hastalık iznine en çok çıkanlar arasında olduğunu gösteriyor. Bu nedenle personeli desteklemek ve işyerine bağlılık düzeylerini artırmak için yeni çözümler bulmamız gerekiyor. İleride karşılaşabileceğimiz sorunlardan biri de bakımın sürekliliğidir. Sanırım bunu zaten biraz görüyoruz. Birisi izne ayrıldığında yerine başkasının geçmesi gerekiyor ve bu süreklilik hastalara sunduğumuz hizmeti etkileyebiliyor. Bu da sağlık sistemimiz için çok maliyetli bir durum.”
Gohar, hayvan terapisinin çocuklarda veya ağır hastalıkları olan hastalarda çok etkili olduğunu, Ember’in yalnızca sağlık çalışanlarıyla çalışan ilk ulusal hizmet köpeği olması nedeniyle ondan öğrenebilecekleri çok şey olduğunu söyledi.
KUCAĞINA ATLIYOR
Ember
Uyku alışkanlıklarını değerlendiren ankette evcil hayvanlarla birlikte uyuyan ve uyumayan kişilerin uyku alışkanlıklarını karşılaştırıldı. Sonuçta evcil hayvanlarla birlikte uyuyan katılımcıların, uyumayanlara göre daha düşük uyku kalitesine ve daha fazla uykusuzluk semptomuna sahip olduğu ortaya çıktı. Ancak kedilerle birlikte uyumanın uyku üzerinde olumsuz bir etkisi olduğuna dair kanıt bulunamadı.
Şaşırtıcı bir şekilde, evcil hayvanlarıyla birlikte uyuyan kişilerin yüzde 93’ü evcil hayvanlarının uykuları üzerinde genel olarak olumlu etkisi olduğuna veya hiç etkisi olmadığına inandığını söylüyor. Yani insanlar evcil hayvanlarının uykuları üzerindeki potansiyel olumsuz etkilerinin farkında değil.
Bazı insanlar evcil hayvanlarıyla birlikte uyumanın kendilerine bir rahatlık veya yakınlık hissi sağlayabileceğini bildirse de, evcil hayvanlarıyla aynı yatak odasını paylaşan kişilerin, uykuya dalma veya uykuda kalma yeteneğinizi bozabilecek bir gece gürültüsü, ısı veya hareket kaynağı olarak hizmet etme potansiyellerinin farkında olmaları önemli.
Çoğu insan için evcil hayvanlarıyla birlikte uyumayı bırakmak muhtemelen gerçekçi değil. Peki, evcil hayvanlarıyla aynı yatağı paylaşan kişiler uykularını iyileştirmek için ne yapmalı?
Bazı uzman tavsiyeleri arasında, sizin ve evcil hayvanlarınız için yeterince büyük bir yatak seçmek, yatak takımlarınızı düzenli olarak yıkamak ve değiştirmek ile evcil hayvanlarınızla tutarlı bir yatma zamanı rutini oluşturmak bunu sürdürmek yer alıyor.
EN ESKİ KEDİ VE KÖPEK FOTOĞRAFLARI
İNGİLTERE’de Bradford Ulusal Bilim ve Medya Müzesi, bugüne kadar çekilmiş en eski evcil hayvan fotoğraflarını yayımladı. Görüntülerin arasında fotoğrafçılığın öncülerinden William Henry Fox Talbot tarafından 1830’larda çekilmiş bir kedi fotoğrafı da bulunuyor. Koleksiyonda yazar Mary Mitford’un köpeğinin de 1847 tarihli fotoğrafı yer alıyor. Bu fotoğrafın çekilebilmesi için yazarın köpeğinin yerde 4 dakika hareketsiz yattığı öne sürülüyor.