Paylaş
Böyle anlatıyor Jimi Hendrix, yokluğun dibinde geçen çocukluğunu.. “Sıfırdan Başlamak” adlı kitabında çöp bidonlarının arasında uyumanın cehennemden farksız olduğunu not düşerek.. Önce yokluk sonra da bolluk ve şöhretle başa çıkmak zorunda kalmış bir müzik dahisinin telaşlı, yaratıcı ve çelişkilerle dolu 28 yıllık öyküsü Hendrix’in ağzından yazılmış.. “Benim Hikayem” (Domingo Yayınları)..
HEP MARS’TAKi HAYATI MERAK EDiYORDU
SEATTLE’da Kızıldereli bir bahçıvanın oğlu olarak dünyaya gelen Jimi, 18 yaşına girmek üzereyken çalıntı bir arabayla benzini bitene kadar tur attıktan sonra yakalanınca zorunlu olarak askere alınır. Yoksa hapse girecekti.. “Biraz gitar çalmışlığım vardı ama okullu olmadığım için beni bando takımına almadılar. Ben de o zaman havalı bir tercihte bulundum. Havacı oldum.” 25 yaşına kadar Mars’taki yaşam merakıyla yanıp tutuşur..
25 yaşına geldiğinde ise onun gitarıyla şovuna tanıklık edenler Hendrix’in başka bir gezegenden olduğunu düşünmeye başlar.
ASKERDE AYAĞINI KIRDI VIETNAM SAVAŞINDAN YIRTTI..
ASKERDE paraşütle atlarken ayağını kırar. Geri hizmete çekilir, aylarca patates soyar.
Aslında bu kırık onun kaderini belirler. Stefan Zweig’ın kitabındaki gibi o an yıldızının parladığı andır.. Ayağından sakatlanıp, mecburen terhis edilmeseydi hem fikren karşı olduğu Vietnam Savaşı’na gidip, masumları bombalayacaktı. Hem de “Hayatım” dediği gitarıyla baş başa kalışı gecikecek, belki de çalma hevesi bitecekti..
OTOBAN ÇOCUĞUYDUM..TOZLU BOTLARIM CADİLLAC’IMDI..
KIŞLADAN sonra sırtına geçirdiği gitarla düşer yollara.. Dünyanın gerisini görme özlemiyle.. Tozlu botlarına “Cadillac’ım” der. Serseri de diyordu kendisine, otoban çocuğu da.. ABD’de daima birilerinin arkasında çalmak zorunda kalan Jimi, İngiliz dostu Chas Chander’ın önerisiyle Londra’ya gider. İşte orada hayatı değişir.
Bas gitarda Noel Redding, davulda Mitch Mitchell ile Jimi Hendrix Experience Grubu’nu kurar. Gitar çalmayı kendi başına öğrenen, solak olduğu için dizeleri tersten eklenmiş gitarlarla kitleleri coşturan adamı dünya bağrına bastı artık. Bir saniyenin aslında ne kadar uzun bir süre olduğunu o sürede bastığı 6 notayla öğreten bir sihirbazdı artık. O, aynı zamanda artık bir kültür ikonu.. “İyi olan kazansın, teninin rengi ister siyah, ister beyaz olsun” diyor.
“SEYiRCiYE ELEKTRiK VERMiYORSANIZ BiTMiŞSiNiZDiR”
ÇILGINDI. Gitarını dişleriyle de çalardı. Bir gün konserinde böyle bir şovdan sonra; “Burada Garfield Lisesi’nde olan var mı” diye sorar. “Evetttt” diye bağıran seyirci güruhuna yanıtı, “Defolun gidin lan o zaman buradan” olur. O Lise atıldığı liseydi çünkü.. Jimi Hendrix’e sorarlar. Müziğinin sırrı ne? “Elektrik”.. Cevabında elektro gitar ve seyirciyle arasında oluşan elektrikten söz ediyor.. “Seyircimize karşı sorumluyuz biz. Onlara elektrik vermiyorsak canımız cehenneme derler bize...”
JiMi HENDRiX’iN ELEKTRiĞiNi BiZ DE iSTiYORUZ..
İŞTE tam da bu sözün üzerine futbola geçeceğim. Bizim bitik futbola.. Boş tribünlere.. Birbirini yiyen futbol aktörlerine.. Lig başlayalı 4 hafta oldu. Tribünlerin yarısı bile dolan maçımız yok. Passolig massolig. Sebebi her neyse..
F.Bahçe-Akhisar maçını sadece 2638 kişi izledi. Yazık.. Son 10 yılda ortaya çıkardığımız tek yıldızımız var; Arda Turan.. Honduras Milli Takımı’nın bile yurt dışında oynayan 8 futbolcusu var..
Futbolumuzun da Jimi Hendrix gibi sıfırdan başlaması gerekiyor.. Bunun için birilerinin sahneye çıkıp ağzıyla gitar çalmasına da gerek yok.. Bize artık bir elektrik versinler.. Bizleri coştursunlar.. Sarssınlar.. Temize çeksinler futbolumuzu.. Artık ne yapacaklarsa.. Jimi’nin sözünü ettiği seyirciyi coşturan elektriği veremezseniz korkarım şalter indirilecek.
Paylaş