..Ya o seslere ne dersin adaşım.. Tahta oluktan inen sular, kavak aÄŸaçlarında esen kış rüzgarı gibi uÄŸuldar, taÅŸların kah yükselen, kah alçalan aÄŸlamaklı sesleri kayışların tokat gibi ÅŸaklayışına karışır.. Ve mütemadiyen dönen tahtadan çarklar gıcırdar, gıcırdar..Â
Böyle başlar Sabahaddin Ali'nin Değirmen öyküsü.. Eşsiz bir aşk vardır hikayede.. Öyle bir aşk ki, onu anlatmaya bizim kullandığımız kelimelerin takati yoktur..
Â
"Atmaca" adında muazzam klarnet çalan bir çingene gittiÄŸi her köyde kızları kendine hayran bırakır. Ama o kimseyle ilgilenmez. Ta ki son gittiÄŸi köyde rastladığı deÄŸirmencinin kızına kadar. Kız çok güzel ama küçükken saÄŸ kolunu deÄŸirmenin çarklarından birine kaptırmış.Â
Â
Çingene deli gibi aşık olur bu sakat kıza. Kız da ona aşıktır ama, kendisini bu yakışıklı çingeneye layık bulmuyor. "Kaçalım buralardan" diyen Atmaca'ya "AÄŸam, ben senden noksanım, bana sadaka mı veriyorsun" diye içli yanıtlar veriyor..Â
Â
Atmaca ne etse kızı bu fikrinden caydıramıyor..
Herkes gelir.. Çalar. Sonra klarneti bir köşeye fırlatır, değirmenin çarklarına gider. Bile isteye sağ kolunu değirmene kaptırır. Böylece sevdiği kızla eşitlenmiş olur.
Â
Öyküyü şöyle bitirir Sabahaddin Ali:
"sevgili bir vücutta bulunmayan bir ÅŸeyi kendisinde taşımaya tahammül etmeyerek onu koparıp atabilmek, iÅŸte adaşım, yalnız bu sevmektir."Â
Â
DEDEMİN DEĞİRMEN ANILARI
Â
Dedem anlatırdı. "BuÄŸdayı atlara yükler köye 15 kilometre uzaklıktaki deÄŸirmene giderdik. Yörenin tek deÄŸirmeni olduÄŸu için civar köylerden herkes hasattan sonra buraya hücum ederdi. Sıra beklerdik günlerce.. DeÄŸirmenin sahibi Allahı var bizi iyi ağırlardı.. Adil adamdı. Hiçkimsenin hakkını yemezdi. Büyük bir odada 7-8 kiÅŸi 10-15 gün kaldığımız olurdu. Ne dostluklar kurulurdu orada anlatamam." derdi.Â
Â
ÇocukluÄŸu deÄŸirmenlerde geçmiÅŸ dedemin. DeÄŸirmen sözcüğü belleÄŸimde Lise yıllarıma kadar birlikte yaÅŸam sürdüğüm dedemin bu anılarıyla yer tuttu..Â
Â
DON KÄ°ÅžOT'UN BAÅž DÜŞMANI!Â
Â
DeÄŸirmen dendiÄŸi zaman bir de hayallerinin peÅŸinden oradan oraya savrulan Don KiÅŸot'un yel deÄŸirmenini anımsarım.. Hani sevgilisi Dulsinya için saldırdığı yel deÄŸirmeni var ya, o iÅŸte.. Don KiÅŸot yel deÄŸirmenlerine karşı hiçbir zaman zafer kazanamadı ama onların korkulu rüyası olmayı baÅŸardı!Â
Â
Dedemin anılarındaki, Sabahaddin Ali'nin DeÄŸirmen öyküsündeki ve de Cervantes'in Don KiÅŸot'undaki deÄŸirmenleri anlamakta hiçbir sıkıntı çekmedim.Â
Â
VE GADDAR DEĞİRMENCÄ°..Â
Â
Ancak GençlerbirliÄŸi'nin efsanevi baÅŸkanı Ä°lhan Cavcav'ın deÄŸirmenini anlamadım gitti. Bilmeyenlere yazıyorum bunu Cavcav'ın un fabrikaları var Ankara'da. BaÅŸkent'in ekmek sektörüne önemli katkısı olmuÅŸtur. Yıllardır Ankara'da yaÅŸayan biri olarak Cavcav'ın unundan yapılan ekmeklerden ben de yemiÅŸimdir.Â
Anlamadığım deÄŸirmen bu da deÄŸil.Â
Anlaşılmayan deÄŸirmen Teknik adam kıyımıyla ilgili.. En son takımı iyi bir noktaya getiren Ä°brahim Ãœzülmez'i öğüttü..Â
Â
Cavcav, 38 yılda 62 teknik direktörle çalışmış.. Düşünebiliyor musunuz, 2015'te 11 ayda (1 yıl bile deÄŸil) takımın başına 6 teknik adam getirmiÅŸ.Â
Â
Sevgili Başkan alt-yapı, tesisleşme, borçsuz kulüp, Afrika'dan bulup getirdiğin Kona-Moshoue-Khuse efsaneleri.. Hepsi tamam da senin değirmenin hikayeleri yukarıdaki değirmen hikayeleriyle çok zıt.. Onlar da adalet var onlarda aşk var onlarda hırs var.. Seninkilerde ise gaddarlık var..