Paylaş
İLK buluşmamız geçen yıl Hırvatistan’ın Split kentinde oldu. Milli takının başındaydı. Euro 2012 sonrası ayrılacağını ve yeni heyecanlar yaşamak istediğini söyledi. Nereyi istediğini sorduğumda, “İtalya, İngiltere, Rusya, Almanya’dan teklifler var ama ben sizin ülkenizde çalışmak istiyorum.” dedi ve ekledi “O takım da Beşiktaş. Tam bana göre...”
Şaşırdım. “Neden” diye sordum.
“Türkiye’de oynamış arkadaşım Stjepan Tomas’la konuştum. Bana büyük takımları anlattı ve çılgın taraftarıyla Beşiktaş’ın bana çok uygun olduğunu anladım.”
Sonra Beşiktaş’tan teklif bekledi.. Ama bir türlü bir orta yol bulunamadı. Lokomotif Moskova ile sözleşme imzaladı. İşte o imzadan sonra Euro 2012 grup maçları devam ederken bir kez daha buluştum Biliç’le. Varşova’nın Warka Köyü’nde..
İlk sözü, “Malesef olmadı dostum. Rusya’ya gidiyorum. Ama şunu bir yere yaz, bir gün mutlaka Türkiye’de çalışacağım” oldu. Çok istediği, Beşiktaş’ta artık. O’nu yakından tanıyan biri olarak şunu söyleyebilirim: “Biliç-Çarşı kenetlenmesine hazır olun. İki taraf birbirinin tamamlayıcısı”.. Ve O’nun şu sözü bu konudaki her şeyi ortaya koyuyor: “Seyircinin çılgın çoşkusu kadar hiçbir şey beni motive edemez.”
KÜPELİ, LEAD GİTARİST
Peki nasıl biridir Biliç?..
Her şeyden önce romantik bir adam... Çocukluğu Bach, Chopin, Mozart dinleyerek geçmiş. Ama şimdi tam rock muzik hayranı... Hatta lead gitaristi olduğu bir müzik grubu bile var... Küpe takıyor. Hukukçu ve iyi bir ceza avukatı. Ayda en az 5 kitap okuyor. Özellikle de siyasi portre kitaplarına meraklı. Geçen yıl Putin’in biyografini okuyordu. Rusya’ya gitmeden önce Rus tarihi okuduğunu söylemişti. Şu aralarda da Türk tarihiyle ilgili kitap okuduğunu öğrendim. Bana o zamanlar “kimi önerirsin” dediğinde Nazım Hikmet’i okumasını tavsiye etmiştim. Yine Rusya’ya giderken Rusça öğrenen Biliç, 6 ay sonra Türçe konuşursaşaşırmayın. Hırvatistan’ı iyi izleyenler bilir, Biliç göze hoş gelen futboldan yana. Saha kenarında çok hırslı. Yerinde duramayın bir adam. Rakip teknik adamla saha kenarında en şiddetli tartışmaya bile girer. 2008’de Avrupa Futbol Şampiyonası’ndan Fatih Terim’le girdiği tartışmayı hatırlayın.
Geçen yıl kıl payı kaybettikleri İspanya (Son dakikalarda Rakitic, Modric’in ortasını bomboş pozisyonda Casillas’a nişanlamasaydı, şampiyon Boğalar olamayacaktı) maçında da Del Bosque’ye diklendi ama maç bitiminde hemen gidip onu tebrik etti.
“TERİM’E SAYGIM BÜYÜK”
Biliç’le, Fatih Teim’i de konuşmuştuk. İşte Biliç’in kafasındaki Terim: “Milan gibi bir takımın başına geçmiş bir hoca elbetteki kendisini ispatlamıştır. Klübedeki hırsıyla bana örnek olmuştur. Kazanma hırsımız birbirine benziyor. Eğer Türkiye’ye gelirsem büyük bir çekişme yaşarız. Uluslararası seminerlerde çok karşılaşıyoruz. O’na saygım büyük.” Bu yılki hedefi hakkında Fikret Orman’a Split’te aktardığını paylaşayım: “Şampiyon olacağız. Hem de ilk yıl.”
Bu sıradışı adamın romantizmini söylemiştim. Şöyle diyor: “savaşları romantikler kazanır.”
Türkiye’ye hoş geldin Slaven Biliç..
Paylaş