Paylaş
Röportajımızı takiben merakla beklediğim Jekyll And Hyde müzikalini izleme fırsatım oldu ve tek kelimeyle muhteşem olan bu projede emeği geçen herkesi, -başta Hayko Cepkin, Öznur Serçeler ve Nermin Koçak olmak üzere- tüm yüreğimle buradan bir kez daha kutlamak istedim. Jekyll And Hyde’ı bu denli başarılı kılan unsur, ekipteki herkesin bu işi yetenekleriyle kalbini harmanlayarak yapması olmuş bence. Orkestrasından dansçısına, ışıkçısından oyuncusuna, herkes mi dahiyane iş çıkarır! Evet, aynen öyle olmuş. İzlemediyseniz ilk fırsatta izlemenizi ısrarla tavsiye ederim. Şimdi bana göre süper samimiyet ve içtenlik içeren sohbetimizi sizlerle paylaşıyorum.
Serenad Altan-Hayko Cepkin
Türkiye’deki rock müziğe ilk olarak 2005’te çıkarttığınız ‘Sakin Olmam Lazım’ ile yepyeni bir soluk getirdiniz ve 2007’de çıkarttığınız ikinci albümünüz ‘Tanışma Bitti’ ile inanılmaz bir çıkış yakaladınız. İtiraf etmeliyim ki, ben sizi bu albümünüzle tanıdım. İlk başta müzik tarzınız bana fazla ‘brutal’ geldiyse de baktım ki özellikle ‘Ölüyorum’ ve ‘Melekler’i başa alıp alıp dinliyorum, sözlerin içinde kayboluyor gidiyorum... Gün içinde şarkılar dilime dolanıyor ve adeta sesim haline geliyor. İçinizdeki çığlıkları bu kadar açıklıkla dışa vurabilmek sizin için de hem bir cesaret hem de bir o kadar risk olsa gerek. Bu riski aldınız ve kısa sürede kitlelerin kalbini fethettiniz. Brutal Rock’ı da her yaştan insana sevdirdiniz. Bu süreç sizin için nasıl ilerledi? Ne amaçlamıştınız ve “Bu amaca ulaştım” dediğiniz noktada mısınız?
Her yolculuğun kendi meşakkati elbet ki var. Bizim yaptığımız, zaten meşakkatli olan yolculuğu seçimlerimiz ve hedeflediklerimiz ile ‘ekstra zorlaştırmak’ oldu. Yolunuz, yolculuğunuz daha uzun, daha sabır isteyen bir hale bürünüyor böyle. İşte o zaman neyi ne için yaptığınızı kendinize devamlı hatırlatmanız ve sabır ile milim milim ilerlemesini bilmeniz gerekiyor. Süreç zor olabilir, ama alınan zaferler kolay kazanılan kariyerlere göre çok daha kıymetli ve keyifli.
Şan, solfej dışında ciddi iyi bir piyanist olduğunuzu biliyorum. Evinizde de sık sık piyano başına oturur musunuz ve başka enstrüman çalıyor musunuz? Şarkılarınızı hep evinizdeki stüdyoda mı yaratıp son haline getiriyorsunuz?
Piyano eğitimi ile başlamış olsam da eğitim olarak devamını getirmediğim için kendimi sadece klavyeci statüsünde görebilirim. Yoğun süreçlerde enstrümanım ile çok uzak kalıyoruz ama ara dere mola süreçleri yaratıp, kendisi ile tekrar büyük bir özlem gideriyoruz. Farklı enstrümanlar çalmak çok keyifli ama genelde hobi statüsünde. Tüm kayıtlarımı ev stüdyomda bitiririm. 90’lı yıllarda bu enteresan bir şeydi. Ama artık teknolojik olarak çok ulaşılır ve kolay bir duruma geldi.
Türk Rock’ının Barış Manço, Cem Karaca gibi duayen isimlerinin şarkılarını seslendirdiniz. Nilüfer ile ‘Aşkın Kitabı’nda düet yaptınız (ki ben bu düeti tek geçerim). Ney eşliğinde ‘Demedim mi’yi seslendirdiniz. Bunlar da apayrı bir tat ve deneyim olsa gerek sizin için. Biraz tarzınızın dışında yaptığınız işlerden bahseder misiniz? Size neler kattı tüm bu farklı çalışmalar?
Kendi müziğim dışında farklı eserleri alıp tekrar kaydetmek, hele bir de kendi tarzımı katarak can vermek müthiş bir haz ve öğreti. Müzikal olarak kısır kalmamanıza ve hatta etrafınıza tekrar tekrar bakmanıza vesile oluyor. Bilinen ve sevilen bir şarkıyı tekrar yapmak aslında parçayı hem geleceğe, yani yeni nesile taşıma adına bir misyon, hem de zaten bilinen ve sevilen bir eseri baştan yapıp sevilmeme riskini üstlenmek adına büyük bir risk içerir. Hele bir de belirli bir tarzınız var ise ve bu tarza göre şekillendiriyorsanız işiniz daha da zorlaşır. Bugüne kadar revize ettiğim onlarca eser şükür beğeni görmüştür. Hatta bazıları artık ismim ile anılır duruma geldiği için gururluyum bile.
SEYREDEN EMEĞİ GÖRÜYOR VE SEVİNÇLE ALKIŞLIYOR BİZLERİ
Jekyll And Hyde müzikali ile son derece iddialı ve bir o kadar da başarılı bir iş çıkarttınız. Öncelikle sizi kutluyorum çünkü bu çalışmanızla çok uzun süredir neredeyse kapalı gişe oynuyorsunuz ve müzikal dalında birden fazla değerli ödüle sahip oldunuz. Ben izlerken başka bir dünyaya ışınlandım, büyülendim. Başta siz olmak üzere tüm ekibin performansı ayrı muhteşem ve aranızda seyirciye de geçen muazzam bir sinerji mevcut. Nereden geldi müzikal fikri, yoksa zaten hep var mıydı ve neden Jekyll And Hyde?
10 yıldır Türkiye’de sahnelenmesi için hayali kurulan bir klasik Jekyll And Hyde. Yapım tarafı için en önemli detay ise hazırlıklar bitince, bana teklif edilince, benim kabul edip etmeyeceğimmiş. Bütün planları ve hayalleri 10 senedir zaten benim ismimin çatısı altında düşünüp detaylandırmışlar. Bunu duyduğum zaman çok gururlandım. Bu oyun çok kıymetli bir dünya klasiği ve Türkçe versiyon olarak da dünyada sahnelenen pek çok örneğinden daha başarılı bir sahne yarattığımız inancındayım. Çok çalışıldı. Ama çoook çalışıldı. Zaten seyreden emeği görüyor ve avuçları patlarcasına finalde keyifle, sevinçle alkışlıyor bizleri. Bir hayal ile başlayan bu serüvende, ben de bir hayalimi takdir edilerek hayata geçirdiğim için çok mutluyum. Bizim versiyonumuz da dünya tarihindeki yerini gururla almıştır.
Hiç şaşırmadım, o alkışlamaktan avuçları patlayanlardan biri de bendim zira... Emeğinize sağlık. Peki, Rock’n Coke ve Rock And Dark başta olmak üzere birçok organizasyonda yer aldınız. Bu organizasyonlarda yer almayı daha geniş topluluklarla kucaklaşmak adına bir fırsat olarak gördüğünüzü söyleyebilir miyiz?
Her sahnenin büyüsü farklı. Söyledikleriniz biraz festival sahneleri gibi. Bu sahnelerin de hem ebat hem ihtişam hem görsel hem de kalabalık seyirci olması adına yeri bambaşkadır. Bu sebeple bu tip sahnelerde daha fazla imkân buluruz ve her seferinde farklı versiyonları ile özenle hazırlanırız. Bu sebeple ağırlığını koyan, gerçek bir festival canavarıyızdır.
BUGÜNE KADAR İLGİLENDİĞİM ADRENALİN SPORLARI ŞAHSIMA KAFİDİR
Sıkı bir takipçiniz olarak sosyal medyadaki paraşütle atlama, yamaç paraşütü deneyimlerinizi keyifle izliyorum. Uçmak tam olarak size ne hissettiriyor? Bir de ekstrem sporlarda bundan bir adım sonrası ne olur sizin için?
Müthiş bir haz, anlatılamaz bir deneyim, tahmin dahi edilemez bir duygu. Açıkçası tarifsiz. Siz ve dünya. Baş başasınız. Uçmak insanın en büyük hayali. Bir kuş gibi asla olamasa da insanoğlu uçmak için çok çabalamış. Aklı ile yöntemler bulmuş ve en azından bir parça da olsa kuş olmayı deneyimlemek istemiş. Biz de o deneyimin ucundan tadıyoruz ve bu tadı tarif dahi edemiyoruz. Bugüne kadar ilgilendiğim adrenalin sporları şahsıma kafidir. Bundan sonra yeni bir adrenalinli spor dalına çok da göz kırpabileceğimi sanmıyorum. Mevcudu hatasız kazasız yapmaya gücüm olsun yeter.
Cabbar isimli bir aile ferdiniz vardı. Sizin kadar sizi sevenler de üzüldü Cabbar’ın gidişine... Yeniden hayvan sahiplenmeyi düşünüyor musunuz?
Bizim çok bebeğimiz var. Maalesef bu takdiri ilahi olan duyguyu bu sebeple sıkça yaşadık ve elbette ki yaşamaya devam edeceğiz. Müthiş bir hüzün, ama elden bir şey gelmez. Hayatımıza sevinçler olduğu kadar hüzünler ile de devam edeceğiz. Şu an hanemizde dört köpeğimiz, iki kedimiz, bir de eşeğimiz var. Uzun ve huzurlu bir ömürleri olur inşallah.
İnşallah... Daimi ikametgâhınız Kuşadası. Kuşadası’nı seçmenizin özel bir sebebi var mıdır merak ediyorum. Ben kendimce Selçuk’ta bulunan ve özel uçuşlara açık olan sivil havacılık sahası sebebiyle olduğunu düşündüm ama payı var mıdır?
Eşimle İstanbul’dan taşınma kararı alınca ‘nereye gideriz’ diye çok düşünmedik. Paraşüt faaliyetlerim sebebi ile alışık olduğumuz Selçuk Efes bölgesi bizim için biçilmiş kaftandı. Zamanla hayvanlarımız çoğalınca daha fazla alana ihtiyacımız oldu ve o zaman da Kuşadası bölgesine doğru inmek durumunda kaldık. İki bölgede de faal haldeyiz. Selçuk bizim için çok kıymetli.
Hayatta vazgeçmem dediğiniz 3 şey nedir?
Uğruna mücadele verdiğim her şey...
Son olarak 2024 yılı için yeni projeleriniz var mı? Bize biraz bunlardan söz eder misiniz? Eminim fanlarınızın ve sevenlerinizin en merakla okuyacağı kısım burası olacaktır.
Genelde bu tip konularda ser verip sır vermem. Şu an aklımı dinlendirmeye çalışıyorum. Kafamda birikenleri sıraya koyup, planlamasını yapıp, üzerine çalıştığım bir dönemdeyim. Bu süreçte herkesten kısa sürelerde müsaade istiyorum. Aynı tempo, yaratıcılığı öldürür inancındayım. Her verdiğim konserde sevenlerimizi, izleyenlerimizi büyüleyecek isek önce kendimizi bu büyünün içinde bulmalıyız ekip olarak. Hissedilir bir ara olmayacak ama ben boşluklarımı yarattım. Zaten geçen seneden altyapısını kurmuştum hikâyelerin. Sadece bir imkâna ihtiyacım vardı. Onu da elde etmiş oldum. Özenle hazırlandığımız özel bir yıl olmasıdır amacım. Her yıl olduğu gibi.
Ben de gelecek projelerinizi sabırsızlıkla ve merakla bekliyor olanlardanım. İnanılmaz mutluyum sizi tanımış olmaktan. Bu samimi sohbet için kendim ve Hürriyet Ankara ailesi adına teşekkür ediyorum.
Ben de aynı şekilde, çok teşekkür ederim.
Paylaş