Serdar Turgut: Yine derin düşünceler (No. 18)

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

AVRUPA'da bir ‘‘seyreltilmiş uranyum’’ krizi yaşanıyor. Birçok Avrupa ülkesi panikledi. Yoğun araştırmalar başladı. Bosna'da görevlendirilmiş askerlerin her birinin detaylı sağlık kontrolünden geçirilmesi kararları alındı.

Bizde ise fazla telaş yok.

Askerlerin kontrolden geçirilmesine bile gerek görülmedi.

Yetkililer böylesine banal, sıradan ve önemsiz hastalıkların bizimkileri etkilemeyeceğinden öylesine eminler ki, hiçbir detaylı incelemeye bile gerek görmeden, ‘‘Seyreltilmiş uranyumun Türk askerlerini etkilediğine dair bir belirti yoktur’’ dediler.

Bu tavır bana çok normal, çağdaş ve doğru geliyor sevgili okurlarım.

İki nedenden bu böyle:

1- Biliyorsunuz ki bir Türk dünyaya bedeldir. 1960'lı yıllarda serbest (grekoromen değil) güreşçilerimizle ispatlanan bu gerçek hálá tüm geçerliliğini korumaktadır.

2- Dünyanın dört bir yanındaki fahişelerin tüm gayretine rağmen Türk erkeklerine AIDS'e bulaştırmak bir türlü mümkün olmamıştır.

Bu iki veri durum alt alta koyulduğunda ‘‘seyreltilmiş uranyum’’ tehlikesi bizimkilere vız gelir tırıs gider, tamam mı?

Bunu görmemek için gerçekten biraz salak olmak gerekiyor.

* * *

Fransa'da Ermeni tasarısı kabul edilmiş.

Benim merak ettiğim konu şu: Acaba bu tasarıda da ‘‘sözde’’ lafı geçiyor mu, geçmiyor mu?

Geçmiyorsa bizim devlet bu büyük yanlışın hesabını bu hainlerden mutlaka sormalı.

Orada bulunan parlamento heyetimiz bu işi mutlaka yapacaktır.

Yapamazlarsa da olsun; gelirken bana bir adet Chateau Margaux hediye getirirlerse bütün hatalarını anında unutmaya hazırım, yemin ediyorum.

* * *

Geçenlerde Yalıkavak'tan Bodrum'a doğru gidiyorduk. Rana bana, ‘‘Gel bak şurada bir Türkmen köyü var, gidip gezelim’’ dedi.

Ben de ona bunu katiyen yapmayacağımı, Türklerden fazla hoşlanmazken bir de sonunda ‘‘men’’ taşıyan Türklerden ayrıca hoşlanabilmem için hayatta tek bir neden olmadığını söyledim.

Bunu neden anlattığıma gelince... Kürt liderlerin en üçkáğıtçılarından bir tanesi olan Celal Talabani, yine Ankara'ya gelmiş. Televizyon bu haberi verirken Kuzey Irak'taki Türkmen partilerinden bahsetti.

Bu haberi duyunca yine sinirim bozuldu.

Yahu bari Kuzey Irak'ı rahat bırakalım da orada sadece Kürtler kalsın. Türk(men)ler buraya gelsin. Oturacak yer bulamazlarsa Bodrum'da akrabaları var, gitsinler oraya yerleşsinler.

* * *

Seyreltilmiş uranyum krizi Yunanistan'da başka şekilde yaşanmış.

Göreve gönderilmek üzere olan Yunan askerleri böyle bir tehlikenin olduğunu öğrenince gitme kararına itiraz etmişler ve evlerinde kalmışlar.

Şimdi böyle bir olayın Türkiye'de gerçekleşmesinin sadece hayal bile edilmesi insanın tüylerini diken diken ediyor, değil mi ama? Yani askere görev verilecek ve o sonunda ölüm olduğunu bile bile oraya gitmeyecek HA! Adamın kafasını koparırlar vallahi.

Ve sevgili okurlar, işte biz bu tür şeyler yüzünden katiyen Avrupalı olamayacağız. Bu lafımı da bir kenara yazın, ileride hak verirsiniz bana.

İleride hak verirseniz minnet duygularınız sadece lafta kalmasın; bana para yardımı da yapabilirsiniz.

* * *

THY'nin Bişkek uçağı sis yüzünden Taşkent'e inmek zorunda kalmış.

Uçakta 96 yolcu varmış.

Özbek yetkililer, yolcularda ‘‘Özbekistan vizesi’’ olmadığı için onların uçaktan inmelerine izin vermemişler.

Bu nedenle de yolcular geceyi uçak içinde geçirmek zorunda kalmışlar.

Bu minik haber, birçok soruyu da beraberinde getiriyor:

1- Bişkek de neresi?

2- Oraya gitmek isteyen neden 96 adet insan var? Bu insanlar rasyonel mi, yoksa ruhsal bir hastalık mı geçirmekteler?

3- Özbekistan da neresi?

4- Özbekler de oradaki diğer başka abuk ülkeler gibi Türk mü?

5- ‘‘Özbekistan vizesi’’ diye bir kavram var mı, varsa neden var?

6- Türkiye, Özbekistan'a neden hálá savaş açıp orayı istila etmiyor?

CUMA, 12 Ocak 2001 7

Yazarın Tüm Yazıları