Paylaş
Bu konu korku filmi dizisindeki Jason karakterine benziyor.
Jason'ın ölmesime imkán yok. Öldü, tükendi, bitti zannediyorsunuz, bir de bakmışsınız tekrar canlanmış.
Konumuz da böyle.
Bitmesini istiyorsunuz.
Unutmaya çalışıyorsunuz.
Hatta bilinçaltınızdan bu meseleyi kovmak için psikoloğa bile gidiyorsunuz
Ama olmuyor işte bitmiyor bir türlü, bir yerlerden hortlayıveriyor.
***
Bahsettiğim konu Ertuğrul özkök'ün -ki kendisi son 100 yılın en seksi erkekleri listesine 11'inci sıradan hem de Antonio Banderas'tan bile ön sırada girmeyi başarmış kişidir- Ürdün Kralı'nın cenaze töreninde saraya girip, serbestçe gezmesi. Öğrendim ki konu anlatılanın çok ötesinde boyutlar içeriyor.
Bunu ortaya çıkarmak için araştırmacı gazeteciliğin bütün püf noktalarını kullandım. Hatta kendi cebimden masraf bile yaptım.
Bir büyük super supreme pizzaya mal oldu bana bu araştırma.
Ama feda olsun siz okuyucularıma bu para. Okuduğunuzda inanamayacağınız şeyler öğrendim.
Bugüne kadar sadece Genel Yayın Yönetmeni'nin kendisine yasak olan bölgeye girip, dünya liderleriyle konuştuğunu sanıyorduk.
Ama olayda daha da tuhaf boyutlar var. Bakın neler olmuş o gün:
***
1- Genel Yayın Yönetmeni bir ara sıkılmış ve sarayın üst katına çıkmış.
Bakmış ki bütün kapılar kapalı.
Ve tabii kaçınılmaz olarak kapıları tek tek açmaya başlamış.
İlk açtığı kapıda bir de bakmış ne görsün?
Filistin lideri Yaser Arafat ile Fransa Başbakanı Jacques Chirac resmi görüşme yapıyorlar.
Doğal olarak kapı açılınca herkes susup ona bakmaya başlamış.
O da kapıyı açtıktan sonra hemen kapayıp gitmek ayıp olacağından İÇERİYE GİRMİŞ VE GÖRÜŞMEYE KATILMIŞ. Yemin ediyorum iki gözüm önüme aksın ki doğru ya!
BEŞ DAKİKA OTURMUŞ İÇERDE.
Sonra da bir şey söylemeden çıkmış.
Konuyu Genel Yayın Yönetmeni'ne, on the record yani yazılmak kaydıyla sordum. Neden beş dakika sonra ayrıldın dedim. Bana ‘‘Sıkıldım da ondan’’ dedi.
Bu konuyu burada keseceğim çünkü yazarken tuhaf bir şekilde sinirlerim geriliyor. İçim bir tuhaflaşıyor.
***
2- Ekrandaki o sahneyi hepiniz mutlaka hatırlıyorsunuzdur. Hatta bunu ilerde torunlarınıza filan da anlatacağınıza eminim.
Hani aniden Kral'ın tabutunun başına ilk önce Cumhurbaşkanı Demirel gelmiş daha sonra da onun yanında Dışişleri Bakanı İsmail Cem gözükmüştü. Ve birden tüm ulusun biliçaltına yerleşecek bir surat ifadesiyle sol tarafta Genel Yayın Yönetmeni de ekrana gelmiş ve üçü birlikte dua etmişlerdi ya...
Şimdi orada Genel Yayın Yönetmeni'nin sağ baştan görüntüye girmeden önce Dışişleri Bakanı'na hafif omuz attığı güvenilir kaynaklar ve görgü tanıkları tarafından ifade ediliyor.
Genel Yayın Yönetmeni bu konudaki soruma cevap vermedi, ama sadece gülümsedi.
İsmail Cem nazik bir insandır. Hayatı boyunca tek bir kavgaya karışmadığı da surat ifadesinden, bütün halinden tavrından bellidir. Omuzu aniden yiyince yazık ne yapsın yana kaymış ve böylece o muhteşem görüntü yandan korsan biçimde ekrana gelmiş.
***
3- Mezara yürünecek.
Devlet büyükleri bir araya toplanmışlar.
İlk sırada Clinton ve Demirel var.
Bilin bakalım ikinci sırada kim yerini almış durumda.
Evet evet, o. Yine ve kaçınılmaz olarak o.
Bunun fotoğrafını arıyorum, bulunca bu köşeden ‘‘Batı medeniyetinin çöküşü’’ başlığı altında yayınlayacağım.
Sizi uyarmalıyım. ‘‘Neden ordaydınız’’ sorusuna ise Genel Yayın Yönetmeni, ‘‘Vallahi bilmem, oraya doğru yürüdüm, kimse itiraz etmedi ben de aralarına karıştım’’ cevabını veriyor.
Onun için eğer birazcık kendi ruh sağlığınızı düşünüyorsanız dikkat edin bu soruyu ona yöneltmeyin.
***
4- Genel Yayın Yönetmeni on the record yani yazılmak kaydıyla bana dedi ki: ‘‘Ben yürüyüş kolundaki yerimi beğenmedim. Yanımda Alman Başbakanı Fransa Başbakanı filan vardı. Halbuki ben Clinton'ın yanında yürümek istiyordum.’’
Bana bunu dedi.
Ben 43 yaşımdayım. Bugüne kadar bana söylenen hemen her şeye anında cevap verdim. (Rana'nın dedikleri hariç.) İtiraf etmeliyim ki onun bu sözlerine cevap veremedim. Öyle kalakalmışım. Hatta Rana o anda benim super supreme pizzanın büyük lokması nedeniyle boğulmakta olduğumu bile düşünmüş bir ara.
***
5- Ve son olay.
Cenaze mezara indiriliyor. Buraya devlet büyükleri katiyen alınmıyor. Aileden de kısıtlı insan var.
İki Çerkez, iki Arap muhafız nöbet tutuyor..
Ve bir de Ertuğrul Özkök -ki kendisi son 100 yılın en seksi erkekler listesine 11'inci sıradan hem de Antonio Banderas'tan bile ön sırada girmeyi başarmış kişidir- bulunuyor orada.
Herhalde bunu ben daha söylemeden tahmin etmiş olmalısınız.
Neden, niçin orada, bu belli değil. Karmaşık, çözümü imkánsız bir felsefi problem olarak orada duruyor işte.
Kendisi de bu konuda net bir şey söyleyemiyor. Sadece ‘‘Orada bir ara cebimdeki makineyi çıkarıp fotoğraf çekeyim diye düşündüm ama çok ayıp olacaktı vazgeçtim’’ dedi.
Keşke vazgeçmeseydi. Çünkü o anda bütün herkes onun aslında gazeteci olduğunu bir anda fark edecek ve kendisi 20 küsur gizli servis tarafından aynı anda ve acımasızca kurşunlanarak öldürülen ilk ve son insan olarak tarihe altın harflerle yazdıracaktı ismini.
Paylaş