Serdar Turgut: Yetti gari!






Serdar TURGUT
Haberin Devamı

YABANCI yatırımcılar umarım Türk gazetelerinde yer alan haberlerin İngilizce çevirilerini okuyarak bazı kararlar almıyorlardır.

Eğer bunu yapıyorlarsa o zaman yandık demektir.

Örneğin alın dün Milliyet'te yer alan haberdeki cümleyi.

Enis Öksüz konuşuyor ve diyor ki. ‘‘Ben de, Derviş de yarın bakan değiliz. ÖYLEYSE KENDİ KOMPLEKSLERİMİZLE İLGİLİ KONULARDA HİÇBİR ŞEKİLDE LÜKS İÇİNDE OLMAMALIYIZ.’’

Şimdi bu iki cümlelik açıklamada ilk bölüm bir müjde haber, bir de acıklı haber içeriyor.

Bunun İngilizce çevirisini ‘‘Me and Mr. Derviş will not be ministers tomorrow’’ şeklinde okuyan yabancı yatırımcılar Öksüz'ün yarın bakan olmayacağını büyük bir mutlulukla okurken Derviş'in yarın neden bakan olmayacağını anlamayıp, son derece şaşırıp, bir o kadar da üzülmüşlerdir herhalde.

***

Tabii Öksüz insan mantığına asıl öldürücü darbeyi demecinin ikinci bölümünde vuruyor.

Bu cümle Türkçe'de bile fazla bir anlam ifade etmiyor. ‘‘Türkçe'de bile’’ diyorum, çünkü bilindiği üzere biz Türkler son birkaç yıldır toptan delirmiş durumdayız, sinirlerimiz harap. O nedenle böylesine abuk bir mantık ifade eden bir cümle olsa olsa buralarda anlamlı olabilirdi.

Ama cümle bu coğrafyaya bile fazla gelmiş.

İngilizce'de ise olay iyice kopuyor; ‘‘Therefore we cannot be in luxury concerning our complexes.’’

Böyle bir şey yok abi ya!

Yani bu cümle Batı áleminde bir gün anlaşılır hale geldiği takdirde bilin ki o gün Batı álemi okullarında felsefe okunmasını yasaklamış ve felsefe kitaplarını da yakmaya karar vermiştir.

***

İlk önce acaba muhabir mi bunu kafadan attı da böyle bir laf ortaya çıktı diye ciddi ciddi düşündüm.

Ancak buna pek olasılık vermiyorum, çünkü basında son yıllarda hayal gücü bu cümleyi düşünebilecek boyutta gelişmiş olan muhabir sayısı gerçekten çok azaldı.

Yani şimdi ben Ankara'da muhabirlik yapıyor olsaydım ve siz bu cümleyi gazetede okusaydınız, ‘‘Kesinlikle Serdar atmıştır bunu kafadan’’ derdiniz ve büyük bir ihtimalle de haklı olurdunuz.

Evet, zamanında siyasetçilerin ve bürokratların söylemediği lafları haber diye, bu laflar onlara yakışır diyerek yazdım. Bunu itiraf ediyorum.

Ama meselenin şu boyutu da var. Bir gün bile tekzip yemedim, ağzına laf yakıştırdığım adamlar ertesi gün arayıp ‘‘Yahu ne yaptın sen’’ demedi ve dahası birçoğundan teşekkür de aldım düşüncelerini iyi ifade ettim diye.

Demek istediğim bu laflar Enis Öksüz'e yakışıyor aslında ve evet bunu bizzat kendisi söylemiştir, çünkü artık öyle ağza laf yakıştırarak haber yazacak muhabir pek ortalarda yok.

***

İşin tuhafı da ne biliyor musunuz? Ben girilen bu Telekom kavgasında Enis Öksüz'ün haklı olduğunu da düşünüyorum.

Ortada bir Anayasa ve yasalar var. Kemal Derviş'in Türk Anayasası'nı okumuş olduğunu tahmin etmiyorum.

Çoğunluk milletvekili de okumamıştır bu metni. Öksüz de okumamıştır, bu işle görevlendirilen bir yardımcısı ona yazılanları anlatmıştır. Vatandaşlar ise Anayasa'yı hayatlarında ilk ve son kez haklarında DGM'de onu ihlal etme suçuyla dava açıldığında görürler.

Türkiye'de Anayasa'yı baştan sona okuyan benim bildiğim iki kişi vardır sadece: Süleyman Demirel ve Oktay Ekşi.

Birisi eski cumhurbaşkanı, diğeri de Hürriyet başyazarı. Onun yeri ise kesinlikle sağlam, hatta denilebilir ki şu anda işini kaybetmesi en mümkün olmayan insan bizim başyazarımız. Çünkü diğer yazarların Anayasa'yı okumaya hiç niyetleri yok gibi ve devlet gibi gazete olan Hürriyet'in başyazarı da Anayasa'yı bilmek zorunda ne yazık ki!

***

Laf başka yerlere gitti. Ne diyordum, ha evet Enis Öksüz haklı bu kavgada, çünkü Telekom ile ilgili çıkarılmak istenen yeni düzenlemenin Anayasa'ya aykırı olduğunu görüyor bir ihtimal.

Ve deniliyor ki bu düzenleme yapıldığı zaman birileri dava açar ve iş baştan aşağıya yıkılır.

(Önemli not: Bu birileri kavramına en yakışan ismin Mümtaz Soysal olduğunu bilmem tekrar etmeye gerek var mı?)

Ya Anayasa değişecek ya da yasalar Anayasa'ya uygun olacak. Bunun ortası yok. Türkiye'yi yönetenler bu gerçeği hep unuttukları için Enis Öksüz veya o olmazsa Anayasa Mahkemesi engeline takılıyorlar.

Veya ‘‘Çıkarılan yasalar geriye doğru işletilmez’’ gibi hukuk fakültesinin birinci sınıfında ilk derste öğretilen bir kuralı bile ihlal edip Bankalar Yasa Tasarısı'nda getirilecek yeni ceza hükümlerinin geriye doğru işletilmesini bile düşünebiliyorlar.

Yazarın Tüm Yazıları