Yemiyoruz artık o yalanları

BIKTIM artık yalan duymaktan, ikiyüzlü davranışlardan.

Kendi fikirlerinden bile korkan, doğruları söylemekten korkan, bu yüzden de bu ülkeye çok önemli bir zaman kaybettiren insanlardan da bıktım. Bir ülke düşünün ki son 10 yıl içinde tüm geleceğini tehlikeye atacak şekilde kendi kendini yiyip bitirmiş olsun.

Büyük bir soygun düzeni yaşansın.

Demokrasi her yönüyle darbeler yesin.

Siyaset tamamen meşruiyetini yitirmiş olsun.

Ülke tarihin en büyük ekonomik krizine göz göre göre itilsin. Bugün ilkokula başlayacak minicik çocukların bile geleceği belirsiz olsun.

Ülkenin bütün okumuş, meslekli insanları bir fırsat olsa da kaçsak diye beklemeye başlasın.

Ve bu ülkenin o hale gelmesinde büyük rolü olan bir siyasetçi askerle kavga çıkardı diye bir anda demokrasi savunucusu gibi yorumlanmaya başlasın.

Nedir bu anlamıyorum? Nedir bu belkemiksizlik, bu ilkesizlik bunu anlamış değilim açıkçası.

Böyle bir şey olabilir mi? Ülkeyi bu hale getirenler bu saatten sonra demokrasi savunucusu haline gelebilirler mi?

Ha rol icabı belki gelirler de bunu biz yer miyiz! Bırakın canım sizde Allah aşkına, vatandaşlar o aşamayı çoktan geçti. O yalana inananlar ve inanır gibi görünenler de uzatmaları oynuyorlar sadece.

Askerin yayınladığı metin sadece ulusal güvenlik meselesiyle ilgili değildir.

O metinde ülkeyi soyanlardan, ilkesizlerden, geleceğimizi karartanlardan da bahsediliyordu, vurgu oradaydı. Bir tek isimler verilmemişti ama vatandaşlar o isimleri de bu metne kendileri yazdı çoktan zaten. TUSİAD, bazı yazar arkadaşlar, bazı siyasetçiler demokrasi kavramını ilkokul yurttaşlık bilgisi kitabından alıntı yaparak yazıp konuşuyorlar gibi bir izlenim veriyorlar.

Yazdıkları, konuştukları ülkenin durumunun somut bir analizine dayanmıyor, ülkeyi nasıl kurtarırız sorusundan da kaynaklanmıyor.

Bir refleksle askere karşı çıkıyorlar ve böylece demokrasi yanında yer aldıklarını zannediyorlar. Yanında yer aldıkları demokrat da Mesut Yılmaz ha! Bırakın bunları geçin, oynamayın artık bu oyunu. Gerçekleri itiraf etmekten korkmayın, korkmayalım ki bu ülkenin önünü açacak bir süreç başlayabilsin artık.

***

Ulusal güvenlik meselesinde de yalan söyleniyor, palavra atılıyor.

Bugün dünyadaki en demokratik ülkelerde bile Türkiye'de var olduğu gibi ulusal güvenlik meselelerinde yön gösteren bir metin vardır.

Bu seçmen önünde oralarda da tartışılmaz.

Bu gizli metnin var olması demokrasiyle de çelişmez. Örneğin ABD'de başkan seçilir, ama işe iki ay sonra başlar.

Aradaki dönemde ağırlıklı olarak bu metin ona anlatılır, iktidar değişir ama devlette süreklilik sağlanır. ABD'de de iç düşmanlar vardır ve buna yönelik devlet politikası da vardır.

Dünyanın en eski ve köklü demokrasisi İngiltere'de bu gizli metin aynen vardır.

Terörist faaliyetlere yönelik İşçi Partisi ile Muhafazakar Parti politikaları arasında tek fark olmaması işte bu nedenledir.

Vaktiyle her iki partinin de iktidar dönemlerinde IRA militanlarının BBC'de konuşmalarının kendi ağızlarından verilmemesi işte bu metin sayesinde mümkün olmuştur.

Devlet adamlığı hem bu metni bilmek, buna inanmak, onun doğrultusunda çalışmak, hem de ülkesinde demokrasiyi geliştirmeye çalışmak demektir. Bir itirazı varsa da bu metne devletin mekanizmaları içinde görüşünü söylemektir.

Hem bu metni bileceksin, hem bu metinde yer alan saptamalar doğrultusunda yıllarca ülke yönetiminde görev alacaksın, sonra günün birinde bu metinden şikáyete başlayacaksın, bunu da yemeyiz.. Yalan söylenmesin artık insanlara, kimi kandırdığınızı zannediyorsunuz ki? Bu metin sadece devlet adamları tarafından bilinmelidir, bunun demokrasiyle alakası yoktur, önemli olan bu metin ile demokrasiyi uyumlu kılacak basireti gösterebilmektir. Komşuları Kanada ve Meksika olan ABD'de bu metin ahali önünde tartışılmazken bunun demokratik olur diye Türkiye'de yapılmasını istemek en azından makul değildir.

Bugün Şaron'un ziyaretine en fazla tepkiyi dinci kesim veriyor. Demokratik hakları istediklerini söylerler. Ancak bir şeyi unutuyorlar. Şaron ülkemize bu ziyareti İsrail ile imzalanan bir güvenlik işbirliği anlaşması çerçevesinde yaptı.

Bu anlaşmayı dönemin başbakanı Necmettin Erbakan o gizli metin nedeniyle imzaladı.

Bu ne ikiyüzlülük? Sen bir devlet adamıysan, eğer ulusal çıkarların bu anlaşmayı imzalamayı gerektiriyorsa o zaman görevin kendi seçmenine bunu gizli metinleri afişe etmeden açıklamak, onları ikna etmek olmalıdır. Ama tabii o da devlet adamı değil sadece bir taşra zihniyetli siyasetçi. Aynen bugün taktik icabı kavgalar çıkararak ülkenin vaktini harcayan kişi gibi yani o da. Her şeye rağmen benim içim rahat, çünkü bu ülkede önemli insanlar hem gerçekleri görüyorlar hem de kimin yanında duracaklarını çok da iyi biliyorlar. Bu gerçeği hálá daha göremeyenler çok yakında görecekler, merak etmeyin.
Yazarın Tüm Yazıları