Serdar Turgut: Yanlış umutlara kapılmayın

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

ABD Başkanı Bill Clinton ve İngiltere Başbakanı Tony Blair aynı anda bir basın toplantısı düzenleyerek ‘‘insanın gen haritasının tamamen çıkarıldığını’’ açıkladılar.

Ve iki lider daha da ileriye giderek ‘‘çok yakında, kanser, Alzheimer gibi hastalıklarla mücadelede büyük adımlar atılacağını’’ müjdelediler.

Bu iki iddia da doğru değil. Sonu hüsranla bitecek hayaller kurulmasın, yanlış umutlar doğmasın diye bunu yazmak zorundayım.

Tabii ki sonuçta bu başarılar elde edilebilir. ancak ‘‘çok yakında’’ olmayacak bunlar çünkü dün bu konuda okuduğum tüm bilim álemi işin daha henüz başında olunduğunu, gidilecek çok mesafenin bulunduğunu ve çözülmesi gereken daha pek çok problem olduğunu net olarak ifade ediyor.

Dolayısıyla çok yakında normal insan yaşamının ortalama 95 yaş olacağı, hastalıkların kısa sürede çok daha etkin tedavi edileceği, insanın giderek ölümsüzleşeceği yolundaki laflar palavradan ibaret.

* * *

Kamu tarafından finanse edilen ve iki lider tarafından bitirilmiş gibi açıklanan projede yer alan verilerden yüzde 66'sı henüz daha ‘‘müsvedde’’ aşamasında.

Daha önce alınan kararlarda bu yüzde 66 arasında yer alan her genin de en azından 10 kez daha test edildikten sonra netleştirilmesi ve açıklamanın öyle yapılması gerekiyordu.

Gen haritasında 3 milyar 100 milyon birim adet enformasyonun yer aldığından bunun yüzde 66'sının en az 10 kez daha test edilmesinin anlamı bilmem açık mı?

Gen bilimiyle ilgilenenler, insan geninin bilim adamlarını durmadan şaşırtıcı şekilde davrandığını ve bir testte elde edilen sonucun diğer teste farklı çıkmasının çok da az görülen bir şey olmadığını söylüyorlar.

* * *

Yani anlayacağınız her şey çok erken açıklandı. Tabii ki yapılan çalışmaların önemi çok büyük, ancak çalışmayı fiilen yapanlar bile erken sonuçlara atlamanın ve dahası önemli hastalıklar artık yok olacakmış gibi açıklamaların prematüre olduğunu söylüyorlar.

Peki ama Clinton ve Blair neden bu açıklamayı böyle alelacele yaptılar?

Cevap çok basit aslında:

1- Bill Clinton 6 ay sonra başkanlığı bırakacak. 8 yıldır o koltukta oturdu, kendisiyle ilgili sadece seks skandalları ve yolsuzluk iddiaları hatırlanıyor. Her lider gerisinde iyi hatırlanacağı, kendisinin gurur duyacağı bir şeyler bırakmak ister. Bu istek hele de Clinton gibi genç bir insanda çok daha fazla olmalı. Ancak Clinton ne kadar kafa yorarsa yorsun, neye elini atarsa atsın fazla önemli bir iş başaramadı. Tek sarıldığı konu Amerikan ekonomisinin sağlıklı yapısı, o konuda da herkes ‘‘Başkan olmasa da bu ekonomi tıkır tıkır işler’’ diye düşündüğünden Clinton'ın gider ayak iyi bir konuda kendisine paye çıkarmaya çok ihtiyacı vardı.

2- Kendisinin ne kadar modern ve akılcı olduğu söylenirse söylensin Tony Blair başarılı bir politikacı olmadı. Bu işler için öyle saç modeli iyi olmak, arada bir blucin giymek, çocuğuna bakmak için izine çıkmak gibi popüler eylemler yetmiyor. Blair hem partideki gücünü kaybediyor, hem de toplumda gereken liderlik vasfını da kazanamadı. Son olarak Blair, Londra Belediye Başkanlığı için İşçi Partisi'nden ayrılıp da bağımsız adaylığını ilan eden ve sonuçta da belediye başkanlığını kazanan Ken Livingston karşısında büyük bir mahcubiyete uğradı.

Anlayacağınız yaş itibarıyla da arkadaş olan bu iki liderin bu aşamada kendilerini iyi gösterecek bir olayı sahiplenmeye ihtiyaçları vardı. İnsan sağlığından daha önemli bir şey de olamayacağına göre ikisi de bu konunun üstüne zamansız atlayıp, işin içine fanteziler de katıp açıklamalar yaptılar.

* * *

Türkiye'de de, Amerika'da da basın hemen hemen aynı. Her olaya hemen hemen aynı tepkileri veriyorlar.

Çünkü dünyada da, Türkiye'de de ‘‘iyi habere’’ ihtiyaç var. İyi haber satıyor, iyi haber mutlu ortam yaratıyor...

Dolayısıyla olan biteni ilk gün araştırmadan veren dünya basını bu olayda en az suçlanacak kurum aslında, çünkü en azından bu konuda niyetler iyi.

Şimdi işin ikinci günündeyiz ve tabii ki benimki gibi ‘‘çatlak sesler’’ de yükselmeye başlayacak her bir taraftan.

Yazarın Tüm Yazıları