Paylaş
Bence Türkiye'nin son derece hatalı bir turizm stratejisi var. Büyük kalabalıkları turistik beldelere çekip, insan sayısının fazlalığı ile paralar kazanmaya çalışıyoruz.
Ancak kime sorsanız, yarımadaya gelen yabancı turistin az paralı oluşundan yakınır burada.
Orta ve aşağı gelirli İngiliz turisti akın akın gelir buraya, ucuz otellerde kalır, minimum para harcar, kalabalık arttıkça da esnaf onca emekten sonra para kazanmaya başlar.
Bu da senenin beş ayı böyledir, yılın geri kalan bölümünde sinek avlar herkes.
Paralı turist fazla gelmez buralara. Çünkü onu çekmek için deniz, güneş yetmiyor.
Başka şeyler olması gerek; onların da ne olduğunu sonra tartışacağım.
* * *
Tabii asıl yerli turist Bodrum'un can damarı. Haziran 15, Eylül 15 arası burada ‘‘mevsim’’.
Para kazanılacak zaman bu. Aslında fiilen de iki ay. Çünkü para harcama potansiyeli olanlar, o iki ayda gelip ne yapacaklarsa yapıyorlar.
Deniz ve güneş gayet tabii ki önemli onlar için, ama daha da önemlisi eğlence olması.
* * *
Açıkça görülmektedir ki durum böyle devam edemez.
Bodrum, turizm mevsimini 8 aya çıkarmalı, hatta 12 ay turist çeken bir yer olmalı.
Bunu da yapabilir.
Şimdi bu yapılabilir teorik olarak da, nasıl çağıracaksınız yabancı turisti?
Buna adım atmadan önce dünya trendlerine bakmak lazım.
Yanlış bir adım felaket olabilir çünkü.
Paralı turist, deniz ve güneşi her yerde bulabilir. Lokantanın da álásını bulur.
Ancak bu yarımadada hálá başka yerlerde bulunması zor olan bir şey var. Hava çok temiz, doğal yaşam var, deniz kirletmek için çabalayanlara rağmen hálá birçok yerde pırıl prıl.
Çevreci, tabiatı seven, bu güzellikle olmak için para harcayabilecek insanların sayısı çok fazla dünyada.
Asıl onları çekmek lazım buralara.
* * *
İşte bu noktada Yalıkavak'ın önemi ortaya çıkıyor.
Bu tür bir turistin gelebileceği ender yerlerdendir Yalıkavak.
Şimdi marinanın böyle bir yerin geleceğine neler katacağını, neleri de götüreceğini tartışmak gerekiyor.
Bir kere marinanın yapıldığı yer, dünyada güneş batışının en muhteşem olduğu yerlerden bir tanesinin tam göbeğinde.
Yalıkavak'ta güneşin batışı dünyaca ünlüdür. Bu bir abartma değildir, çok yabancı gelir buralara bunu seyretmek için. Marina yapılırsa farklı bir görüntü ortaya çıkacağı kesin.
İkincisi, marina var olursa eğer, tabiatın ilkelliğinin güzelliğiyle var olan bu koy artık olmayacak.
Üçüncüsü, marinadan kaynaklanan kirlilik, belki iki yıl içinde değil ama kümülatif olarak yıllar içinde koyu bitirecek. Hem koku olacak, hem de deniz ölmeye başlayacak.
Foklar da ölmemek için başka diyarlara göç edecek gayet tabii.
Dördüncüsü, bu koy dünyada sörf yapılması için seçilmiş ender yerlerden bire tanesidir.
Çünkü rüzgár batıdan eser, akıntı koyun içine doğrudur ve sörfçünün açık denize atılması mümkün değildir. Marinayı yapanlar koyun ortasına kadar olan bölümü kapayacaklar ve sörfçülerin de tadını kaçıracaklar.
* * *
Bunlar olacak ve biz, Yalıkavak'a gerçek harcama gücü olan turisti çekme potansiyelini tamamen kaybedeceğiz.
Onlar başka yere gidecekler, marinayı kullanan yatçılar bence beklendiği kadar para harcamayacak (bunun nedenlerini dün yazdım) ve deniz pislenip, koyda koku olduğunda da ne yazık ki buranın can damarı olan yerli turisti bile kaybetme ihtimali ortaya çıkacak.
Yatırımı yapanlar bu tür olasılıklardan hiç korkmuyorlar. Kendilerinden eminler. Bilgisayar programına dayanan çalışmalar yapmışlar.
O bilgisayar programı, marina yapılması için en uygun olan yerin de burası olduğunu söylemiştir muhakkak!
Burada insanlar korkuyorlar. Acaba geleceğimizi mi tehlikeye atıyoruz diye soruyorlar.
Şimdi dikkatli olmalıyız. Ben uyarılarımı yapıyorum. Ben yıllarımı dünyanın tüketim merkezlerinde yaşayarak geçirdim. Yatırıma, lüks mağazalara, güzel restoranlara gayet tabii ki karşı değilim.
Hatta marina daha uygun bir yere yapılsaydı, belki de açılacak mağazaları en çok kullanacak kişi ben olabilirdim.
Ama tehlike büyük. Ben bu işlerde yatırımcının iyi niyet açıklamalarıyla yetinmem. Burası Türkiye; bu ülkede uçak inemeyen havalimanı bile yapıldı.
Kamu otoritesi görevini tam yapsın ve eğer bir tehlike yok diyorsa da açıkça ortaya çıkıp söylesin. Sorumluluğu üstlensin.
Var diyorsa da hemen gereğini yapsın.
Paylaş