Üzüntülerimin bedelini ödeyin

SON günlerde Hürriyet üst düzey yönetiminden darbe üstüne darbe yemeye başladım.

Bir süredir İcra Kurulu'nda benim yazı yazmama bir süre daha izin verilmesi ancak bunun karşılığında üst yöneticilere sesli veya görüntülü olarak varlığımı belli etmemem yolunda bir karar çıktığı yolunda şüphelerim vardı.

Bu korkunç şüphe beni içten içe yiyip bitiriyordu, sonunda artık böyle yaşamanın imkánsız olduğuna karar verip bunun doğruluğunu araştırmak üzere Hürriyet'e gittim.

Onların sıkça görüldüğü yolunda ihbarların geldiği koridorlarda dolaşmaya başladım.

Büyük bir sessizlik hüküm sürüyordu koridorlarda. Bütün üst düzey yöneticilerinin kapıları sıkıca kapalıydı, kimse dışarıya çıkmıyordu , hiçbirisiyle tesadüfen karşılaşmama imkán yoktu.

İhbar gelmişti benim dolaştığım konusunda etrafta, böyle olmalıydı çünkü onca sessizlik içinde ben ellerimi havaya kaldırıp ‘‘Yüce Tanrım, tüm üst düzey yöneticilerimizi kolla, onları bizden ayırma, onları bize bahşettiğin için teşekkürler ederim’’ diye haykırmama rağmen, bu çığlığım soğuk koridorlarda yankılanmasına ve eski Türk filmlerinde sevgilisini zengin kocaya kaptıran fakir ama namuslu gencin haykıran sesi gibi bir efekt çıkarmasına rağmen kimse dışarılara fırlamadı.

Ben de çaresiz, İcra Kurulu'nun aldığı gizli karara boyun eğmekten başka çare kalmadığı gerçeğini artık kalbimin ta derinliklerinde hissederek eve döndüm.

Evde görünmemin de insanlarda fazla coşku yarattığını söyleyemem ama tabii o tamamen farklı ve belki de çok daha acıklı bir başka yazının konusu olacak kadar zengin içerikte bir meseledir.

* * *

Bana karşı olan bu tavrı benim açımdan daha netleştiren bir başka olay daha var, eminim bu sizin de dikkatinizi çekmiştir.

Hafta başından bu yana sabah gazeteyi açtığımda kendi yazımı bulmam katiyen mümkün olmuyor.

İlk gün bu olduğunda, yazımı 7'inci sayfada her zamanki yerinde göremediğimde sonunda atıldığımı, bunu bana kimin söyleyeceğine karar veremedikleri için meseleyi oluruna bıraktıklarını, yazımı gazetede göremeyince mesajı alacağımı umduklarını düşündüm.

Yazının 17'nci sayfada olduğu daha sonra ortaya çıktı ancak ben panikten o sayfaya da uzun süre baktığım halde yine de görememiştim yazıyı ve ancak Rana'nın ‘‘Yeter artık kendine gel!’’ demesiyle yazıyı görebildim sonunda.

Hemen her gün aynı şey oldu tüm hafta boyunca ve ben her gün hiç istisnasız olarak aynı paranoyayı yaşadım, panik ataklar oldu, bir süre manasız bedbahtlıklar yaşandı.

Bir de işin içinde ince bir komplo da var gayet tabii ki. Tamam ilan var, yazı uçacak sayfadan da her gün yazıyı farklı yerlere koyuyorlar ki beni şaşırtıp, panikletsinler, bunu da planlamışlar yani.

* * *

Sevgili okurlar.

Büyük manevi baskı altındayım.

Hafta boyunca büyük acılar çektim, toplum önünde prestijim sıfırlandı.

Kendimi aşağılanmış hissediyorum, artık beni kimse sevmiyor, gazete içinde itibarım eksi düzeylerde geziyor.

Bütün bunların bir bedeli olmalı, bir şekilde çektiğim manevi acıların karşılığı bana verilmeli.

Fazla bir şey istemiyorum.

Sadece yazılarımın her gün başka sayfalara gitmesine neden olan ilanda sözü edilen BMW'den bir adet rica edeceğim.

Fırsatçılık yaptığımı lütfen düşünmeyiniz, oraya ne ilan alınacağına ben karar vermedim ya, süt ilanı verilseydi bir adet süt, çikolata ilanı verilseydi bir adet çikolata alarak tatmin olacaktım ama bunu yapmamışlar BMW ilanı koymuşlar, bu nedenle de bana yapacak bir şey kalmamış durumda artık.

Burada ilkeler söz konusu, lütfen bu ilkeli tavrımı bozmayın, gerekeni yapın.

Şimdiden teşekkür ediyorum ve şunu bilin ki manevi acılarımın daha şimdiden azalmaya başladığını hisseder gibiyim.
Yazarın Tüm Yazıları