Serdar Turgut: Ulusal Program







Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Ben aslında iyi bir gazete okuyucusu değilim. Haberler son derece kafamı attırdığı için hızla kötü bir okuyucu olma yoluna da gidiyorum. Ancak zaman zaman bir haber gözüme takılınca da onu dibine kadar okuyorum.

Avrupalı olabilmemiz için ne yapmamız gerektiğini anlatan Ulusal Program geçen hafta açıklandı.

Anladığım kadarıyla programın sadece 10 sayfası filan tam Avrupalı olmak için yapılacakları anlatıyor.

Geride kalan 990 sayfada ise Türkiye'nin ‘özel koşulları’ anlatılarak ilk 10 sayfada anlatılanları neden tam olarak yapamayacağımız açıklanıyor.

Neyse, konumuz şimdi bu değil. Ben zaten Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne katılmasına karşıyım, bunu daha önce de açıkladım.

Oraya katıldığımız takdirde Avrupa ülkeleri de bize benzemeye başlayacaktır ki bu da insanı son derece panikleten bir olasılık. Bunu istemediğim için karşıyım bizim tam üyeliğimize. O nedenle Ulusal Program'daki Türkiye'ye özgü koşullarla dalga geçmeye niyetim yok.

Bu sefer niyetim çok daha iyi.

Hürriyet Gazetesi'nde (Yazının bu aşamasında ayağa kalktım, hazırola geçtim ve EN BÜYÜK HÜRRİYET BAŞKA BÜYÜK YOK diye bağırdım. Bu, bizim üst yönetime atılmamam karşılığında vermiş olduğum tavizlerden sadece bir tanesiydi) geçen perşembe ‘Lokantada kadın tuvaleti şartı’ başlığıyla sürmanşetten bir haber vardı.

Bu haberi derin incelemeye aldım.

İşte sonuçlarım:

*

Kadın tuvaleti olmayana lokanta çalıştırma ruhsatı verilmeyecekmiş.

Bu Avrupalı olmak için olmazsa olmaz bir kural olamaz.

Eğer durum böyle olsaydı Fransa'nın bugün hemen Avrupa Birliği'nden atılması gerekirdi.

Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök -ki kendisi eskiden Köylü Derneği asil üyesiydi- Paris görmüş insandır, bu başlıkla haberi neden sürmanşet yaptırdı anlamak mümkün değil.

Paris'te lokantalarda bırakın kadın tuvaletini, tek bir tuvaleti bile bulabilirseniz şanslısınız demektir.

Yani orada lokantalarda bir tuvalet mutlaka vardır tabii de arayıp bulmak zordur. Bulsanız kapıdan içeriye girmeniz imkánsızdır, kadınsanız çömelmeniz mümkün değildir, erkekseniz pantolonunuza işemeniz hemen hemen kesindir.

Ayrıca tuvalette gayri ihtiyari ereksiyona uğrarsanız o zaman da tuvaletten dışarıya çıkmanız gerekecek ki bu da hoş bir şey değil.

Anlayacağınız orada lokantaların hemen hepsinde küçücük tek bir hela vardır ve buna rağmen Fransa Avrupa Birliği üyesi olabiliyorsa biz haydi haydi oluruz üstelik katılım sürecimiz de hızlanır.

*

Haberde ‘ayıplı ürün’ diye bir kavram kullanılıyor.

Ayıplı ürünün zararı karşısında tüketici korunacak deniliyor.

Ben bu ‘ayıplı ürün’ kavramını anlamadım. Defolu üründen farklı olmalı bu.

Herhalde ayıplı üründen kasıt yapay cinsel organdır. Bunu çözdüm çözmesine ama yapay cinsel organ tüketiciye nasıl zarar verecek ki. Bu kez de bunu anlayamadım.

Haber içinde anlatılması mutlaka gerekli olan bu konuyu es geçtikleri ve okuyucu açısından da ‘Anneler işyerinde emzirebilecek’ konusundan çok daha heyecan verici olabilecek bu konuyu bize anlatmadıkları için üst yönetimi bir kez daha kınıyorum.

*

Doğum sonrası kadın çalışanın kocası 6 ay süreyle ücretli izin alabilecekmiş.

Haberde bu unsuru okuyunca hayatta ilk kez 45 yaşında çocuk olayına sempati ile baktım.

Düşünsenize 6 ay yazı yazmayacağım ve Hürriyet bana maaşımı tıkır tıkır ödeyecek. Gerçi son krizden sonra bu ödemeyi yapmakta zorlanmazlar ama olsun yine de onları üzer bu karşılıksız para vermek biliyorum!

Altı ay bu parayı alabilmek için çiftin kendilerine bir yardımcı tutmaya güçlerinin yetmeyeceğini ispat etmeleri gerekiyormuş.

Krizden sonra eminim Türkiye'de hiçbir yetkili -ki bunlara bizim üst yönetim de dahil- insanlardan böyle abuk bir şeyi ispat etmeye çalışamalarını istemez. Bırakın yardımcı almayı, insanlar ne yapsak da evdeki nüfusu azaltsak diye düşünüyorlar, onun için bu yardım herkese otomatikman verilmeli.

*

Masa başında çalışan bir işçi ortopedik koltuk talep edebilecekmiş.

Bu tanım bana tam uyuyor. Sürekli masa başındayım ve hukuki statüm de işçi olarak geçiyor bordrolarda.

Tabii ki bu hakkımı talep edeceğim bizim üst yönetimden.

Ancak benim durumumu ortopedik koltuk kurtarmaz. Carpal Tunnel Syndrome'dan tutun, hemoroide kadar her şey oluşmuş durumda bende masa başında oturmaktan.

Şu Hürriyet için yapmadığım kalmadı, saçımı başımı süpürge ettim yemin ediyorum.

Bana ortopedik bir ev lazım kardeşim, ne yapın ne edin bulun bunu, sonra yakında Stephen Hawking gibi olacağım ve o zaman taleplerim daha da artar bakın söyleyeyim size.

*

Sonuç olarak hijyen koşullarda üretilmediği tespit edilen ürünler piyasaya sürülemeyecek şeklindeki Ulusal Program maddesine deyinerek meseleyi bitirmek istiyorum.

İstemez kardeşim, AB filan bırakın bu işleri, Avrupalı olacağız diye aç mı kalalım yani. Haydi be gidin oradan!..

Yazarın Tüm Yazıları