Paylaş
Bu yazı ‘‘skatoloji’’ üzerinedir. Skatoloji ‘‘dışkı bilimidir’’. Bunu baştan yazdım ki tedbirinizi önceden alın, kendinizi manen hazır hissetmiyorsanız yazıyı okumayın.
*
İnsanlar ilk başta tepkiyle yaklaşsalar da ‘‘skatoloji’’ son derece ciddi bir bilim dalıdır.
Herkes burjuva devriminden, sosyalist devrimden bahsediyor.
Bence insanlık açısından en büyük devrim, kanalizasyon sisteminin icat edilmesidir.
Bunu daha önce de yazdım, Profesör Ralph A.Lewin, ‘‘Merde’’ adlı kitabında kanalizasyon öncesinde dünyanın büyük şehirlerinin halini anlatır.
Okuyunca bugün veri olarak kabul ettiğimiz altyapının nasıl da kocaman bir yaşam biçimi değişikliğine yol açtığını anlarsınız.
*
Her kültürün ‘‘dışkı’’ ile özel bir ilgilenme biçimi vardır.
Kültürlerdeki bu farklılık, hemen her ülkede tuvalet düzenlenmesinin farklı olmasıyla da kendisini açığa vurur.
Örneğin Japonlar, en komplike, teknolojik açıdan en modern tuvaletleri icat ederler.
Bu da çok normaldir, çünkü Japonya'da insanlar çok küçük yaşlardan itibaren ‘‘dışkı’’ ile tuhaf bir ilişki içindedirler.
Bugün Japonya'da oyuncakçı dükkánlarında en fazla üretilen yerli oyuncağın dışkı üzerine temalardan olşması bu nedenledir.
Ayrıca Japonya'da dışkıyla ilgili çocuk kitapları, dışkıyla ilgili oyunlar ve kahramanı bir dışkı olan çizgi film de vardır.
Şimdi burada açıklaması zor, sadece bana inanmanızı isteyerek bir şey de eklemeliyim; Japonlar bu yetişme tarzları nedeniyle cinselliklerinde de dışkıyla ilgili temayı çok fazla kullanırlar.
Bunu anlamak belki zor, ama durum böyle ve bunun nedenleri de yetişme biçimiyle bağlı net olarak.
*
Yazılarını zevkle okuduğum Mine G. Kırıkkanat, Radikal'deki köşesinde 18 Şubat günü bu skatoloji meselesine değindi.
Şöyle diyor Kırıkkanat: ‘‘Aslında bir cinayet davası olan Kaplancılar mahkemesinin bu duruşması, Yargıç Ottomar Breitling'in bir uyarısıyla başladı. Breitling, Kaplancı müritlerden ‘Bundan böyle aptes almamalarını' istedi ve aptes alırlarsa alanlar hakkında tazminat davası açacaklarını belirtti.’’
Aman durun, hemen vicdan özgürlüğünden, hınzır Hıristiyanlar’ın İslam'a zulmünden filan bahsetmeye başlamayın.
Çünkü konu o değil, konunun dinle filan alakası yok.
Devam edelim Kırıkkanat'ı okumaya:
‘‘Metin Kaplan ve müritleri, Düsseldorf Yüksek Eyalet Mahkemesi tuvaletlerinde aptes alır, yani temizlenirken, tuvalet ve lavaboları káğıtlarla tıkamış, sifon çekmedikleri için tuvaletler, tıkadıkları için lavabolar taşmış, aptesli zevat, zaten tuvaletten çok ortalık yere dışkılamış ve bu dışkı öbeklerini parmak parmak alarak duvarlara sürmüşlerdi. Böyle bir manzarayı hiçbir Alman yargıç uyduramaz, çünkü tasavvur edemez.’’
*
Ne kadar fantastik bir olay değil mi?
Çetin Altan yıllarca bu konuyu yazdı, bizde tuvalet kültürü son derece azgelişmiş halde.
Üstelik bu kültürsüzlük, laik ve antilaik kesime eşit derecede hákim.
İstatistik yapmadım, ama geçen gün havalimanında tuvalete gideyim dedim, iç hatlarda üzerine etrafa dışkı bulaşmamış tek bir tuvalet bile yoktu.
Tuvaletler demokratiktir, her kesimden, her inançtan insana açıktır, bu nedenle görüntü, var olan durum hakkında bilimsel istatistik kadar açıklayıcıydı.
Bunu neden beceremiyoruz belli değil, ancak her şeyin başında tuvalet terbiyesi gelir.
Tuvalet terbiyesi eksik olan nüfusun çoğunluğu oluşturduğu bir ülkede demokrasinin bir türlü katiyen tam oturamaması, İstanbul Üniversitesi Rektörü'nün, TÜSİAD'a ‘‘Demokrasi Raporu’’ hazırlayan Bülent Tanör hakkında soruşturma başlatması, seçimle gelen belediye başkanlarının nazik bir şekilde davet edilip ifadeleri alınacak yerde gözaltına alınması, liderlerin her gün abuk sabuk konuşması son derece doğaldır.
Paylaş