BÜYÜK işadamlarının örgütü önceki gün bir açıklama yayınlayarak teknokratlar hükümeti kavramına karşı çıktı, çözümün demokraside olduğunu söyledi. Üyelerin çoğunluğu bu açıklamaya gönülden katılıyor mu bilemiyorum.
Ancak bu tür açıklamalar bana Türkiye'de burjuvazinin gelişiminde ne kadar büyük sorunlar olduğunu, burjuva sayısının ne kadar az olduğunu yine hatırlattı.
İşadamları sahip çıkmaya çalıştıkları şu anki sistemin demokrasi olmadığını görüyor olmalılar. Var olmayan bir şeye mantıken sahip çıkılamaz.
Bunu görmüyorlarsa onca Batılı eğitime, onca dış dünyayı tanımak için yapılan geziye, yapılan harcamaya yazık olmuş doğrusu.
Görüyorlar da yine de bu açıklamayı yapıyorlarsa akla gelen tek sonuç onların bu çarpık, sonu gelen bu sistemde hálá daha çıkarları olduğudur.
Bu böyleyse eğer lafı eveleyip gevelemesinler bari de, biz de onlara duymak zorunda olduğumuz güveni yok farz edelim.
***
Evet, ‘‘onlara duymak zorunda olduğumuz güveni’’ dedim.
Bu memlekette işadamlarının önemli bir bölümü demokratlık konusunda çok da fazla övünülecek bir tarihe sahip değillerdir.
Ve Türkiye'de sistemin kokuşmasında, tükenmemizde işadamlarının da önemli bir rolü olmuştur. Ancak durum böyle diye geleceğimizi kurtarma sürecinde onlara ne kadar da muhtaç olduğumuzu görmekten kaçınmamız, intihar sürecine girmeye çalışan Türkiye'ye bir darbe daha olur.
Bugün Türkiye'de milyonlarca kişi işsiz. Sadece son üç ayda 600 bin küsur bilgili insan işsiz kaldı. Hepsinin gözü patronlarda, onlardan gelecek işarette. Önerdiğim teknokratlar hükümetinin en hızla girişeceği iki iş; bir yandan Türk siyasi sisteminin gerçek bir demokrasi yolunda yeniden yapılandırılmasının yolunu açmak, diğer yandan da işadamlarına tekrar yatırım yapacakları bir ortam sağlamak olmalıdır.
Şimdi ben işadamlarına sormak istiyorum. Tamam paranız var, helal olsun, işler kurdunuz kazanacaksınız tabii. Her biriniz isterseniz Türkiye'yi hiç duymayacağınız, görmeyeceğiniz bir yaşam biçimi kurabilirsiniz kendinize, hem de bunu Türkiye sınırları dışına çıkmaya gerek duymadan bile yapabilirsiniz. Peki ama kaçınız mutlu, kaçınız kendisini ve geleceğini güvende hissediyor şu anda, aranızda bir tane bile işadamı var mı ki yurtdışına gittiğinde yabancılardan gelen ‘‘Türkiye'de neler oluyor’’ sorusuna utanmadan, yüreğinde sızı duymadan, gönül rahatlığıyla cevap verebilsin?
Aranızda kaçınız şu anda Türkiye'de yeni yatırım yapılacak bir gelecek olduğuna inanıyor?
Kendinizi kandırmaya çalışmayın, çünkü size ihtiyacımız var, çünkü yeni büyük yatırımlar yani büyüyen sizler olmazsa, Türkiye geleceğini kurtaramayacak.
***
Sizlere bir önerim var.
Hemen sahip olduğunuz şirketlerin insan kaynakları bölümüne bir telefon açın.
O telefon Türkiye'de bugün yaşanmakta olan inanılmaz trajediyi sizin de daha iyi görmenize neden olacak.
Diyelim ki depo bekçisi alınacak.
On binlerce insan başvuruyor. Sayı hep böyle olurdu, bu sefer durum farklı, bu sefer durum vahim. Biraz zaman ayırın ne olur ve başvuranların özgeçmişlerini bir okuyun.
Aralarında doktora yapmış, büyük şirketlerde bir zamanlar yöneticilik konumlarında bulunmuş, eğitimli, birikimli, kültürlü, kendi asıl mesleklerine saygı duyan, kimliklerini mesleklerindeki başarıyla tanımlayan, bugün mahvedilmiş, yok olmaya itilmiş, kimlikleri zorla ellerinden alınmış, benim ‘derin halk’ dediğim pırıl pırıl insanlar var.
Bunu bana anlatırken resmen ağlayan işadamı arkadaşlarım var. Peki ama sizin her şeye rağmen savunur gibi gözükmeye çalıştığınız o sözde demokrasi sistemi, o sistemde yaratılan canavarlar okumadı mı bunların canına?
O sistemde tamı tamına 195 milyar dolar ortadan yok olmadı mı?
O yok edilme sürecinde neden sesinizi hiç çıkarmadınız?
Tamam, gerçekçi olalım belki o zaman çıkaramazdınız, ama neden şimdi konuşmuyorsunuz?
Memleket için için yenilip bitirilirken yaşananları, bildiklerinizi, yaşamak zorunda kaldığınız şeyleri neden şimdi anlatmıyorsunuz?
Yürekli davranın. Türkiye'de aklı başında olan hiç kimse sizin gibi insanların kötülüğünü isteyemez. Siz o hep birlikte kirlettiğimiz geçmişten hesap sormayacaksınız da kim soracak?
O sistem sizin de geleceğinizi kararttı.
Anlatın ve bugüne sizi, bizi getirenleri afişe edin. Gücünüzü kokuşmuşlukları savunmak için değil, ülkeyi yangından kurtarmak için yeni çözümler üretmeye çalışanlara destek için kullanın.
Derin halk geleceğini istiyor. Bize sahip çıkın, bize bir el uzatırsanız biz iki elle onu tutarız.
Unutmayın, bu işten ya hep beraber çıkacağız ya da hep bilikte batacağız.
Olmayan demokrasiyi, yine aynı demokrasi düşmanlarını başımıza getirecek yeni bir seçimi savunmak yerine başka çözümler için siz de acilen kafa patlatın.