Türkiye, işte böyle

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Artık canıma tak dedi. Basit konularda hiçbir kalıcı çözüm üretemeden, yaşayıp gidiyoruz. Millet bu gidişattan rahatsız olmayabilir, ama benim artık tahammülüm kalmadı.

Meseleleri ele almamın zamanı geldi.

Bugün bazı basit önerilerim olacak.

Bunlar acilen hayata geçirilmeli.

Göreceksiniz bakın, bunlar yapıldığı takdirde Türkiye'de yaşam çok daha kolaylaşacak.

* * *

İŞTE ÖNERİLERİM:

1- Türkiye'deki bütün köylülere birer yazılı talimat gönderilsin. Bu talimatta düğün yapacak kişilerin, davet edilen her vatandaş düğün meydanına gelmedikçe törene başlamaları durumunda, gelin ile damadın ve hatta bunların aile fertlerinin idam edilecekleri belirtilsin.

Türkiye'de köylülerin yılda en azından 200 günleri birbirlerinin düğün davetine gitme çabasıyla ziyan olup gitmektedir. Köylü vatandaşlar sadece kendi oğlanlarının düğünlerine değil, yedi sülale herkesin düğününe bizzat katılmayı hayat ilkesi haline getirmiş durumadırlar. Bu sosyolojik olay benim gibi kendi nikâh törenine bile katılmakta zorlanan küçük burjuvalar açısından katiyen anlaşılamamakla birlikte, anladığım kadarıyla yapılacak bir şey de yoktur.

İncelerseniz Türkiye'de trafik kazalarının yüzde 95'i bir yerlerde düğüne yetişmek için acele eden köylüler tarafından yaratılmaktadır. Benim önerim kabul edildiği takdirde düğüne davetli her vatandaş meydanda toplanmadıkça düğün başlatılamayacağından, kimse oraya gitmek için acele etmeyecek ve dolayısıyla da kaza olması ihtimali ortadan kalkacaktır.

* * *

2- Biz bazı vatandaşlar arabesk yaşamdan bıktık.

Öyle ahlı vahlı, dövünmeli ağlamalı hareketlerden de hoşlanmıyoruz. İnsan ağlayacaksa evinde tek başına ağlar, bunu televizyona çıkıp da yapmaz.

Dolayısıyla bu memleketi daha ileri seviyelere getirebilmek için birkaç adım hemen atılmalı. Bunlar:

a- Mahsun Kırmızıgül'ün ve onunkine benzeyen ses tonları ilelebet yasaklanmalı.

b- İnşaat işçilerinin şarkı söylemeleri de yasaklanmalı. Onlara bu kadar mutlu olmaları için ortada herhangi bir sebep bulunmadığı örneklerle gösterilmeli, İbrahim Tatlıses'in inşaat işçisiyken keşfedilip de meşhur olduğu söylentisinin yoksul sınıfları uyutmak için uydurulmuş bir burjuva yalanı olduğu anlatılmalıdır. Buna rağmen şarkı söylemekte ısrar eden inşaat işçileri de idam edilmelidir.

c- Ham Çökelek'i söyleyen çocuk televizyona artık çıkarılmamalıdır.

d- Şiir okuyorum diye aslında insanların arabesk rüyalarını teyit eden İbrahim Sadri'ye ekran yasağı getirilmelidir.

e- ‘Yaseminin Penceresi’ adlı o absürd isimli şov da iptal edilmelidir.

* * *

3- Şunu açıkça söyleyeyim ki cenazelerde bağırarak ağlamak ayıptır.

Bazı cenazelerde özellikle kadınlar yan yana dizilip, sanki ‘kim daha yüksek sesle bağıracak’ yarışmasına katılan yarışmacılar gibi davranmaktadırlar. Acı sessiz çekildiğinde çok daha yürekten hissedilen bir şeydir.

Ayrıca ben eminim ki oralarda bağıran insanların çoğu da ölen insanın en yakını olan kişiler değildirler.

İnsanımıza cenazelerde gösterilen düzeyin, bir medeniyetin en üstün göstergesi olduğu mutlaka anlatılmalıdır. Eğer bir cenazede illa da bağırılacaksa o zaman bunun televizyondan verilmesi de yasaklanmalıdır.

Bizim insanımız son 5 yıldır televizyonda ne gördüyse onu doğru olarak kabul etmektedir. Bu nedenle de sokakta herkes birer Reha Muhtar kesildi. Bu arada yeri gelmişken, normal yaşamında son derece nazik bir insan olan Reha'yı da millete yaptığı bu kötülük nedeniyle protesto ediyorum.

* * *

4- Erkeklerin bu kadar olumsuz olduğu bir toplumda kadınların da onlardan farklı olması için hiçbir neden yoktur.

Hatta dünya tarihi göstermiştir ki, kadınların kötülük yapma potansiyeli erkeklerden çok daha fazladır. Dolayısıyla kadın milletvekili sayısının artması durumunda Türkiye'nin çok daha iyiye gideceğini öne süren KA-DER adlı kuruluşun teorilerinin doğru olduğunu ispat edebilecek bir tek somut delil bile elde yoktur. Elde olan tek somut delil Tansu Çiller'dir, bilmem anlatabiliyor muyum?

Bu nedenle hayatımızın daha güzel olmasının tek çözüm anahtarının kadınların elinde olduğunu söyleyen bu dernek de kapatılmalıdır.

(Önemli not: Sadece bilimsel tutarlılık nedeniyle bu derneğe üye olduğunu açıkladığına inanmak istediğim Sedat Ergin'i de burada yeri gelmişken kınıyorum. Sedat kendine gel, bu yanlışından dön.)

* * *

5- Siyasetten bıktım.

Öyle bir bıktım ki dün gazetede uçak kazasıyla ilgili haberde ‘‘Uçak Başbakan Mesut Yılmaz'ı bekleyen insanlarla dolu olan VİP salonuna da düşebilirdi’’ cümlesini okuyunca ilk tepkim ‘‘E ne olacak yani, bu da kötü bir şey mi ki’’ oldu.

Demokraside siyaset engellenemiyor. Bu nedenle demokrasiden bir an önce vazgeçilmelidir.

Korkmayın, bu Türkiye açısından öyle fazla sorun yaratmaz, çünkü bizim vatandaşlar henüz bu sistemi tam olarak anlamış da değiller.

İlla da demokraside ısrarlı olmaya gerek yok. Zararın neresinden dönülse kârdır.



Yazarın Tüm Yazıları