Paylaş
DİKKAT, dikkat!
Bu bir mizah yazısı değildir.
Bu yazıdaki öneriler, üzerinde uzunca yıllar düşünüldükten sonra formüle edilen fikirlerden kaynaklanmaktadır.
Bunu bilin ki yazıyı ona göre okuyun, anlamsız sonuçlara varmayın, beni sinirlendirmeyin.
* * *
Türkiye'nin kurtulabilmesi için şu önerilerimin acilen hayata geçirilmesi şarttır:
1- Türkiye'deki sistemin demokrasi olduğu iddiasından kesin olarak vazgeçmeli ve bunu resmen dünya milletlerine, gerekirse Meclis kararıyla deklare etmeliyiz.
Coğrafyası bu şekilde olan bir ülkede demokrasi olabilmesi mümkün değildir.
Genelkurmay'dan yapılan bu yöndeki değerlendirmeye ben de aynen katılmaktayım.
Ne kadar it, uğursuz, asalak, sahtekár millet varsa Türkiye'nin etrafı onlarla çevrili.
Düşünsenize, bize en az zarar verecek komşumuz Yunanlılar.
Türkiye benim bir rakı masasında iki saat bile konuşmaya tahammül edemeyeceğim insanların vatandaşı olduğu ülkelere komşusu olarak onlarla iyi geçinmek zorunda.
Bu olmaz, olamaz, zaten de olamıyor.
Demokrasi fikri ve tabii ki pratiği bu yörelerde katiyen yeşeremez. Bu insan malzemesiyle bırakınız demokrasiyi, faşizm bile doğru dürüst işleyemez.
* * *
2- İlk adım atıldıktan yani Türkiye'deki sistemin demokrasi olduğu iddiasından vazgeçilmesinden sonra bakın görünüz her şey çok daha rahat olacaktır:
a- İlk önce, demeçlere inanıp da demokrat bir ülkede yaşadığını zannetmeye başlayan bir grup insan, yıllardır süregiden hayak kırıklıkları sonucunda oluşan maksimum stresten kurtulacaklardır. Böylece Türkiye'de en azından düşünen kesim çok daha sağlıklı bireylerden oluşmaya başlayacak, bu insanlar hayatlarında ilk kez lüzumsuz beklentilerinden kurtularak, ruhsal açıdan rahatlayacaklardır.
b- Demokrat olma iddiamız artık olmayacağı için Türkiye manasız iç ve dış tartışmalardan kurtulacak, böylece müthiş bir zaman israfının da önüne geçilecektir. Bu zaman israfından dünyadaki diğer ülkeler de kurtulacaktır çünkü o ülkelerde ‘‘Acaba Türkiye neden böyle davranıyor?’’ diye kafa patlatmakta olan, hatta delirme raddesine gelen bir sürü insan artık bu lüzmsuz işten vazgeçecekler ve daha verimli işlere kanalize olacaklardır.
* * *
3- Üçüncü adım ise en önemlisidir.
Demokrasi iddiasında olan Türkiye'de insanların eğitilebilmesi mümkün değildir.
Çünkü bizim insanımızın yüzde 80'inin kafası sadece üçkáğıtçılığa çalışır. Geri kalan yüzde 20'nin yüzde 50'si ise aptaldır. Diğer geri kalan yüzde 10 ise yaşanılan ülke sanki burası değilmiş gibi teoriler filan üreterek, demokrasiyi tartışarak, temelde son derece lüzumsuz bir yaşam sürdürerek vakit geçirir.
Türkiye'nin yüzölçümü Amerika'nın Teksas Eyaleti'nden küçüktür.
Buna rağmen bu ülkede bir nüfus sayımında 5 milyon kişilik hile yapılabilmiştir.
Bu sadece insanların büyük çoğunluğunun sahtekár olmasıyla mümkün olabilecek bir şeydir.
Açıkça söyleyelim şunu, söyleyelim ki rasyonel olalım; bizim nüfusun yüzde 80'inin kafası sadece sahtekárlığa, düzenbazlığa ve kolay yoldan para vurmaya çalışmaktadır ve bu insan malzemesiyle üstelik de demokratik bir ortamda bir yere varılabilmesi imkánsızdır.
Bu insan malzemesiyle gelişebilmek de münkün değildir çünkü bu insan malzemesi demokrasinin de içine bir şekilde eder.
Demokrasiden vazgeçildiği dünyaya deklare edildikten sonra yapılacak iş gayet basittir.
Askerlerin denetiminde tüm Türk vatandaşlarına on yıl boyunca felsefi kitapları okumak, bu konuları tartışmak ve anlamak görevi getirilmelidir.
Bu görevi başarıyla tamamlayamayanlara ise getirilecek tek ceza onların hayat boyu iş yapmalarının engellenmesidir.
Türklere verilecek en büyük ceza onları para kazanmaktan mahrum etmektir, başka bir ceza sökmez onlara.
Bu program 10 yıl boyunca sürdürülmeli ve eğer bu süre sonunda insan malzemesindeki kalite düzeyi iyileşmesi yeterli görülmezse aynı programın uygulanmasına tavizsiz devam edilmelidir.
Bu süre zarfında yapılmaması gereken tek şey ise yakında demokrasiye geçilecek filan gibi lüzumsuz konuşmalardır. Çünkü bu konuşma bile büyük bir zaman israfıdır ve artık bu abukluğa da açıkça söyleyeyim kimsenin tahammülü kalmadı.
Paylaş