Paylaş
Atlantic Monthly Dergisi'nin aralık sayısında iki muhteşem bilimsel yazı vardı. Bir tanesi, yeni ortaya çıkmaya başlayan ve insanın içini buran bir psikolojik hastalık üzerine.
Görünürde son derece sağlıklı olan insanlar, hiçbir fiziksel neden yokken gönüllü olarak kendi bacak ve kollarını kestiriyorlarmış. Ve hayatlarını sakat yaşadıkları takdirde mutlu olacaklarına inanıyorlarmış.
Okudukça gözlerim faltaşı gibi açıldı, ama iş çok ciddi; psikiyatrlar, doktorlar bu konuda konuşmuşlar. İşi biraz daha iyi anlayabildiğim takdirde ileride bu konuyu belki işlerim.
Diğer makale ise trafik sıkışıklıklarıyla ilgiliydi. ‘‘The Physics of Gridlock’’ (Trafik Kilitlenmesinin Fiziği) başlıklı makalenin yazarı Stephen Budansky.
* * *
Trafik sıkışıklıklarını açıklama konusunda dünyada iki ciddi bilimsel ekol var. Alman ekolü ve Amerikalılar.
Bertrand Russell bu iki ulusun bilim anlayışlarını, metodolojileri arasındaki temel farkı çok iyi anlatmıştı.
Şempanzelerin davranış biçimlerini inceleyen bilim adamlarının yazdıkları raporlardan yola çıkan Russell, iki ulus arasındaki yaklaşım farkını şöyle açıklıyordu:
‘‘Amerikalılar tarafından incelenen şempanzeler oradan oraya çılgınca koşturan, çok dinamik ve hızlı hareket eden, atak olan ve istenilen sonucu da bu arada şansına yakalayabilen şempanzeler olarak ortaya çıkmaktadır. Almanlar tarafından incelenen şempanzeler ise bir problemi çözmek için sakin bir şekilde otururlar, düşünürler ve istenilen sonuçlara da kendi bilinçlerinin doğal gelişimiyle varırlar.’’
* * *
Gayet tabii ki Russel, o müthiş zekásıyla Almanların felsefesi ve Amerikalıların felsefe yoksunluğu ile dalga geçiyordu.
Ancak ben denilende doğruluk payı olduğuna inanıyorum ve trafik meselesiyle ilgili son tartışma da bu tespitin doğruluğunu bence ortaya çıkarıyor.
Denilir ki, Amerikan yol mühendisleri dünyada bir numaradır.
Amerikalı mühendisler, otoyolları trafiğin sıkışmasını önleyici her türlü tedbiri alarak inşa ederler.
Fazla dönemeç yoktur, yollar mümkün olduğunca düz ve geniştir.
Ancak buna rağmen orada da her otoyolda trafik değişik saatlerde aniden tıkanır.
Amerikalı bilim adamları bu konuda çok sayıda rapor, makale yazmışlar. Onlara göre her tıkanıklığın muhakkak somut bir nedeni olmalı; yani ya yolun bir bölümünde kaza olacak, ya da yolun bir şeridi dışsal bir nedenle, örneğin ağaç düşerek filan kapanacak.
* * *
Görüldüğü üzere Amerikan bilim adamları açıklamalarında son derece amprik davranıyorlar.
Alman bilim adamları ise her zaman olduğu gibi meselenin temeline inmiş durumdalar. Görünene değil görünmeyene kafayı takmışlar.
Ve sonuçta da trafik sıkışıklığı konusunda son derece komplike, matematiksel model geliştirmişler.
Bir anlamda ‘‘Trafiğin kaos teorisi’’ diyebiliriz buna.
Kaos teorisini anlatmak için şu örneği verebiliriz: Diyelim ki evde bir su yatağınız var.
Ve beş adet de yavru köpeğiniz var.
Beşini de su yatağının üzerine koyun, köpeklerden sadece bir tanesi kımıldadığında su yatağı çalkalanmaya başlayacak. Diğer köpekler de çalkalanmaya karşı dengelerini sağlamak için hareket ettiklerinde, olay birden daha büyür, ‘‘kaos’’ başlar ve üstelik bütün köpekler aynı anda kaosun içine girdikleri için asıl sorumlunun, ilk hareket başlatıcının hangisi olduğu da artık bilinemez.
* * *
Alman bilim adamları matematiksel modellerinde trafikte kaos teorisinin geçerli olduğunu, yani en açık, düzgün gibi görünen otoyolda bile trafiğin ‘‘görünürde hiçbir somut neden olmadan’’ tıkanabileceğini ispatlamışlar.
Diyelim ki tüm arabalar kaptırmış gidiyor otoyolda. Kaosun, yani trafik kilitlenmesinin başlaması için arabalardan sadece bir tanesinin hızını azıcık düşürmesi yetiyor.
O hız düşürünce arkadaki de ona göre ayarlıyor kendisini ve sonuçta bir zincirleme olay, ‘‘kaos’’ başlıyor. Ve bunun etkileri, diyelim 30 kilometre arkada aniden büyük bir trafik sıkışıklığıyla sonuçlanabiliyor.
* * *
İlginç bir tartışma bu ve İstanbul'da olan biteni anlamamız açısından da son derece aydınlatıcı geldi bana. İstanbul'da kaos sürekli var ve bunun somut nedeni de yok.
Ayrıca trafikte kaos daha da artacak ve büyük felaketler olacak, bunu da belirteyim.
Bunun nedenini de yarın anlatacağım...
Paylaş