Serdar Turgut: Teyzem misafirliğe geldi






Serdar TURGUT
Haberin Devamı

BAŞLIĞA bakıp bize ne diyeceksiniz, biliyorum.

Haklısınız da böyle düşünmekle, bu sizi katiyen alakadar eden bir gelişme değil.

Ancak teyzemin bize misafirliğe gelmesi benim hayatımda önemli bir gelişmeye neden oldu.

Biliyorsunuzdur, ben çok uzun yıllardır, Türkiye'nin nasıl olup da bu hale geldiği sorusuna cevap arıyorum.

Tarihe bakıyorum, okuyorum, araştırıyorum, bugünkü durumu açıklayacak nedenler orada yok.

Tamam altyapı, üstyapıyı belirler de, Marx bile bu belirlemenin yüzde 100 olduğunu söylememişti.

Türkiye'de ekonominin boktan durumda olması, kültürel yapıdaki bu çarpılmayı da tam anlamıyla açıklamıyor bence.

Dolayısıyla ben zorlanıyordum olan biteni nasıl açıklayacağımı düşünürken.

***

İşte bu aşamada teyzemin yol açtığı önemli gelişme yaşandı sevgili okurlar.

Kendisi Amerika'da yaşıyor. Orada en çok özlediği şeylerden bir tanesi de eski Türk filmleri olmalı; çünkü boş vakit bulduğu an onlardan bir tanesini muhakkak bulup izliyor.

Ben de ister istemez olan bitene kulak misafiri oluyorum gayet tabii ki.

Mesela, şu an oynamakta olan filmde hastane odasında bir olay yaşanıyor.

Ekrem Bora ölümcül hasta. Doktorlar umudu kesmiş.

Türkan Şoray yatağının yanına oturmuş, yankılanan bir sesle ona konuşuyor.

Özetle beni seviyorsan, aşkımıza inanıyorsan ölme, beni bırakma diyor.

Bütün konuşması yankılı, zannedersiniz ki bir küçük hastane odasında değil de bir vadide filansınız. O kadar yankı var odada.

Türk filmcilerinin dramatik efekt yaratmak için neden yankı tekniğini kullandıklarını da ilerde birileri incelese iyi olacak.

Bunun altında önemli psikolojik bozukluklar olabilir, benden söylemesi.

Türkan Şoray konuşmasını sürdürürken Ekrem Bora, Türkiye, yavru vatan ve dış Türkler arasındaki doktorlar haricinde bütün tıp álemini şaşırtan bir şey yapıyor ve aniden hayata geri dönüyor. Sormanıza gerek yok, tabii ki hayata dönerken de ilk söylediği söz sevgilisinin ismi oluyor.

Bu olağanüstü olay karşısında doktor ve hemşire de gözyaşlarını tutamıyorlar, evet onlar da ağlıyorlar. Sormanıza gerek yok, gayet tabii ki teyzem de ağlıyor.

Sinirlenmesem bir ihtimal ben de ağlayacağım ve hayat boyu bunu hatırlayacağım, ama sinirleniyorum işte, ne yapayım, elimde değil!

***

Yanlış anlamayın, bu sahne filmin bütünlüğü içinde en fazla rasyonaliteye sahip olan ender sahnelerden bir tanesiydi.

Gerisini anlatsam olan bitene inanmaz, palavra attığımı söylersiniz.

Önemli olan bu da değil. Önemli olan şu ki, ben bu filmi seyrederken Türkiye'nin 21'inci yüzyılın başında neden bu hale gelmiş olduğunu kesinlikle keşfettim.

İnsanlar bu filmleri izleyerek büyüdü sevgili okurlar.

Türk filmlerinde ilk sahnelerde görme oranı 20'de 20 olan bir insanın 30 saniye içinde tamamen kör olmasını, seyirci doğal bir şey olarak kabul etti.

Aynı seyirci, yarım saat kadar sonra aynı insanın sokakta ezan sesini duyduğu an hissettiği büyük coşku nedeniyle yeniden 20'de 20 görme oranına kavuştuğunu da gördü. Bunu da aynen bir önceki olay gibi doğal kabul etti.

Başka bir filmde bir kadın ‘‘Ben de insanım. Benim de şahsiyetim var’’ diye konuştu.

Bizim seyirci bu konuşmayı, dünya senaryo tarihinde yazılmış en abuk, en absürd cümle olarak kabul edip güleceğine, kadını takdir etti.

Bu konuşmadan 10 saniye sonra olan şey de bizimkileri şaşırtmadı; çünkü kadının bu sözleri söylediği adam, kadına bir tokat atıp, ‘‘Başlarım senin şahsiyetine. Hayır, senin şahsiyetin yok’’ diye bağırdı. Bu cümle, bir önceki cümlenin kırmış olduğu en abuk senaryo cümlesi olma rekorunu bir anda egale etti. Yeni rekor sahibi bu cümle oldu ama seyirci büyük bir ciddiyetle bu cümleyi de ruhen benimsedi. Büyük bir ihtimalle adamı da takdir etti.

***

Şimdi sevgili okurlar, örnekleri tabii ki çoğaltabilirim ama gerek yok.

Tabii ki konu yeterince açık.

Televizyonun, doğru dürüst radyonun olmadığı bir ortamda insanlar bu filmleri izleyerek büyüdüler. Hepimizin beyninde bu filmler nedeniyle birer kara delik açıldı.

Tarihimiz bize ilerde böyle bir Türkiye ile karşı karşıya kalacağımızın ipucunu vermiyordu, ama bu ipucu Türk filmlerinde vardı.

Evet, şu anda açıkça söylüyorum ki, tüm olup bitenden Türk filmleri sorumludur. Onların beyinde yaptığı tahribat nedeniyle bu haldeyiz.

Yazarın Tüm Yazıları