Paylaş
BU köşeden başlatılan ve oldukça kapsamlı, güzel bir tartışmaya neden olan acıklı ekonomik durumumuzla ilgili tespitler, çok insanı rahatsız etti.
Tepkiler çok enteresandı, ekonomiyle ilgili yazılara.
Bu köşeye ciddi yazının yakışmadığından tutun da, kimsenin bu söylenenlerle ilgili olmadığına ve hatta bu tür yazıları yazmayı sürdürürsem yazarlık yaşamım, okuyucum kalmayacağı gerekçesiyle sona ereceğine kadar giden yelpazede laflar söylendi bana.
Ben bu şekilde tepki oluşmasını son derece olumlu buluyorum. Çünkü tepki oluşuyorsa eğer, hálá Türkiye'de içinde bulunduğumuz son derece çarpık ekonomik-sosyal yapıdan vicdan azabı duyuluyor demektir.
Açıkça söyleyeyim, ben bazı çevrelerde bu vicdanın da çoktan yok olmuş olduğuna inanıyordum yazılara başlamadan önce.
Şimdi en azından bazı insanların, yapılan tespitlerin belirli ideolojik bir kaygıyla yapılmadığını görebilmeleri durumunda belirli adımların atılıp, Türkiye ekonomisini Afrika'laşmaktan kurtarabileceğimize inanıyorum.
* * *
Çok komik ve de çok acıklı bir şey ama en az tepki, gazetelerde köşelere sahip olan profesyonel ekonomistlerin büyük bölümünde ortaya çıktı.
Bu nokta çok ilginç; çünkü kimse açılan tartışmada rakamlarla da ortaya konulan Türkiye tablosuna ‘‘Hayır, bu yanlıştır’’ diyemiyor. Sadece bu tabloyu görmemezlikten geliyor.
Bakın neler demişiz, bir daha hatırlatayım:
1- Bu ülkede modern ekonomi bütün gücüyle takriben 6 milyon insan için çalışıyor. Yaratılan güzellikleri, zenginliği bu sayıda insan paylaşıyor, bu insanlar para kazanabiliyor, harcayabiliyor.
2- 58 milyon kadar insan, bugün en azından geçinme sıkıntısı çekiyor. Bakın en azından diyorum, yani bu 58 milyon içinde en iyi durumda olanlar ayın sonunu zor getiriyorlar. Fazla rakamlarla kafa yormaya gerek yok, bugün en kıdemli profesör bile 500 milyon lira aylık alıyor. Bu para 50 milyon kadar insan için rüyalarını süsleyecek kadar fazla bir miktar.
3- Hayvancılık tamamen yok olmuş durumda. Çok yakında eğer ithal edemezsek et, süt, yoğurt, yumurta gibi şeyleri biz de rüyamızda göreceğiz.
4- Tarım da aynen hayvancılık gibi yok olma sürecinin sondan bir önceki aşamasına girdi.
5- Türkiye, bilime, altyapıya, eğitime yatırım yapmıyor. Para harcanan tek yatırım türü, altı milyonluk Türkiye'nin eğlenme ve dinlenmesine yönelik projelere yapılan yatırımlar.
Şimdi bu tablonun sadece altı milyonluk bölümüne bakanlar habire, ‘‘Türkiye ilerliyor, Türkiye şöyle mükemmel, böyle harika’’ diye söylenip duruyorlar.
* * *
Ben bu ideolojik yanılsama içinde olanları, Türkiye'nin sosyolojik yapı araştırmasını sadece İstanbul'un yarı-magandasal gece kulüpleri içinde yapmayı tercih eden insanlara benzetiyorum.
Bunlar ideolojik yapının televolecileri.
Ve tabii bunların içine gayet tabii ki birçok gazetede köşe yazıları yazan ekonomistlerin büyük bölümü de dahil.
Şu yukarıda çizilmiş olan Türkiye tablosuna itiraz etmeyip bu konuda TEK BİR YAZI BİLE yazmamayı tercih eden insanlar, bence profesyonel açıdan sıfırdırlar.
Mesleki ve vicdani açıdan sıfırı tüketmişler, şimdi var güçleriyle meseleleri teknik tartışmalara çekip tahminler yapıyorlar, televizyon programlarına çıkıp sohbetler ederek birbirlerini tasdik ediyorlar, birbirlerinin kitaplarını övüyorlar. Hatta kendileri ideolojinin babasını savunmuyorlarmış gibi, ideolojik yaklaşımlarla alay etmeye çalışan amatörce yazılar da yazıyorlar.
Bu meselelerin temelinde sınıfsal ve tabii ki Türkiye'nin tarihi gelişimiyle ilgili konular yatıyor. Bunu görmeyen mümkün değil doğru laf edemez.
Bu adamların ise çoğuna ‘‘sınıf’’ dediğinizde akıllarına gelen tek şey Hababam oluyor.
Turgut Özal bunları Türkiye'ye toparlayıp getirdi, getirmeseydi çoğu şimdi Amerika'da orta sınıf bir yatırım şirketinde, orta düzeyde bir personel olacaklardı.
Özal bunları seçti getirdi; çünkü kendi kuracağı işadamı yerine binlerce minik düzenbaz yaratacak sistemi bunların büyük bir iştahla savunacağını, toplumun büyük bir kesimi yoksullaştırılırken küçük bir bölümün hızla ilkel birikim yoluyla zenginleşmesine teorik çerçeve sağlayacaklarını, ‘‘tahrip edici’’ bir şekilde büyük paralar kazanan bir toplum kesiminin bu insanların fikirlerini duymaktan çok memnun olacağını, onlara iyi bakacaklarını biliyordu.
Maşallah görevlerini çok da iyi yaptılar, Türkiye bu hale geldi!
(Yarın: İşin ilginç yanı şu ki, çözüm yolunu bir tartışmada DİSK Başkanı da, belki üzerinde fazla düşünmeden söyledi. Ama şimdi moda sendikacıyı dinlememek olduğu için bu da doğal olarak es geçildi. Bu konuyu açacağım.)
Paylaş