TÜRKİYE büyük bir tehlikeye doğru adım adım ilerliyor.
Ülke tekrar göz göre göre taşralı siyasete teslim ediliyor.
Taşra, bütün antidemokratik kimlikleriyle, tavırlarıyla, ufuksuzluğuyla, birikimsizliğiyle, ilkesizliğiyle iktidara yürüyor.
Ve böyle giderse bir şeyler yapılmazsa, alternatif oluşturulmazsa, ilk seçimde de iktidara gelecekler, bu kesin.
Taşra tarafından iktidara taşınılacak yenilikçiler adı verilen oluşum, aslında değiştiler mi değişmediler mi tartışmasının dışında.
Umurlarında değil kimin ne dediği. Bu tartışma sadece memleketin elit kesimlerini ilgilendiriyor, onlar aralarında konuşurlarken yenilikçiler susuyor gibi gözüküyorlar
Ama onlar da bu arada taşraya konuşuyorlar.
Tespitleri gayet net. Bugün Türkiye'de büyük bir tepki var. Benim ‘Öteki Türkiye’ diye adlandırdığım ülke bölümünde insanlar sisteme inançlarını kaybetmek üzereler veya çoktan kaybettiler.
Fakirleştikleri ve umutları kalmadığı için oldu bu.
Yenilikçiler, eski dışlayıcı siyasi İslam söylemlerini yumuşatıp, meseleleri fakirlikten kurtulma söylemine çektikleri takdirde taşra selini arkalarına alıp ülke yönetimine oturacaklarını gördüler.
Bugün yapılan her araştırmada var olan iktidar partilerinin barajı bile geçmelerinin şüpheli görülmesi bu anlattığım sürecin tetikleyicisidir.
Taşra kendisine konuşmaya başlayan bu yeni oluşumu gayet iyi anlıyor çünkü partiyi oluşturanlar da taşralı zihniyete sahip olduklarından onlarla nasıl konuşacaklarını çok da iyi biliyorlar.
Ortaya konulan bir Türkiye hayali bu yüzden yok. Bir gelecek projesi de yok. Çünkü taşralı zihniyet hayal kuramaz. Tam demokratik, gerçekten özgür, Batı'nın tam anlamıyla üyesi bir ülkeyi o zihniyetin algılaması mümkün değildir.
Yeni oluşum iktidara gelirse günümüzü kurtarırız diye oy verecekler ona ve belki de günlerini bir süre kurtaracaklar ama sonuçta da hepimizi birlikte tam batıracaklar.
Türkiye o taşralı zihniyetin hákimiyetinde fakir bir Ortadoğu ülkesi olacak ve hepimizin hayatı birlikte kararacak.
* * *
Sizi bilmem ama ben bu taşralı seçmenler tarafından omuzlanıp iktidara koyulacak olan zihniyet tarafından yönetilmek istemiyorum.
Zaten Türkiye'de bu zihniyet hákim oldu bugüne kadar hep.
Bıktım onlardan ve bana sundukları geleceksizlikten.
Günü kurtarmak için söylenen yalanlar tabii kimsenin işine yaramadı. Ülke dibe vurdu.
Tam bu sistem artık bitti tükendi diyorduk -ki varolan partiler açısından durum gerçekten öyledir, onlar gerçekten bitmiş durumdalar- ve yeni ortam mutlaka zinde güçleri ortaya çıkaracaktır diye düşünüyorduk...
Şimdi bir de bakıyoruz ki eski çürümüş sisteme ait olan değerlerle tamamen bezenmiş bir grup memlekete hákim olan bezginlik havasından yararlanarak, iktidar yürüyüşünü başlatıyor.
Türkiye gibi bir ülkenin geleceğe yönelik tek umudunun, yaratabildiği tek hayalinin adı yenilikçi olan ama yeni tek bir tarafı olmayan bir zihniyetten ibaret olması utanılacak bir durumdur.
Ve de bu engellenmelidir...
* * *
Türkiye'nin yepyeni bir oluşuma ihtiyacı var.
Var olan her partinin içinde birikimli, kültürlü, mesleğini kimlik edinmiş, kendine güvenen, 1920'ler ruhunu özümsemiş, tam demokratik ve piyasa ekonomisini eksiksiz işleten bir Batılı Türkiye'yi özleyen, Türkiye'nin o özlenen geleceğine taşralı çoğunluğa rağmen yürüyebilme potansiyeli olduğunu gören insanlar var. Azınlık bunlar ama sayıları az değil.
Bugün umutsuzluk ve alternatifsizlikten, ezilmişlikten, sefaletten dolayı kendisine gelecek vermesi mümkün olmayan bir siyasi kanala akmaya başlayan taşralı oylara akabilecekleri bir alternatif yaratmak gerekiyor.
Var olan partiler bitti tükendi. Halk gözünde meşruiyetleri sıfır.
Liderler kendi seçim bölgelerinde bile yuhalanıyorlar.
Değiştik, yenilendik deseler bile özellikle son beş yılda öylesine yıprandılar ki artık bir daha ayağa kalkabilmeleri mümkün değil.
Yenilikçi oluşumun taktiğini liberal demokratlar da uygulamalı.
Var olan bütün partilerde aynı zihniyete sahip olan insanlar bir kanala akmalı, süreç başlatılmalı.
Bugün bu hareket başlatılmazsa, yani her partide var olan, birbiriyle konuşup, vatan için bir araya gelebilecek insanlar bu görevlerini yapmazlarsa, süreci başlatmazlarsa Türkiye kaybedecek.
Bize hayal lazım. İmkánsız gibi görünen şeyleri düşünecek, bizi bir gün mutlaka Batılı, demokrat ve büyüyen bir ülkede yaşama ihtimalimiz olduğuna inandıracak insanlar ortaya çıkmalı.
Hafta sonundaki ANAP kongresi de işte bu nedenle bence çok önemli.