Tartışmayı genişletelim

İSTANBUL'da toplanan İKÖ-AB Ortak Forumu'nda Libya Dışişleri Bakanı'nın yaptığı konuşma bence çok ilginçti.

Bakan Shalgam, ‘‘Siz eşcinseller arasında nikáh kıyıyorsunuz. O evliliklere ses çıkmıyor... Ama İslam'daki çok evliliği eleştiriyorsunuz... Bu mu uygarlık çatışması’’ demiş konuşmasında.

Espri mi yapmak istedi bilmiyorum ama bu düşünce biçimi dünkü yazımın devamı bir yazı yazmam için neden oluşturmakta.

Dünyaya bu tür bakan bir zihniyetin var olabilmesi bile dünyada medeniyetlerin ne yazık ki eşit olmadığını, çok eskilerde eşit durumda olsalar bile bugün gelinen noktada eşitliğin net olarak bozulduğunu göstermektedir.

Neden böyle dediğimi açmalıyım.

***

Evet bir yanda artık eşcinsel evliliğe izin vermekte olan bazı Batı ülkeleri var.

O noktaya gelinmesi için büyük mücadeleler yaşanmış bu ülkelerde.

Çok değil daha 30 yıl önce eşcinsellik Amerika'da tedavi edilmesi gereken bir ruh hastalığı olarak sınıflandırılıyordu.

Eşcinseller örgütlenip cinsel özgürlüklerini utanmadan yaşamak, cinsellikleri nedeniyle aşağılanmamak, ayrımcılığa uğramamak, toplumda kendilerine eşit bireyler olarak davranılmasını sağlamak için büyük mücadeleler verdiler.

İlk başta onlara karşı olan, en azından sempatiyle bakmayan toplumun diğer kesimlerinin de kendi mücadeleleri sürecinde eğitimden geçmesine yol açtılar.

Eşcinsel olmayan insanlar onları dinleye dinleye sonunda onların üstünde sırf cinsel tercihleri nedeniyle kurulmuş olan baskının haksız olduğunu anlamaya, kabul etmeye başladılar.

Ve sonunda Batı toplumu eşcinselliğin diğer cinsel tercihler gibi ‘‘normal’’ olduğunu, kişiye ait olduğunu, yetişkin bir bireyin cinsel tercihiyle tanımlanamayacağını anladı, bu konuda toplumsal uzlaşma sağlandı.

Eşcinsel evlilik sağlanmış olan bu toplumsal uzlaşma ortamında atılmış nihai bir adımdır ve eşcinsel toplumsal hareketin tarihini bilenler açısından hiç de şaşırtıcı olmayan bir sonuç noktasıdır.

İnsanlara bu şekilde cinsel tercihlerini korkmadan, özgürce, toplum tarafından anlayışla karşılanarak yaşama hakkını veren toplumlar medeni toplumlardır.

***

Libyalı bakanın bu tür ülkelere karşı öne sürdüğü madalyonun öbür ucuna bakalım bir de.

Benim bildiğim kadarıyla dört eşle evlenme zamanında Arap ülkelerinde kadınların ezilmesini engelleyici bir işlev oynamıştır. Ancak zaman değişmiş, toplumlar değişmiş, kadın hakları denilen bir olgu yine Batı'dan dünyaya yayılmış, kadınlar özgür bireyler olarak erkeklerle bire bir aynı haklara sahip olmuşlar.

Ne yazık ki bazı toplumlar bu gerçeği görmemekte ısrarlılar ve kendi medeniyetlerindeki bu tür bir tercihin Batı'da uzun mücadeleler sonunda kazanılmış bir birey olma hakkıyla eşit değerde olduğunu öne sürerek medeniyetler arasında bir eşitlikten söz etmektedirler.

Sonuçta bu modern gelişmelerin illa da dışında kalma ısrarları nedeniyle çokeşli evliliğin birey olarak kadınları nasıl ezdiğini, onun tüm varlık hakkını nasıl elinden aldığını, kadının insan haklarını nasıl da ezdiğini görememektedirler.

***

Birtakım düşünürlerimiz ‘‘medeniyetler’’ kavramını kullanmakta ısrar ediyorlar.

Ben bu fikirde değilim. Cinsel tercihlere özgürlük verenlerle kadını ezenler eşit düzeyde medeni olamaz.

Bu ikisinin eşit medeniyetler olduğunda ısrar ederseniz, bir zamanlar dünyaya bilim ve kültür yaymış olan İslam ülkelerinin neden yıllar içinde ezilen ülkeler durumuna düştüklerini anlayamayız ve bu durumdan çıkma yollarını da tekrar kapamış oluruz.

Bizim aydınlar ‘‘siyasi açıdan doğru’’ görünmek, ezilmiş olanın yanında durur olmak gibi nedenlerle açık sözlü davranmıyorlar bence.

Ezilmiş olanın yanında durmak için onun ezilmişliğini yaratan bazı unsurları da ‘‘doğru’’, ‘‘o kültüre özgü’’ ve ‘‘o medeniyetin ürünü’’ diye tanımlamanın dünyada ülkeler arasında eşitliği sağlama yönünde asıl büyük engeli oluşturduğunu görmüyorlar mı acaba?
Yazarın Tüm Yazıları