Tarih son 24 saatten mi ibarettir

BU memlekette fazla düşünmeden yaşamanı sürdüreceksin kardeşim.

Planlarını en fazla 24 saatlik yapacaksın, vur patlasın çal oynasın hiçbir şeye aldırmayacaksın, bir şeyi sorgulamayacaksın, sinirini bozmayacaksın.

Hele geçmişi düşünmek mi, işte bunu hiç yapmayacaksın.

‘‘Geçmiş’’ derken öyle insanımızı yoracak, iki satır okuyup da kendisinin rahatını bozacak tarihi düşünmek sürecinden filan da bahsetmiyorum ha!

Gazete haberi düzeyinde yakın geçmişi hatırlamaktan bahsediyorum, bunu bile yapmayacaksın ki keyfin hiç bozulmasın.

Geçmişi yok farz edeceksin, geleceğin de fazla olmadığını bildiğinden bu konuya fazla kafa yormayacaksın.

Yaşamak yerine hayata takılacaksın yani.

Bu memlekette kafa sağlığını korumak için bunu yapacaksın, başka çare yok.

* * *

Böyle yapmanın en iyi yol olduğunu biliyorum da kendimi tutamıyorum, arada bir yine yaşanan abuklukların nedenlerini araştırmaya itiyorum kendimi.

Bakın yahu şimdi şu hale.

Türkiye açısından çok büyük bir dönüşümü ifade edecek olan Avrupa Birliği'ne üyelik, sadece bir insanın idamı meselesine kilitlenip kaldı.

Olacak iş değil, ama oluyor işte.

Bizi bırakın artık çocukların kaderiyle oynuyor bu idam meselesi; çünkü toplumsal dinamikler bu konuda rasyonel kararlar almayı engelliyor.

Peki neden bu hale geldi toplumsal dinamikler, neden Türkiye geleceğini kurtarmak için basit adımlar atamayacak şekilde tıkandı?

Bu soruya cevap verebilmek için biraz geçmişi hatırlamak, bazı sorular sormak gerekiyor.

Abdullah Öcalan'ın yakalanıp Türkiye'ye getirildiği günleri hatırlayın.

Teröristi yakalayanlar, yabancı istihbarat örgütleriydi.

Bu örgütler adamı getirip kucağımıza bırakırken, bizden bazı garantiler istediler.

Bunları da verdik.

Bu garantiler içinde onun idam edilmeyeceği sözü yok muydu?

Onun yakalanmasında başrolü oynayan ABD istihbaratı, Türkiye'den bu sözü alırken, Amerikan yönetiminin hangi amaç peşinde olduğu o günlerde bilinmiyor muydu?

ABD'nin, Kuzey Irak'ta bir Kürt devleti kurulmasını istediği, bunun kurulması sürecinde PKK'nın siyasi parti haline dönüşmesinin önemli bir rol oynayacağı, PKK'nın başının asılmasının tüm bu oyunu bozacağı, bu nedenle de uluslararası dinamiğin asma olayını engellemeye çalışacağı, ta o gün terörist teslim alınırken bilinmiyor muydu?

* * *

Haydi diyelim, bunları kabul edip adamı aldınız.

Sonra da bunu, var olan hastalıklı hükümetin yaşamını sürdürmek için propaganda malzemesi olarak kullanmaya başladınız.

Peki ama en azından dava sürecinde toplumu bu kadar germemeniz, hisler üzerinde bu kadar oynamamanız gerektiğini, insanları en azından idam cezasının verilmeyeceği konusunda eğitmeniz gerektiğini neden düşünmediniz?

Neden her gün neredeyse 24 saat boyunca idam edilsin propagandası yaptırılmasına izin verdiniz?

Neden meseleyi sakince anlatıp, insanları ülke çıkarı için yumuşatmaya yönelik olarak kimse parmağının ucunu bile kıpırdatmadı?

Bütün bu gerilmelerin sonucunda toplumun kilitleneceğini ve idam meselesinin tüm toplumun geleceğini etkileyecek şekilde çözümsüz halde kucağımızda kalacağını niye düşünemediniz?

* * *

Yakın geçmişi hatırlayalım, bu soruları soralım ama bunun da bir şeye faydası yok.

Çünkü Türkiye uzun zamandır sadece kendi çıkarını düşünen bir yönetim tarafından, 24 saatlik küçük hesaplar peşinde koşturularak yönetilmeye çalışılıyor.

Koskoca ülke, hiçbir vizyonu olmayan yöneticilerin elinde tüketiliyor.

Bugün gelinen noktada üzülerek söylemeliyim ki, PKK bir zafer kazanmış durumdadır.

Acıdır bu ama böyledir.

PKK'nın koskoca Türk devletinden daha fazla ileriyi görüp de plan yapacak duruma gelmesi trajik bir gelişmedir.

Bu böyle olmuştur; çünkü uzaktan seyrettirildiğimiz bazı manevralar sonucunda Türkiye'yi tıkamayı, geleceğimizi karartmayı başardılar.

Bunu dünya güçleriyle planlı yaptılar. Öcalan kucağımızda kaldı. Onun idam edilmesi dünya devletleri tarafından yasaklandı. ABD, Kuzey Irak'ta Kürt devletini kurmak için somut adımlar atıyor. Liderlerin basiretsizliği yüzünden oluşturulamayan kamuoyu nedeniyle, idam cezası gibi basit bir konu yüzünden koskoca ülkenin geleceği tehlikeye atılıyor.

Ben bütün bu süreçte kurmaylık eğitimleri nedeniyle askerlerin meseleye daha perspektifli bakabileceğini, savaş alanında kazanılan başarıların sivil alanda geri adım gibi görünüp de aslında öyle olmayan manevralarla pekiştirmede öncülük edeceklerini düşünüyordum.

Ancak bu konudaki tepkilerine baktığımda bunun da maalesef olamadığını görmekteyim.

Bugünlerin faturası çok kısa süre sonra yine bizden çıkacak. Kısa süre sonra bugünlere pişman olacağız ama iş işten geçmiş olacak.
Yazarın Tüm Yazıları