Serdar Turgut: Susuz yaz

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

EKONOMİDE hesapsızlığın, programsızlığın, geleceği görmeden yaşamaya çalışmanın bedelini yerel yönetimler de gayet ağır ödüyor.

Bodrum yarımadasında Yalıkavak, benim, eğer hayat izin verirse yaşamayı hayal ettiğim yerdir.

Yarımadada her yerde olduğu gibi Yalıkavak'ta da büyük problemler var. Tatil amacı dışında oralara gidip gelmeye başlayınca ister istemez bu sorunlarla ilgileniyor, çözüm arayışlarına katkıda bulunmaya çalışıyorsunuz.

Yalıkavak'ın Belediye Başkanı Celal Yıldızhan ile her defasında sorunlar üzerine sohbet ederiz, bir anlamda yeni fikirler oluşturmak için beyin fırtınası yaparız, çay içerken.

Bir önceki ziyaretimde onun kafasını yoran en büyük sorun kaynak eksikliğiydi. Bu bütün Türkiye'de yaşanan, ancak turizm mevsiminin içine girince Yalıkavak gibi popüler olan yerlerde daha da belirgin olarak ortaya çıkan bir büyük sorun.

Net bir çözümü de yok gibi bu işin. Bana öyle rakamlar söylediler ki, o belediye nasıl olup da ayakta durmayı başarabiliyor, nasıl olup da bugüne kadar yapmış olduğu işleri bile yapmayı başarabildi, insan hayret ediyor.

* * *

Bence belediye başkanlığı, insanın sıhhatini bozacak derecede stresli, hayırsız bir iş.

Eğer bir şeyler yapmaksa amacınız, ülkenin bu ekonomik karmaşası ve kaynaksızlığı içinde kendinizi yiyip bitirmemeniz imkánsız.

Celal Bey'i ben seçildikten beş ay sonra tanımıştım, şimdilerde bakıyorum da bu kısa sürede bile hayli yıprandı.

Çünkü sorunlar bitmiyor ve haziran ayı geldiği için, yani ‘‘mevsim başladığından’’ bütün sorunlar devleşiyor.

Son sohbetimizi pazartesi günü yaptık onunla. Kafasındaki tek mesele ise susuzluktu.

Bilenler bilir Yalıkavak, yarımadada su sorununa en az sahip olan yerdir.

Ancak orada bile panik varsa, yetkililer varın geri kalan yerleri siz düşünün yarımadada.

Bu kış yağmur çok az yağdı Bodrum'a.

Ve sonuçta su sorununun çözümü bu şekilde Allah'a bırakıldığı için de yağmur yağmayınca müthiş bir susuzlık yaşanmaya başlandı Bodrum'da.

Halen birçok insan bunun farkında değil. Kimse kısa süre içinde olacakları henüz bilmiyor; çünkü elde kalan son rezervler kullanılmakta hálá.

Üstelik turistler de daha gelmeye başlamadı.

(Bu arada bir not düşmeliyim. Yalıkavak'tayken turizmde doluluk oranının temmuz ayı başında yüzde 100'e varacağı şeklinde bir haber okudum. Şunu bilin ki bu haber tamamen yanlış. Diğer yerleri bilmem ama Bodrum'da böyle bir turist akını olacağı yolunda bir işaret henüz katiyen yok.)

Yani temmuz ayından itibaren kalabalık daha da arttığı takdirde, su kalmayacak Bodrum'da.

Bunun bilinmesi gerekiyor.

* * *

Celal Yıldızhan bana var güçleriyle Yalıkavak'ta yeni su kuyuları açmaya başladıklarını söyledi.

Bodrum'daki diğer belediye başkanlarıyla birlikte Ankara'ya da gitmişler, sorunu hükümete aktarmak için. Mesut Yılmaz kabul etmiş heyeti ve olacak bitecekleri ona da anlatmışlar.

Birkaç proje var üzerinde düşünülen anladığım kadarıyla. Manavgat'tan tankerlerle su getirilmesi üzerinde de düşünülüyor.

Yalıkavak'ta deniz araştırmaları yapan dostum Erkan Ayral, deniz suyundan nasıl tatlı su elde edilebileceğinin projesini gösterdi bana.

Tahmin ediyorum ki temelde bu sisteme dayalı bir teklifle gelen İsrail ortaklı bir şirket de varmış, denizden tatlı su elde etmek üstünde çalışan.

O pazartesi günü yarımadanın başkanları Bodrum'da toplanıp bu projeyi konuştular.

* * *

Tam bunları konuştuk başkanla, yanından ayrıldım, yangın haberleri gelmeye başladı.

Ve salı günü güzelim Torba çöle dönüştü.

Yanarken ormanlar ben hep susuzluğu düşündüm durdum.

Hayatta her şey birbirine bağlı. Yağmur yağmıyor, ormanlar kuruyor, su kalmıyor, bir sigarayla da yarımadadaki son orman yok oluveriyor.

Ama tabii neden sonuç ilikişisinin en başında, bütün bu olumsuzluklar zincirini ilk ateşleyici olarak ekonomideki başıbozukluk, plansızlık, programsızlık var.

Bodrum gibi yerlerin sorunlarını, sadece kısıtlı kaynaklarla çalışan belediye başkanları çözemez.

Hükümet, sorunları az olduğu takdirde Türkiye için büyük paralar kazanabilecek bu tür yerlerin sorunlarının üzerine gitmek için bir master plan hazırlamalı ve işin içine de ‘‘O belediye DYP'nin, bu belediye CHP'nin’’ türünden küçük hesapları karıştırmamalı.

Evet özür dilerim; çünkü bizim ekonomi teorisyenlerinin hiç hoşlanmadıkları plan ihtiyacı hayatın bu kademesinde de ortaya çıkıverdi işte. Ne yapalım, acılarını sineye çekip oturacaklar, başka çare yok!

Yazarın Tüm Yazıları