Serdar Turgut: Şu insanlar olmasa!






Serdar TURGUT
Haberin Devamı

‘‘BAKMAYIN siz adına uzman denilen kişilerin parlak cümlelerle süslü yazılarına, teknik jargonla şişirilmiş konuşmalarına.

İktisat bilimi aslında son dereec basit bir mantığa dayanır.

Sadece bir büyük denklem vardır tüm iktisat biliminin temelinde.

Her denklemde olduğu gibi bu denklemin de sağ ve solunda yer alan rakamlar toplamının birbirine eşitlenmesi muhasebe mantığı gereğidir.

Hayata sadece bu muhasebe mantığının gözlükleriyle bakmayı yeğleyenler, şu aralar içleri son derece rahat biçimde ‘Reel ücretler düşürülmeli', ‘Destekleme alım fiyatları reel olarak azaltılmalı', ‘‘Memura para verilmemeli' gibi şeyleri rahatlıkla söyleyebiliyorlar.

Bugünün Türkiyesi'nde bana bu laflar bir hakaret gibi geliyor ama adlarının başında çeşitli bilimsel tanımlar olan kişiler de dahil olmak üzere birçok ‘uzman' bu lafları büyük bir hararetle savunabiliyor...

Ancak iktisat biliminin her denkleminin arkasında insan vardır.

Reel ücretler düşürülmeli denildiğinde ben önümdeki denklem hesabını değil, bugün iki kuruş parayı bir araya getirip yaşamaya çalışan milyonlarca aileyi düşünüyorum.

Destekleme alımlarıyla ilgili teknik açıdan rasyonel laf edildiğinde, tarımcılığı çökmek üzere olan, hayvancılığı ise ölmüş olan bu ülkede neredeyse anasından emdiği süt burnundan gelmiş milyonlarca insanın aileleri gözümün önüne geliyor...’’

***

Giriş bölümünü tırnak içine aldım çünkü bu satırları tam bir yıl önce ‘‘Öteki Türkiye’’ tartışması bağlamında yazmış olduğum ‘‘Ekonomi İnsan İçindir’’ başlıklı yazıdan aldım.

Bir yıl önce artık hiçbir tarım ürününü üretemiyor olmamız durumun sinyallerini zaten veriyordu.

Sanayi tahrip ediliyordu, bütün yatırımlar durmuştu.

Ben ve azınlıkta kalan bazı ekonomistler tepine tepine büyük kriz geliyor diye bağırıyorduk.

Yine aynı yazıda benim ‘‘oradan oraya koşan, danışmanlıklar yapan, televizyonlara çıkıp konuşan, ancak para aldığı halde kimin çıkarını savunduğunu açıklayamayan, ekonomi sayfaları borsa spekülasyon sayfasına dönüştürüldüğü için oralarda da kendilerine köşeler alan’’ uzman türü olarak tanımladığım televoleci iktisatçılar ise ‘‘Aman her şey ne güzel gidiyor’’ edebiyatı yapıp durdular.

Sonunda hepimizin yaşamak zorunda kaldığı ağır kriz başladı. Ve kriz belki azalır gibi oldu ama azalmadı.

Bunu yazarken üzülüyorum ama başka çare yok, gidiş o yönde; yakında kriz daha büyük boyutlu olarak gündeme tekrar girebilir.

Neden mi? onu da anlatayım.

***

Üretimi konuşan tek bir insan hálá daha yok sevgili okurlar.

Bu inanılır gibi bir şey değil çünkü Türkiye tekrar üretmeye başlamazsa her yeni krizden çıkış senaryosunun sonu yeni bir büyük kriz daha olacaktır.

Durumu Türkiye gibi olan bir ülkenin kendisini tekrar toparlaması, tekrar üretmeye başlaması ise ancak koordinasyonlu bir kalkınma hamlesi ile olabilir.

Bunun için tutarlı bir program, bir plan ve eylem stratejisi yaratılmalı, bu tüm insanlara iyice anlatılmalı ve harekete geçilmelidir.

Bunu yapmayı reddettikçe Türkiye kendisini büyük bir açmaza sürüklüyor.

Televolecilerin tartıştıkları şeyler fiktif rakamlardır. Temelinde üretim olmayan bir ülkede faiz, döviz kuru gibi fiyatlarla oynayarak bir yere varılamaz.

Ve dahası köşe yazılarına, televizyon ekranlarına ve bu memleketin yönetimine eğemen olan televoleci iktisat zihniyeti ne yazık ki şu aralar büyük bir ideolojik kriz de yaşamakta.

Çünkü destekleme fiyatlarının tartışılmasıyla birlikte uzunca aylardır unuttukları bir şeyi tekrar hatırlamak zorunda kaldılar; her gün çok keyifle okudukları, üzerinde tartıştıkları rakamların temelinde aslında insanlar var.

Onlara bunu bir yıl önce hatırlatmaya çalışmıştım ama kendilerini kandırdıkları ve her şeyin iyiye gittiğini sandıkları için bu mesajımı almamışlardı.

Şimdi bu memlekette köylülerin bulunduğu, bu insanların bir şekilde yaşatılmaları gerektiği gibi kendilerine eminim ki can sıkıcı gelen bir gerçek suratlarına çarptı.

Evet Türkiye'de insanlar var. Türkiye IMF'ce pek beğenilen ekonomi formüllerindeki rakamlardan ibaret değil.

Ve bu insanlar yaşamak istiyorlar. Onlara bir şey vermek ancak planlı, programlı bir ulusal kalkınma hamlesiyle olabilir.

Bunun alternatifi insanları yok ederek gerçekliği ekonomik formüllere uygun hale getirmektir ki korkarım bunun böyle olmasını kendisine daha uygun gören bir zihniyet almış başını gidiyor şu aralar.

Yazarın Tüm Yazıları