Mafya tabiriyle ‘‘Babaların babası’’ olarak bilinen John Gotti, geçtiğimiz hafta başında, yıllardır tecritte tutulduğu hapishane hastanesinde öldü.
Ölüm nedeni baş ve boyun kanseriydi.
İlk kez dört yıl önce tespit edilmişti hastalığı ve doktorlar ona en fazla 6 ay ömür biçmişlerdi.
Ancak o resmi otoriteler tarafından kendisine biçilen hiçbir öngörüyü kabul etmemekte ısrarlıydı.
Doktorları da dinlemedi ve dört yıl yaşadı.
Hastanede ölümüne çok yaklaşmışken çektirmiş olduğu son resmine baktım geçen gün.
Saçlarını yine muntazam yaptırmıştı, o ortamda olabileceği kadar şıklaştırmıştı kendisini, daha da önemlisi yine otoriteye ve ölüme başkaldıran bir şekilde bakıyordu fotoğraf lensine.
*
‘‘Teflon Don’’ tabiriyle anılıyordu John Gotti.
Mafyanın en büyük ailesinin başına tam anlamıyla bilek gücüyle ve elini kana bulayarak geçmişti.
Ancak hakkında açılan hiçbir davada sonuç alınamıyordu uzunca bir süre.
Yapılan her suçlama sanki onun üzerinden kayıp gidiyordu, ona yapışmıyordu.
Bu yüzden de New York'taki tabloid gazeteler ona ‘‘Teflon’’ sıfatını uygun görmüşlerdi.
Bir diğer adı da ‘‘Dapper Don’’du, çünkü kıyafetine, görünümüne, şıklığa, tavırlarına çok önem veriyor, 2-3 bin dolarlık ceketler, kravatlardan hoşlanıyordu.
En zor anlarında bile saçı yapılmamış tek bir fotoğrafı yoktu.
Kendisine çok güveniyordu, bir anlamda Hollywood'un Mafya'yı anlatan filmlerinde yaratılan ‘‘Baba’’ efsanesini gerçek yaşamda oynuyordu.
Bu da onun sonunu hazırladı zaten. Kendisinin dokunulmaz derecede güçlü olduğunu düşündüğü anlarda, gardını düşürdüğü anlarda onun konuşmalarını kaydettiler ve bu nedenle de ömür boyu hapse mahkum oldu.
Çünkü işlemiş olduğu, emrettiği cinayetleri içki sofralarında övünerek anlatma gibi bir adeti vardı.
*
Çok acımasızdı John Gotti.
Bundan yıllarca önce 12 yaşındaki oğlu evlerinin önünde oynarken bir kazaya kurban gitti.
Ona çarpan arabanın şoförü olan adam Gotti'nin komşusuydu, olan net olarak bir kazaydı.
Dört yıl sonra bir akşam o adam bazı insanlarca evinden alındı ve ortadan kayboldu.
Cesedi bulunamadı ama Gotti'nin adamlarının onu testereyle parçalayıp gömdükleri söyleniyor.
Gotti kendi yarattığı Baba efsanesine uygun olarak babacandı, yardımseverdi ama gerektiğimde bir anda insanı gözden çıkartabiliyordu.
Manhattan'da Sparks adlı et lokantasının önünde vurulan mafya babasının ölüm emrini de Gotti vermişti ve infaz yapılırken Gotti'nin olayı biraz ötedeki arabasının içinde seyrettiği de ortaya sonradan çıkarıldı.
*
Bu tür tedbirsizlikleri, susmayı bilmemesi nedeniyle hapse düştü ‘‘Son Baba’’.
Ona ‘‘Son Baba’’ diyorum çünkü artık mafya içinde bu tür efsanevi yaşamlar sürdürebilecek çapta insanlar yok.
Gambino ailesi çökmüş durumda. Gotti'nin oğlu 2005 yılına kadar hapiste kalacak, Gotti'den aileyi devraldığı söylenen kardeşi Peter ise John Gotti'nin ölümünden iki gün önce ailenin diğer fertleriyle birlikte gözaltına alındı.
Gotti ailesinde özgür kalmayı başarabilen sadece iki isim var, onlar da aile kararıyla bu tür işlerin tamamen dışında bırakılmışlar zaten.
Bunlardan bir tanesi de New York Post gazetesinde köşe yazarı olan Victoria Gotti.
Victoria köşesinde bu konulara hiç girmiyor ama babasının ölümü sonrasında başsağlığına gelen yüzlerce insanı karşılarken onun da fotoğrafı basıldı gazetelerde.
Evet, yüzlerce, binlerce insan ziyaret ediyor son Baba'nın ailesini. Aynen filmlerde olduğu gibi saygılarını sunuyorlar.
Üstelik de korktuklarından, mecbur olduklarından yapmıyorlar bunu, çünkü ortada fazla korkulacak bir şey de kalmamış durumda işin gerçeğine bakarsanız.
Yani anlayacağınız gerçek bir sevgi var yaşamını kanundışılık üzerine kurmuş olan bu adama yönelik olan.
Onda var olan bazı özelliklerin, korkusuzluğun, baş eğmemenin, mert olmanın yarattığı bir hava vardı ve insanlar son Baba'yı bu yüzden seviyorlar işte.
Bundan sonra Mafya artık hiçbir zaman bize filmlerde anlatıldığı gibi olmayacak buna emin olunuz.
Bir ilginç dönem John Gotti'nin ölümüyle kapanmış oldu. Mafya romantizmi onun sahneden ebediyen çekilmesiyle perdelerini indirdi.