Serdar Turgut: Şimdi ne olacak?

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

CÜNEYT Ülsever'in Kanal 7'deki programında Osman Ulagay ve ben son derece güzel, yararlı olduğuna inandığım bir görüş alışverişi yaptık.

Orada Osman Ulagay'ın yapmış olduğu ve benim de yüzde 100 katıldığım iki tespit oldu:

1- Bu hükümet, yıllardır üzerine gidilemeyen enflasyon meselesinin üzerine böyle gittiği için cesurdur ve takdir edilmelidir.

2- Enflasyon düşürülecek kısa süre içinde, ancak işte o anda bizim bugün tartıştığımız konu gündeme gelecek ve bu tartışma yaygınlaşmadığı takdirde de Türkiye yine hazırlıksız yakalanarak, kaybedecek.

Biliyorum bazılarınız sıkılıyor bu konudan ama çok somut bir olayla, kısa dönemde Türkiye'deki yaşamımızın nasıl olacağıyla ilgili bu konu ve de tartışılması, birilerinin bir şeyler söylemesi gerekiyor.

Ben süregiden ve bazı istisnalar dışında düzeyini kaybetmeyen bu tartışmayı başlatırken, Türkiye'de enflasyonun mutlaka düşürülmesi gerektiğini, çünkü enflasyonun sonuçta emekçi kesimden sermayeye bir kaynak aktarılması aracı, yani bir sömürü aracı olduğunu, enflasyonun bir kere karar verildiğinde düşürülmesinin meselelerin teknik anlamda sadece kolay aşamasını oluşturduğunu, asıl sorunların da bu süreçten sonra yaşanacağını söylemiştim.

Bu nedenle Ulagay'ın iktidarın cesur olduğu tespitine katılıyorum, çünkü enflasyon düşürülerek sermayenin yani bu iktidarın dayanmakta olduğu sınıfsal blokun bir bölümü olağanüstü rahatsız edilmiştir.

İkinci tespit ise yazmaya çalıştığım birçok şeyi bir cümlede özetlemiştir, bu nedenle de formülasyon için Ulagay'a teşekkür borçluyum.

* * *

Bizim sorunlarımız enflasyondan çok daha fazla. Daha önce yazmış olduğum gibi iktisat temelde basit bir bilim dalıdır.

Bu bilim dalının temelinde bir eşitlik vardır ve eşitliğin bir yanındaki rakamı aşağıya çektiğinizde muhasebe kuralları gereğince tüm dengeler daha düşük düzeyde tekrar oluşmak zorunda kalır.

Şimdi taban fiyatları, ücretler ve maaşlarda frene basılıyor. Kár oranlarına kimse bir şey diyemiyor, bu da çok şaşırtıcı değil çünkü sonuçta bu bir sistem, bir sınıfsal denge sorunu.

Dolayısıyla enflasyon kısa dönemde yeni fakirler, yeni işsizler, yeni geçinme sorunları, yeni mutsuzluklar yaratarak düşecek.

Sadece rakamlara bakarak iş kolay. Destekleme alım fiyatlarını aşağıya çekerseniz makro ekonomide bir dizi zincirleme fiyat düşüşü tabii ki yaşanır ve bu olay bilgisayar programlarında muhteşem de görünebilir.

Ancak rakamların arkasında insan vardır dedik, fiyatlar açıklandı ve o insanlar konuşmaya başladı şimdi. Köylü panik içinde şu aralarda.

* * *

Şimdi bana sorulması gereken soru şu: Ben hem enflasyon aşağıya çekilmeli, hükümet cesurdur, diyorum; hem de bunun sonuçlarını ağır bir şekilde eleştiriyorum. Bu büyük bir çelişki değil midir?

Bu sorulmalı doğal olarak.

Buna cevabım ise iki aşamadan oluşuyor.

1- Bu enflasyonla mücadele programı politik anlamda eleştirilebilir çünkü iktidar sınıfsal tercihini kullanarak süreci ücretli, maaşlı insanları, köylülüğü daha da ezme esasına dayandırmaya karar vermiştir. Bu program sermaye üzerine yükleri ağırlaştırarak, gelir dağılımındaki çarpıklıkları da düzeltme esasına dayandırılarak başka türlü de gerçekleştirilebilirdi.

Bu ilk cevabı teoride söylüyoruz çünkü böyle bir uygulamanın gündeme gelebilmesi sonuçta siyaseti ilgilendiriyor ve Türkiye'de bugün bu siyasi adımı atabilecek ne parti ne de toplumsal hareket var ortada. Ama bu teori var ve biz Türkiye için hayallerimizi zorlamaya başlayacaksak bir gün bu da doğal olarak tartışılmaya başlanacak.

2- İkinci cevap ise bence çok daha basit. Ben Türkiye için hayallerimizi zorlayalım, alternatif siyasetleri de düşünelim ve dahası sosyalist bir hareket için kafa patlatalım diyorum, ama aynı zamanda da olayı bunlar olmazsa olmaz şeklinde de noktalayıp bırakmıyorum.

Türkiye'nin bir kalkınma stratejisine, kendisini korumak için bir eylem planına, geleceğini görebilmek için bir plana ihtiyacı var.

Böyle bir strateji, eylem planı şu anda var olsaydı bugün destekleme alım fiyatları aşağıya çekilen köylülük, yarın da işçiler isyan etmezlerdi.

Eylem planı ortada olmadığı için büyük bir meşruiyet boşluğu var ve asıl büyük sorun, Osman Ulagay'ın dediği gibi enflasyon yüzde 20'lere indiğinde yaşanacak.

Çünkü işte o anda ‘‘bölüşüm sorunları’’ gündeme gelecek, yeni bir bölüşüm stratejisi oluşturulması gerekecek ve Türkiye de hiç beklemediği, hazırlıklı olmadığı yepyeni dinamiklerle karşı karşıya kalacak.

Ve bugün bizim açtığımız türde tartışmalarla ilgilenmemeye çalışanlar çok değil bir buçuk sene sonra, ‘‘Keşke daha önce bu tartışmada biz de yer alıp, bir şeyler ortaya çıkarmış olsaydık’’ diye üzülecekler.

Yazarın Tüm Yazıları