Paylaş
24.11.2000: Sevgili hatıra defterim. Bugün yazıları keseli tam bir hafta oldu. Yazmayı katiyen özlemeyeceğimi zannediyordum, fena yanıldım. Konularla doluyum şu anda. Kendimi Cassius ‘Muhammed Ali’ Clay gibi hissediyorum. Çekirge gibi zıplamaya, arı gibi sokmaya hazırım köşeme döndükten sonra. Sabah bu yeni manevi tavrımın fiziksel provasını yapıyordum ayna kaşısında, Rana beni gördü. ‘‘Ne o, yeni bir dans mı moda oldu yoksa maymun gibi zıplayıp duruyorsun öyle’’ dedi. Bana orangutan demediği, sadece maymuna benzettiği için gözlerim nemlendi. Bu olumlu tavrının iki muhtemel nedeni olabilir: 1- Fazla göstermemekle birlikte hálá daha bana karşı içinde biraz sevgi taşıyor. 2- Ben umduğum kadar şişmanlamayı ne yazık ki başaramamışım.
* * *
28.11.2000: Sevgili hatıra defterim. Arabayla yine kayboldum. Bodrum'a gideceğim diye kendimi bir anda Kuşadası'nda buluverdim. Bunun nasıl olduğunu soranlara ‘‘Yorum yok’’ cevabını vermeyi kararlaştırdım. Had safhada bir sinir krizi yaşamaya başlamışken cep telefonum çaldı. Üst düzey yöneticilerin en üst düzeyi genel yayın yönetmenim aradı. İki aydır aramamıştı tam o anı buldu aramak için. Anlamadığım kadarıyla artık bilinçli davranmadan bile kötülük yapmayı başarabiliyor. Ben onu arasam en fazla 15 saniye konuşur, kapar. O aradığı için benim tüm gayretime rağmen konuşmayı kesmedi. Üstelik espriler yaparak bunlara gülmemi bekledi. Gülmezsem beni işten atar diye korkup güldüm. O telefonu kapatmaya karar verdiği an birden dehşet içinde fark ettim ki bu sefer de Bodrum yerine Aydın'a gitmeye başlamışım.
* * *
29.11.2000: Kadınlar neden araba kullanmayı iyi bilir de park etmeyi katiyen iyi yapamaz, bunu araştırmak gerekiyor. Hayattaki bütün olayları detayıyla irdeleyenlerin matematikten anlamaması ve araba park etmeyi becerememesinin mutlaka bilimsel bir açıklaması olması gerekiyor. Bu konuyu daha sonra araştıracağım. Ama ilk önce ‘‘Uçan Penisin Maceraları’’ adlı romanımı tamamlayıp, yayınlamam gerekiyor. Bunu ‘‘The Adventures of the Flying Penis’’ başlığı altında Amerikan piyasasında da satışa sunacağım. Ve roman çok satarsa da terk edeceğim burayı.
* * *
31.12.2000: Hayatımda ilk kez duyduğum bir şarkıyı babam methetti. O sırada ‘‘Güz Gülleri Gibiyiz’’ adlı şarkı televizyonda seslendiriliyordu. Ben bunun Türk Sanat Müziği filan değil, düpedüz arabesk olduğunu söyledim. Babam bunu redetti. Bana karşı çıkma cesaretini gösterdiği için ve daha da vahimi böyle bir şarkıyı beğenebildiği için babamı yeni yılın ilk dakikalarında bolca kan akacak şekilde öldürmeye karar verdim.
01.01.2001, saat 00.20 civarı: Bir klip yayınlandı. Türkiye'de bulunan bütün şarkıcılar ‘‘Güz Günleri Gibiyiz’’ şarkısını söylemiş, bunlardan bir demet oluşturmuşlar. O sırada babam kendisinin ne kadar haklı olduğunu, benim dünyadan bihaber olduğumu göstermek istercesine bana gülümsüyordu. İçeriye gidip 120.000 voltluk düşük amperli şok veren elektrik tabancamı ve beyzbol sopamı aldım. Babam olduğu için onun beynini bayılttıktan sonra parçalayacaktım. Ancak eve misafir geldi, işi ertelemek zorunda kaldım.
* * *
02.01.2001: Genel yayın yönetmenimi aradım ve bundan böyle yazılarımı İngilizce yazmak istediğimi söyledim. Büyük ihtimalle ciddi bir toplantıdaydı çünkü o an mizahi duyguları tamamen sıfırlanmıştı, bana ‘‘Bizim ana dilimiz Türkçe bu lisanda yazacaksın’’ dedi. Kendisini tanımasam MGK toplantısına katılmış da benimle oradan konuşuyormuş sanacaktım neredeyse. Ve telefonu kapadı. Bana neden böyle bir istek belirttiğim konusunda tek bir soru bile sormadı, bu konuyu hiç merak bile etmedi. And I feel very bad about this, if you know what I mean...
* * *
07.01.2001: Reha Muhtar'da ‘‘kadınlara dayak’’ konusu tartışılmış, fena halde olay çıkmış. Bakın size bir şey söyleyeyim. Bu memleket ne zaman kalkınmış, gelişmiş sayılabilir, biliyor musunuz. Ekranlarında ‘‘dayak yiyen kadınlar’’ yerine ‘‘kadınlar tarafından kamçılanan erkeklerin’’ sorunlarını tartıştığı, erkek kölelerin programda karşılıklı deneyimlerini anlattığı bir program yapıldığı ve bu program o gece en yüksek reyting yaptığı zaman Türkiye modern bir ülke olmuş olacaktır. Bilmem bunu da anlatabiliyor muyum?
Paylaş