Paylaş
SABİT sermaye problemleri nedeniyle global düzeyde çıkan kriz, bundan önceki niteliksel olarak her farklı kapitalist krizde olduğu gibi çözümleri kendi içinden yarattı.
İlk önce Amerika kendini toparlama sürecine girdi.
Amerika kriz nedeniyle düşen ücret düzeyini ve düşük dolar değerini kullanarak kendini toparlamaya, dönemin şartlarına uyan yatırımları daha ucuz yapmaya başladı.
Dolar bir dünya parası olduğu için Amerika bu avantajını dünya sisteminde yaşanabilecek krizlerde hep kullanmıştır.
Zaten Avrupa ülkelerinin Euro'yu fazla hazırlıklı olmadan ve son olayların gösterdiği gibi gerekli altyapıyı hazırlamadan bir an önce piyasaya çıkarmalarının temelinde de dolara karşı yeni ve daha güçlü bir dünya parasını hızla yaratma çabası, yani Amerika'nın bir avantajını daha elinden alma çabası da vardır.
Bugün krizi atlatmış olan Amerika'da verilere bakarsanız işsizlik oranı düşüyor ama işsizliğin en çok düştüğü kesimler zenciler ve kadınlar. Yani Amerika ucuz işgücünü daha çok çalıştırarak genel ücret düzeyini aşağıya çekme arayışı içinde.
* * *
Amerika bu krizi atlatırken IMF, Uzakdoğu'da neredeyse dünya ekonomisinin çökmesine neden olacak adımlar atıyor ve krizi çözme yerine daha da artıracak tedbirleri reçete diye empoze etmeye çalışıyordu.
Bu durum yine Amerika içinden gelen tepkilerle önlendi. Özellikle Amerikan Kongresi'nde IMF'ye karşı bir tavrın güç kazanması ve Amerikan Merkez Bankası ve Hazine'nin IMF'nin yanlışlıklarını tespit etmeleriyle dünya bir büyük krizin eşiğinden döndü.
1999 yılına gelindiğinde sistem büyük kriz korkusunu önemli ölçüde atlatmış ve az çok rahatlamıştı.
* * *
Ancak rahatlama uzun süremezdi, çünkü bir önceki kriz döneminin öğrettiklerinden ders alınıp gerekli yapısal tedbirler alınmadığı takdirde sistem yine bir anda kriz sarmalına girebilirdi.
İşte bu noktada bir önceki krizin nedeni konusunda dün yapmış olduğumuz tespitleri hatırlamak gerekiyor.
Atlatılan son krizin sabit sermaye yatırımlarındaki yapıcı/yıkıcılığın şiddeti ve ülkelerin bu konuya yaklaşımındaki farklılıklardan kaynaklandığını söylemiştim.
Sistem bir daha bu sorunu yaşamamak için kendisine tek bir hedef koydu.
Sermayenin uluslararası hareketliliğinin önündeki tüm engeller kaldırılacak ve sabit sermayenin hareketsizliğinden kaynaklanabilecek herhangi bir sorun sermayenin uluslararası hareketliliğinin getireceği avantajlarla minimalize edilecek ve hatta orta vadede ortadan kaldırılacaktı.
* * *
Global sermaye üç noktadan sermayenin global düzeyde tam akışkanlığının sağlanması amacını hemen gerçekleştirmek için harekete geçti
1- İlk önce IMF niyet mektuplarının içeriğinde önemli bir vurgulama değişikliği yapılmaya başlandı.
IMF, ülke ekonomisinde sermaye hareketliliğini tam olarak sağlamaya yönelik yapısal dönüşümlerin hızla ve tavizsiz yapılmasını istiyordu
IMF, ilgili ülkenin yabancı sermaye hareketliliğine karşı tavrını, niyet mektubunun kabul edilmesi sürecinde en önemli kriter olarak yorumlamaya başladı.
2- Dünya Ticaret Örgütü (World Trade Organisation) bir ‘financial services agreement’ metni imzaladı ve üye ülkelerden bunu imzalayarak sermaye hareketlerinde tam liberalizasyonu sağlayacak tedbirlerin alınmasını istedi.
3- Bunlardan belki de çok daha önemli olan bir gelişme daha yaşandı ve OECD, Multilateral Agreement on Investment'i (M.A.I) üye ülkelerine ve bu arada Türkiye'ye de kabul ettirdi.
Bu son derece ilginç bir anlaşma. Yabancı sermayeye yatırım yaptığı ülkelerdeki yerli sermayeden çok daha büyük haklar tanıyan, onun eline istediği gibi davranma yetkilerini veren, yabancı sermayenin yatırım için gittiği ülkedeki yasalarla bağlı olmasını geçerli saymayan, ülke ekonomisinde karar alma yetkilerini tamamen yabancı sermaye eline bırakan bir anlaşma bu.
* * *
Gördüğünüz gibi son dönemde üç ayrı noktadan ortaya çıkan ama aynı hedefe yönelen sermayeyi özgürleştirme harekátı, bir önceki dönemde var olan sabit sermaye sorunlarına kalıcı çözüm bulmayı hedefliyor..
Ancak bu yaşanırken sermayenin bu şekilde güçlü bir şekilde yeniden örgütlenmesi karşısında Türkiye gibi az gelişmiş ülkelerin nasıl tavır alması gerektiği konusunda hiç düşünülmüyor.
M.A.I. konusunda büyük gazetelerin ekonomi sayfalarında yıllardır tek laf edilmedi. Halbuki o anlaşma sonucunda ülke yönetiminde hükümetlerden çok uluslararası sermaye söz sahibi olacak, bu gözden kaçırılıyor.
Diğer konular da fazla tartışılmadı. Biz tartışma yapmazken sermaye de kendisine tanınan yeni avantajları sonuna kadar kullanarak Türk ekonomisine yeni bir yön vermeye başladı.
Benim olan biteni anlayalım ve hemen global sermayeye karşı bazı tedbirler alalım demekteki amacımın temelinde de bu analiz yatmaktaydı.
Yarın konuyu sürdüreceğim.
Paylaş