Paylaş
Biz evimizde elektriğin, suyun kesilmemesini Habitat örgütüne borçluyuz.
3 yıl önceki Habitat toplantısı bizim mahallenin tam göbeğinde bulunduğu konferanslar üçgeninde yapılmasaydı bugün ben büyük ihtimalle eve her gün kuyudan su taşımak ve bu yazıyı da elektrik olmadığı için elle yazıp, iadeli taahhütlü mektupla Hürriyet üst yönetimine yollamak zorunda kalacaktım.
Yazı geciktiği zaman gazeteden beni kimse arayamayacaktı çünkü telefonlar da çalışmıyor olacaktı.
Dahası ben son depremde bizim mahallede tek bir evin yıkılmamasını bile Habitat toplantısı öncesinde bizimkileri yabancılara güzel görünmek amacıyla yaptıkları altyapı iyileştirmelerine bağlıyorum.
***
Bu nedenle bazı insanlar kızsa dahi ben AGİT toplantısının ağırlıklı olarak yine bizim bölgede yapılmasından dolayı çok mutluyum.
Hatta öyle ki elimde olsa sivil toplum örgütlerini bizim evde de birkaç toplantı düzenlemeye ikna edeceğim.
Düşünsenize, bizim evde resmi toplantı olsa mutlaka yetkililer hemen harekete geçerler, duvarları boyarlar, muslukları tamir ederler, çektikten sonra nedense bir daha durmamaya başlayan sifonu düzeltirler ve hatta kedilerin bile tüylerini fırçalarlardı.
Belki Rana ile bana güzel elbiseler de alırlardı evsahibi olarak şık görünelim diye.
Ama maalesef sivil toplum örgütlerine bu öneriyi iletebilmek için ulaşmak pek mümkün değil.
Polis kontrolü o kadar fazla ki, örneğin ‘demokrasilerde açık toplum’ konulu konferansa gitmek için en az yedi polis kontrolünden geçip, iki üç kez sorgulanmayı göze almanız gerekiyor.
***
Onları bize davet edemedim ama kendim için üzülüyorsam namerdim.
Mahallem için daha çok üzülüyorum.
Dün Gümüşsuyu'nda ve Taksim'de bütün caddeleri asfaltladılar.
Ama görünüm çok komikti.
Ana cadde gayet düzgün, yan sokağa sapar sapmaz İstanbul'un rutin kötü asfaltıyla karşılaşıyorsunuz.
Anladığım kadarıyla yetkililer böyle rötuşlar yaparak ‘Bizim için gelen yabancıların kandırılması önemli. Siz vatandaşlar ne haliniz varsa görsün’ diyorlar.
***
Sivil toplum örgütlerinde komünistler, demokratlar, insan haklarını savunanlar gibi bizim memlekette pek de hoş bakılmayan kişiler de yoğun olarak bulunduğundan asıl sokak temizliği henüz başlamadı.
Bizim yönetim sivil toplum kuruluşlarına fazla değer vermediği için bölgenin asıl temizliğine liderlerin gelmesinden önce başlayacak.
Bugüne kadar sokaklar rötuşlandı, bugünden başlayarak insanlar rötuşlanacak.
Bunun ilk işareti dün verildi.
Sokakta ne kadar evsiz, dilenci varsa uzaklaştırıldı.
Toplantının yapıldığı gün okullar tatil edilecek, çünkü bölgemizde ‘yarı-sıkıyönetim hali’ mevcut.
Bunun tam sıkıyönetime döndüğünü söylerlerse de hiç şaşırmayacağım, çünkü yabancı liderlere verilebilecek en güzel Türkiye imajı bence yeni asfaltında insan yürümeyen Türkiye'dir.
***
Tam sıkıyönetim ilan edeceklerini pek zannetmesem de sadece güzel tipli insanların bölgeye girmelerine izin verileceğine eminim.
Yani öyle çarpık çurpuksanız, kıyafetiniz Marksizme de yürekten inanan militan lezbiyen feministlerin kıyafetleri gibiyse, bıyığınız varsa, pazartesinden itibaren bölgeye girebilmeniz bence çok zor olacak.
Gazeteciyim diye benden korktukları için bana karşı henüz önlem alamadılar ama korkmasalar şişko ve şaşı olduğum için beni de sokmayacaklar bölgeye.
Ben bizim devletin nüansta hinlikler düşünmeye yeteneğinin büyük olduğuna inanırım.
Pazartesinden itibaren bölgede devletin görevlendirdiği mankenler ordusu simitçi, seyyar satıcı, taksi şoförü, ev kadını şeklinde dolaşmaya başlarlarsa hiç de şaşırmam.
Düşünsenize mini etekli, 1.90 boyunda bir fıstık Çırağan Sarayı'nın önünde simit satsa. Ne imaj olur ama memleket için.
Sadece devletten ricam şu: Böyle bir operasyon yaparsanız simitçi kızımızı Clinton'dan uzak tutun. İmaj güçlendireceğiz diye namusumuz gitmesin!
Paylaş