Paylaş
Araya memleket meseleleri girdi, yazı dizime zorunlu ara verdim.
Ancak bu konuda yazmayı sürdürmek de gerekiyor, çünkü insanlar bu konuda cahil.
Bırakın okuyucuları, Genel Yayın Yönetmeni bile zaman zaman konunun nüanslarını atlayabiliyor.
Evet Genel Yayın Yönetmeni bile!
Onun geçen pazarki yazısını hatırlıyor musunuz bilmiyorum?
Portekiz üzerine bir yazıydı.
Bu küçücük ülkenin nasıl olup da büyük káşifler yaratabildiğini irdeleyen genel yayın yönetmeni, nedenleri ararken büyük bir yanlış yapmış.
Aslında o meselede de seksüel ilişkiler büyük rol oynamıştı, bunu nedense görememiş.
Şunu kesin olarak söyleyebiliriz ki, Avrupa'da metrekare başına en çok çirkin kadının düştüğü ülke Portekiz'dir.
Bunun neden olduğu, bu genetik meselenin nasıl olup da ortaya çıktığı net olarak bilinmemekle birlikte sonuç hakkında hemen herkes hemfikirdir.
Yüzyıllarca önce de durum aynıydı orada, bunu resimlerden anlıyoruz.
O dönemde etrafa bakan Portekizli erkekler, kadınların durumunu görünce ‘‘Yandım Allah’’ diye bağırmışlar ve ellerine geçirdikleri ilk ağaçla gemiler inşa ederek, neresi olursa oraya doğru yelken açmışlardır.
Yani Portekizlilerin bu müthiş macera ruhunun temelinde, genel yayın yönetmeninin aradığı gibi romantik nosyonlar katiyen yok.
Bunun bir düzeltme olarak kayda geçmesini istiyorum.
***
Seksüel meseleye kadın ve erkek bakışı arasındaki farkı kavrayamayan okuyucularım beni eleştiriyorlar.
Banka reklamını ahlaki açıdan eleştirdik ya, bu kez de seksüel içerikli reklamları eleştirmemi istiyorlar.
Bir kere seks ile ahlak arasında hiçbir bağlantı yoktur, dahası bu ikisi arasında uzlaşmaz çelişki vardır, dolayısıyla bunun teorisi de yapılamaz.
İkinci nokta ise şu: Örneğin alın ‘‘Aganigi naganigi’’ reklamını.
Hayatımda bundan daha gerçekçi bir reklam ne gördüm, ne de bundan sonra göreceğimi zannediyorum.
Evet, erkekler cinsel gücünü artıracaklarını inandıkları bir madde gördüler mi buna ilk önce ulaşmak için birbirlerini ezebilirler ve hatta cinayet de işleyebilirler.
Ayrıca o madde kendilerini öldürse de bunu yemekte içmekte bir mahzur görmezler.
Bakın, son günlerde yayımlanan en neşeli istatistiklerden bir tanesi, Tayvan'daki Alman turist ölüm rakamlarıyla ilgiliydi.
Tayvan'da Viagra serbestçe satılıyor. Bir hap 27 dolar.
1999 yılında Tayvan'da hayatını kaybeden Alman erkek turist sayısı 120 olmuş. Bunların hemen hepsinin aşırı seksüel heyecan nedeniyle X oldukları tahmin ediliyor.
Demeç veren Alman elçilik görevlisi ‘‘Buraya gelen vatandaşlarımızın çok da zeki insanlar olduklarını söylemek mümkün değildir’’ demiş.
Bunun zekáyla ne ilişkisi var anlayamadım.
Onlar sadece erkek ve bunun da gereğini gerekirse ölümü göze alarak yerine getiriyorlar, o kadar.
***
Reklamlar derken, bence Türkiye'de ve belki de dünyada yayımlanmış en bilimsel reklam yine bizim ekranlarda boy gösterdi.
Yerde cep telefonu duruyor.
Kaplumbağa yavaşça bunun yanına geliyor, birkaç sevgi dolu sözcükten sonra üstüne çıkarak cinsel birleşme hareketleri yapmaya başlıyor ya!
Bence bir Sosyal Darvinizm şaheseriydi o reklam.
Sosyal Darvinizm teorisi, erkek cinsinin seksüel ilişkiye girebilmesi için karşısında gerçekten kadın cinsinden bir temsilci bulunmasının katiyen gerekmediğini, erkeğin cinsel birleşmesi ve cinsel heyecan duyabilmesi için sadece karşısındaki şeyi karşı cins zannetmesinin yettiğini söyler.
Anlayacağınız, sosyal Darvinizm, erkeklerin geri zekálı olduklarını nazik bir şekilde anlatmak için oluşturulmuş bir teoridir.
Bütün pornografi endüstrisi bu teori temel alınarak kurulmuştur ve maşallah bu endüstri bugüne kadar hiçbir ekonomik krizden etkilenmedi.
Üç gündür yazdığım bu konudan artık sıkıldım. Şimdi izin verirseniz yazıyı kesip bir dergide yer alan ‘‘SEKSÜEL CİMNASTİK: SEKS YAPARKEN VÜCUDUNUZU DA FORMA SOKUN VE BİR DAHA SPOR YAPMAYA GEREK DUYMAYIN’’ başlıklı edebi şaheseri rahatsız edilmeden okumak istiyorum.
Paylaş